Sıradan Bir Gün

ads ads ads ads
30/03/2016

ads

Ahmet Okan Ahmet Okan


Bir telefon görüşmesinden sonra hemen MG Midjet arabama atladım,

Az sonra bir köşe kahvehanesindeydim.

Önce ben gelmiştim.

Bir tütün sardım bekledim…



Köşe kahvehanesi eski kahvehanelere benzemiyordu.

Sandalyeler demirden,

Masa üstleri mermerdendi.

Ne nargile içen vardı,

Ne birbiri ile merhabalaşıp göğsüne karanfil takan insanlar.

Sanki Kıbrıs’ta değil bir başka ülkedeydim.

Neyse ki başımda efkalipto ağaçlarının belli belirsiz uğultusu vardı…



Hava ılık.

O sıcak yaz aylarının habercisi gibi.

Üstüme aldığım ceketi çıkardım…



Okuduğum bir şey aklıma takılmıştı,

İnsanlar karpuzlarını dere sularında,

Şaraplarını ve sularını mermer su küplerinde soğuturlardı…



1800’lerde adaya gelen bir yazar Lefkoşa’da bir evi ziyaret eder.

Aylardan Haziran.

Güneş yakmakta.

Anlattığına göre,

Evin bahçesinde büyük ve içinde portakal, turunç, limon ve nar ağaçları bulunuyordu.

O ağaçlıkların orta yerinde de mermerden bir su deposu varmış ki,

Orada bir müddet muhafaza edilen şaraplar, soğutulmuş halde iken kendilerine ikram edilmiş…



Konuştuğum kişi Kuzey’di.

Kuzey Tarık.

Müzisyen ve radyo programcısı.

Yaratıcı bir genç.

Çoktandır yolunu bulup görüşmemiştik.

Soğutulmuş şarabı düşünürken o da gelmişti…



Köşe kahvehanesinde iki kişiydik hepsi.

Ne kağıt oyunu oynayanlar vardı,

Ne duvarlara dayalı bisikletler,

Ne kahvehanenin önünden gelip geçen o insanlar.

Arabalar bir aşağı bir yukarı gidip geliyorlardı hepsi birbirine yabancı.

Tek bir kişiye bile merhaba demedik…



Küçükken köye gittiğimizde,

Kaldığımız evin bahçesinde bir su kuyusu bulunmaktaydı.

Hafızam beni yanıltmıyorsa,

Karpuzlar soğusun diye o kuyunun içine sarkıtılırdı,

Lengerlere konarak.

Karpuzlar bilmem kaç metre derinlikteki suların içinde soğutulurdu…



Zamanı durdurmak mümkün değildir.

Ki insanoğlunun gerçekler karşısında bazen aklının durması başka bir meseledir.

Öyle bir durumda, zaman mı duruyor, akıl mı?



Çoktandır görmediğim genç dostum Kuzey ile muhabbeti koyulaştırırken,

Rüzgar da kuzeye dönmüştü.

Az biraz daha serin…



Muhabbet güzeldi ama oturduğumuz yer sanki kahvehane değildi.

Bir zamanlar sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçası olan o kahvehaneler çoktan tarihe karışmıştı.

Nicedir bu tür yerlere gitmişliğim yoktu.

Zamanları birbirine karıştırmış olmam belki bu yüzdendi…



Ama o dönemler güzeldi.

Kahvehanelerin önünden geçerken en çok söylenen sözcük “Merhaba”ydı…



Kuzey, yaratıcı bir kişiliğe sahip olduğu kadar ilginç, kendine özgü ve başarılı bir kişidir de.

-Abi, dedi,

-Zaman zaman sana enerji gönderiyorum.

Dedim ki,

-Demek, bazı zaman kendimi iyi hissetmiş olmam bu yüzdendir…



Olumlu ve olumsuz enerjiler vardır.

İnsandan insana…



Tabii ki de teknolojinin olmadığı dönemlerde,

İnsanlar bir çaresini yaratır,

Şu Kıbrıs’ın sıcağında,

Yiyecek ve içeceklerini serin tutmanın yollarını bulurlardı…



Günümüzde bu kadar olanağın içinde yolumuzu kaybetmenin nedenleri ise başka bir meseledir… 

30/03/2016 12:14
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ahmet okan
MANŞETLER

HK Ahmet Okan

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.