Siyasi arenadaki son duruma baktık
19/07/2017
Eşref Çetinel
TC dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bakanlığının işlevi nedeniyle “bir gün dünyanın orasındadır, bir gün burasında..” Erdoğanvari konuşma ve açıklamalarıyla da “tatlı” değil, “sert” politikacıdır..
Anlarız, politika dediğin mutlaka “içten pazarlıklı, monşer üsluplu, reveranslı olmaz! Gerektiği yerde “şamarı patlatır” gibi tek kelimelik darbede karşındakini yerle yeksan ederken, gerektiğinde de muhatabının kulaklarının içine “pah” diye bağırarak korkutacaksın ki anlasın Hanyayı Konyayı!
DİYECEĞİMİZ bizim için TC’nin Dışişleri Bakanları her zaman önemli oldular. Çünkü Türkiye’nin bir de Kıbrıs sorunu var! (Oysa geçmişte tekti! Şimdilerde Suriye’den Katarlara, İsrail’den Mısırlara, Filistinden İşid’e, Almanya’sından Amerika ve AB ile Yunanistan’a, Rumlara kadar sorunu var ki yoktur dünyada bu kadar dış sorunu olan, çözümsüz ve netameli!)
Ki artık bu sorunlar külliyesine bir de “Doğu Akdeniz’de Rum’un hidrokarbon yatakları eklendi!
ÇAVUŞOĞLU CEPHESİ? Tabi kendileri de Kıbrıs sorununu çözme başarısını gösterememiş TC Bakanlarından birisi olarak alacaktır “hariciyedeki” yerini! Başka?
Türkiye’nin siyasi rejim krizleri ile değişimlerinin yaşandığı en alengirli dönemlerde her zaman Dışişleri Bakanı oluşunun tarihi yargısıyla hatırlanacaktır!
Çavuşoğlu dün Lefkoşa’ya yine geldi! (Biz bu satırları yazarken her halde diyoruz) türlü çeşitli temaslarda bulundu. Çözümle sonlandıramadığı Kıbrıs siyasal sorunu ve hidrokarbon yatakları konusunda KKTC yetkilileriyle görüş alış verişinde bulundu. Yeni bir yol haritası mı saptandı, yeni bir stratejide görüş birlikteliğine mi varıldı, kısaca masada iflas eden “A” planına karşılık “B” planı mı devreye sokuldu bilmiyoruz ama, bir şeyler olsun diye bekliyoruz doğrusu!
YOKSA her siyasi sorunun ve çatışmanın muhatabı olduğu halde siyaseten dışlanan Türkiye’nin bu politik zafiyeti bu kez de “Kıbrıs ve hidrokarbon yatakları” sorunlarında mı tecelli edecek?
Bilemiyoruz ama her halde Crant Montana bozgunu sonrasını yeni siyasi bozgunlarla değil, “kazanımlarla” determine etmek zorundayız..
Sn. AKINCI’ya gelince. Müzakerelerdeki performansının hakkını verdik ama hâlâ üzerinde kalan bir hakkımız vardır!
Sn. Akıncı’nın bundan sonra nasıl bir siyasi stratejisi olacak, beklentisi nedir bilmiyoruz! Ancak bu fasıl kapanırken hâlâ halka ve medyaya “uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları,” “verilen verilmeyen yerleri,” “kaç yüz bin Rum’un Kuzey’e döneceğinin kesin rakamlarını” ve ötesi konuları açık seçik bir rapor halinde sunmaması doğrusu halka resmen nanik çeken çok enteresan bir “ketumiyet” rolü haline geldi! Kısaca eğer Sn. Akıncı politikasının doğruluğuna inanıyorsa bu güne kadarki müzakere sürecini açıklar bize!
YENİDEN GÜNDEME SOKULAN EMİRNAMELER
Emirnameler en çok Ferdi Soyer’in Başbakanlığı döneminde çıkartıldıydı. “Karpaz Emirnamesi” bunlardan biriydi. Bölgedeki dönümlerce Türk arazisi bloke edilerek “tüm inkişaflara kapatıldıydı!”
Onca Rum toprağı haraç mezat satılır, ellerden ellere gezinir, rant ekonomisinin en değerli parçası haline getirilirken, Türk arazilerinin “inkişafa” kapatılmaları nedenini sorduğumuzda ise “sorumlu ve yetkililerin” bize verdiği cevap şuydu: “Rum Kuzey’e geri döndüğünde ne vereceğiz!”
Demek istiyorlardı ki çözüm olur da Rum Kuzey’e dönerse iade edilecek tapulu toprağı kalmadığından Türk’ün arazilerini kaynak olarak kullanacağız!”
Emirnameleri evvel emirde bu kaygı nedeniyle çıkarttılardı! Ve yıllardır Türk tapulu olan on binlerce dönümlük bu araziler mesela Karpaz’da “emirnameyle” bloke edilerek, fiskelik yatırıma bile kapatıldıydı! Satmak da mümkün olmadıydı çünkü “emirnamelerle” atıl duruma getirilmiş toprakları kim satın alırdı ki?
ŞİMDİ ne oluyor? Ansızın Turizm ve Çevre Bakanlığı atağa kalktı, Karpaz Emirnamesiyle ilgili “bazı değişiklikler yapılacağını” fısıltı gazetesine üfledikten sonra Bakan Fikri Ataoğlu da Yenierenköy’de konuyla ilgili bir toplantı yaparak katılımcıların görüşlerini aldı. Tabi olumlu! Hatta bu konuda çok geç kalındı bile deniyor! Ancak esas neden henüz açıklanmadı, şüpheler de fısıltı gazetesinin çoktan haberleri haline geldi!
ÖNCE biz şöyle diyelim: “Müzakereler sonuçsuz kalınca çözümle ilgili umutlar da tükendiğinden artık Kuzey’e dönecek Rum’a kaynak aktarmak söz konusu olamaz, bu nedenle Karpaz emirnamesi kaldırılıyor! Buna “birinci ihtimal” diyelim!
- ihtimal: Gene ya ekabirden yahut mütegallibeden birine arazi tahsis edecekler, “emirnameyi” bu tahsisin önünü açacak “anahtar” olarak değiştiriyorlar ki “şırak” diye açıp araziyi ham yapsın!
- ihtimal: Bangalov olayından sonra artık bir “değişim” vacip oldu çünkü değiştirilmezse seçimlerde hesaplaşmaya dönüşecek! Bu olumsuzluğu bertaraf etmek için en azından “emirname değişikliği” ile “al oyumu ver bangalovumu” gibilerinden mahsuplaşmalar yapar zevahiri kurtarırız” taktiği!
- İhtimal: “Hayır hiç biri değil” mi diyorsunuz? “KKTC’nin yararına ve kalkınması uğruna alınacak bir karardır” mı diyorsunuz? Göreceğiz bakalım ne kadar doğru söylüyorsunuz! Hadi rast gele!
KISACA TAKILDIĞIM: (NANKÖR İNSANLAR!)
…Ki ben Mağusa’da bir Maronit kadınının kiralık evinde doğdum. İrfan Nadir de bir süre o evde kiracı olarak oturduydu. Türk-Maronit ilişkileri tıpkı Türk Ermeni ilişkileri gibi çok iyiydi…
Barış Harekâtı sonrası Güney’e kaçtılar! Kalanlar biliniyor “azınlıklar zenginliğimiz” olarak aramızda huzur içinde yaşıyorlar köylerinde.
Fakat ne dediler son müzakerelerde bu Maronitler: “Biz Rum idaresinde yaşamak isteriz.” Resmen köylerinin Rum’lara iadesini istediler! Şimdilerde de bölgelerinde bir kanton oluşturmaya çalışıyorlar!
Bu siyasi ve sosyoekonomik tercihleriyle yüzümüze tükürür gibi “biz sizi değil Rum idaresini istiyoruz” söylemlerine, geçmişte “nankör insanlar” lafını taktıydım! Bu gün de artık alınlarına kazıdıkları için “kara bir nankörlük dövmesi” olarak taşıdıkları bu “alameti farikalarını” aynen tekrarlıyorum! Nankör insanlar!
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
- TÜM YAZILARI için tıklayınız