Siyaseti devletin üstüne koyma mücadelesi

ads ads ads ads
01/02/2015

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


Erdoğan televizyona çıkıp ‘’benden bu kadar, bu tempo sağlığıma zarar veriyor yeter artık siyaseti bıraktım’’ dese.

Bunun Erdoğan’ın iradesini temsil etmediğini, başkalarının ona söylettirdiğini iddia edecek ve bu demecinin de kendi kendine bir darbe girişimi olduğunudüşünecek kadar inanmış geniş bir kesim var.

Artık gerçek ile gerçek olmayan provokasyon girişimlerini ayırt etmek mümkün değil.

Bundan dolayı da anormal işlerin olduğu bir ülkede normal şeylerin olmasını beklemek anormal bir durum haline geldi. Anormal bir hal alan ülkede anormal işlerin olmasını beklemek normal bir hale geldi.

Devlet dahil kamuoyunun fabrika ayarları niye bozuldu?

AKP iktidarı, siyaseti devletin üstüne koyma mücadelesine girdi. Türkiye’yi kurumlarınsiyasette ne olursa olsun ön planda olduğu vesayet ekseninden tek adamın esas olduğu diğer uca taşıdı. Eski Türkiye’nin özleminde olmayıp ama diğer taraftan da yaşanan değişimden rahatsız olan iyi niyetli toplum bilimciler, ortaya çıkan bu durumun normal olduğunu söylüyorlar.Zamanla hukukun esas olduğu orta noktaya gelineceğini iddia ediyorlar.

AKP iktidarına kadar kim gelirse gelsin, devlet her zaman siyasetin üstündeydi. Hükümet olunuyordu da iktidar olunamıyordu.

Sanırım Demirel’in sözleriydi, ‘’biz devleti yönetmiyoruz, idare ediyoruz’’ demişti.

Siyaset ve devlet ilişkisine ve aradaki konumlandırmaya atıfta bulunmuştu.

İdare etmek bir işi hızlı yapabilmeyi, yönetmek ise daha uzağa gidebilecek politikaları kabul ettirmeyi ve uygulattırmayı gerektirir. Birinde hız diğerinde mesafe esastır. Demirel bu ikincisini yapmanın pek mümkün olmadığını darbe yiye yiye sonunda kabullendi. Bunu da 28 Şubat kararlarına imza atarak devlet adına ortaya koydu.

Siyaseti devletin üstüne koyma girişimine Özal da bulunmuştu.

Bir şeyler yaptı ama daha ileriye gitmeye ömrü yetmedi.Ya da kimisine göre yettirilmedi.

Erdoğan siyaseti devletin üstüne koymak adına ciddi bir mesafe aldı.

Bunu bu noktalara getirmesine birbirinden bağımsız iki unsur yardımcı oldu.

Birincisi, göreve geldiklerinde batının da onayladığı ekonomi ile ilgili plan ve politikaları hazır buldu. Ama daha da önemlisi programı içtenlikle kabullenen ve dış sermayenin tanıdıkça müptelası olduğu Ali Babacan öncülüğünde bir ekonomi ekibi oluşturulmuş oldu.

İkincisi de devleti tanımadıkları için devlete daha önce ufak ufak çöreklenmiş,devletin fabrika ayarlarını bilen cemaatin elemanlarından yararlanmış olmaları. Siyaseti devletin üstüne çıkarmaktaki en büyük engel olan askerin ağırlığını aşmakta, cemaatten büyük ölçüde faydalandıklarını çanak çömlek patlayınca artık kendileri de söylüyorlar.

Hem ekonomi hem de devlet yönetiminde pek de fazla bir plan program hazırlamadan muhafazakar ama teknokrat bir ekibin büyük desteğini buldular. Bu şans mı, kader mi yoksa görünmeyen bir elin sahneye saldığı oyuncuların nasıl olsa bunlar birbirlerini bulurlar ve bu oyunu oynarlar dediği

bir ulus devleti ortadan kaldırma projesi mi bunu elbette tarih çok daha iyi tahlil edip ortaya koyacaktır. Bilinmesi gereken filmin devam ettiğidir.

Şimdi gelinen noktada Ali Babacan’ın görevde kalıp kalmayacağı belirsizliğini koruyor.

Ali Babacan konuyla ilgili ‘’bizim için görev kutsaldır bırakılmaz’’ dedi. Erdoğan’ın dediğim dedik olma adına 3 dönem kuralını dışarıdan bakan atanmasına onay vererek Ali Babacan için bir istisna yapıp yapmayacağını görmek lazım.

Diğer taraftan da AKP içerisinde ‘’koyu Erdoğancı’’ olup olunmadığının tek kriteri haline gelen devletin fabrika ayarlarını bilen cemaat mensuplarının devletten temizlenme operasyonu tüm hızıyla devam ediyor.

AKP’nin siyaseti devletin üzerine taşıma hedefinde mesafe kat etmesinde rol alan ekonomi yönetimi ve cemaatten yoksun, yakın gelecekte nasıl bir görüntü vereceği özellikle dış sermaye ve siyaset çevrelerinin merakla izleyeceği bir konudur.

Bu soru 10 Şubat’ta ilk somut cevabını bulacaktır. Kimlerin bürokrasiden ayrılıp aday olacaklarının ortaya çıkacağı en son tarihtir 10 Şubat.

AKP’nin önümüzdeki beş yılda ekonomi yönetimi ile siyasetin devletin üstüne konumlandırmasında,uygulamanın takipçisi olabilecek 60-70 kişinin kim olacakları ile ilgili ilk ipuçları ortaya çıkacak.

Ekonomi yönetimi ve bürokrasi ile siyasetteki dengeyi AKP’nin nasıl tercihlerle kuracağı merakla beklenmektedir. Siyaseti devletin üstüne konumlandırma hedefini yürütebilmek için bu 60-70 kişi kritik ilk göstergedir. Geriye kalan işaretle elini yukarı indirip kaldıracak 250-300 milletvekili adayının büyük bir titizlikle belirlemesi de elbette bambaşka bir kritere göre yapılacaktır. Birinci grup ile ikinci grup arasındaki paylaşımın Erdoğan, Davutoğlu ve Gül arasında nasıl olacağı da siyasi istikrarsızlık ve belirsizliğin olası kaynakları olarak izlenecektir.

Türkiye’de siyaseti devletin üstüne koyma söyleminde Batı ile AKP mutabıktır. Mutabakatsızlık Erdoğan’ı hem siyasetin hem de devletin üstüne konumlandırma konusundadır. O da Erdoğan’ın tahmin edilemezliğinden değil, gelinen noktada onu kontrol etmek adına atılacak adımların batının çıkarlarına da zarar vermeden mümkün olamayacağından dolayıdır. Yapılacak seçimler batının bu ikilemine AKP içerisinden çözüm bulması için de fırsattır.

 

01/02/2015 10:19
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: cenk uzunoğlu
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.