Suçlu Türkiye mi? Ve sistemin bekçiliğini yapan solcular…

ads ads ads ads
27/12/2016

ads

Hüseyin Ekmekci Hüseyin Ekmekci


Çok da şaşırmamak lazım…

180 milyon TL her ay kamudan maaş ve haklar için veriliyor.

Verimlilik zerre kıstas alınmıyor.

Ödenen maaşlar, yıllık yerel gelirin yüzde 80’i

Haliyle, 13’üncü maaş ödemek için de borçlanmak gerekiyor.

BRTK, CAS gibi kurumlar ayakta kalmak için kamu bütçesinden faydalanıyor. Ki bunlar ciddi paralar.

Devletin cari transferler kalemi son 6 yılda yüzde 60 arttı, burs harcamaları yüzde 95 arttı.

Kimse bursları kaldırın demiyor ama savurganlığa da bir yerde nokta koymak gerekmiyor mu? Memleketin en büyük iş insanlarının, bakan ve milletvekillerinin çocukları dahi burs alıyor bu ülkede.

Kıb- Tek de ayakta kalmak için okkalı zamlar yapıyor. Bu da hem vatandaşın cebinden daha çok para gitmesine neden oluyor, hem de yaşamı daha pahalı hale getiriyor.

2012’de 112 dolar olan brent petrol fiyatı 2015’te yüzde 46 düşüşle 52,4 dolar oldu. Bu dönemde Güney’de elektrik tarifeleri yüzde 30 düşerken bizde sadece yüzde 13 düştü. Aradaki büyük fark KIB- TEK’i yeniden yapılandırmadaki gecikmenin Kıbrıslı Türklere faturasıdır.

UBP-DP hükümeti kamu kaynaklarını etkin ve verimli kullanacağımız bir yapı kurmaya değil eşi dostu memnun etmeye odaklanmış görünüyor.

Önce Sayıştay Başkanı ve üyelerinin maaşları artırıldı…
Arkası çorap söküğü gibi geliyor.

Sınavla memur olanların sahip olmadığı haklar arka kapıdan girenlere veriliyor.

Yarın KTAMS “Göç Yasası” mağdurlarını Başbakanlık kapısına dizdiğinde ve “arka kapıdan girenlere var da sınavla memur olanlara yok mu?” diye eylemlere başladığında hangi vicdan sahibi buna itiraz edebilir?

Kamudaki eşitsizlikler elbette giderilmeli ancak mali yapı düzeldikçe dengeyi gözeterek bu işler yapılmalı…

Siyasi akıl “isteyene verelim, bağırmasınlar, seçimde bize oy versinler” mantığında olunca…

Sonra, ilk yağmurda Girne’yi sel basıyor…

Ne bileyim, hastanede bozulan MR’ın yerine yenisi altı ayda geliyor…

Doktor az diye, hasta sıra bekliyor.
Okullarda alt yapı dökülüyor.
Sınıflarda öğrenci sayısı 40’ı buluyor…
Ağlaşıp duruyoruz.
Neden?
Çünkü normal bir ülke değiliz.
 

Yanlış yapan Türkiye mi?

TC ve KKTC arasında imzalanan bir ekonomik işbirliği protokolü var.

Türkiye, KKTC bütçesine ciddi bir kaynak aktarıyor.
Diyor ki sana:

“Yapısal bozuklukların var. Üretim olmayan, karşılığı olmayan alanlara ciddi paralar aktarıyorsun. Kendi gelirini maaşa veriyorsun. Anadolu’nun parasını da burs gibi, taşımacılık gibi, prim gibi dengesiz alanlara yatırıyorsun. Yapısal sorunlarını çöz. Hatta bunları çözerken, ben sana para da vereyim ki, yerine çağdaş bir sistem kur. Bana bağımlı olma…”

CTP- DP hükümeti…
CTP- UBP hükümeti…
UBP- DP hükümeti…

‎2013- 2015 döneminden CTP’li hükümetler 191 milyon TL’lik bir “hibe” kaynağı heba etmeyi başarabildi!!!

Reform dediğimiz, aslında, Kıbrıs Türkü’nün Türkiye olmasa da yapması gereken şeyleri...

Yapmayarak…
Bakınız.
200 milyon TL de 2016 yılında vardı…

Reform destek ödeneği yuvarlasan 400 milyon TL son üç yılda.

Reform yapmamakta…

Yani kendi evini düzeltmemekte, kaynakları har vurup harman savurmakta olan bir KKTC bürokrasisi…

Peki…

Yanlışı yapan Türkiye mi?

Yoksa,“Mecbursun verecen” mantığında hareket eden Kıbrıslı Türk siyasetçilere…

Sanki vermeye mecburmuş gibi kaynak akıtan Türkiye mi?
 

Bu işte bir aksilik var…

Bakınız yerel gelirler artıyor.

2016 itibariyle yerel gelirlerimiz kamunun cari harcamalarının yüzde 95’ini karşılayacak düzeye erişti.

Ama…
Yerel gelirler arttıkça, sorunlar da artıyor.

Çünkü rehavet başlıyor.

“Para çok” denilerek mali disiplinden uzaklaşılıyor.

Mali yapı bozuluyor.
Yapısal sorunlar artıyor.
Karmaşık bir durum çıkıyor ortaya…
Türkiye katkı yaptıkça…

Şişen bütçeyle birlikte aslında bozuk yapı daha da şişiyor…

İlişkiler “veren el- alan el” sisteminden çıkmalı ve gecikmeden iki eşit devlet ilişkisi içerisine girmeli…

“Korunması gereken yavru” olmaktan çıkıp kendi kaderimizi iç dinamiklerimizle biz belirler konuma erişmemizin zamanı geldi de geçti bile.

 

“Ankara yönetsin” değil, tam aksi

Yapısal Dönüşüm Programı” dediğiniz şey, aslında Ankara’nın KKTC’den elini çekmesi anlamı da taşıyor.

Mali bağımlılığı ortadan kaldıracak bir yapı öngörüyor.

Bu ülkenin “solu” buna sahip çıkacak yerde…

Sağ siyaset bu programı ortadan kaldırmak için uygulamalar ortaya koyuyor.

Ama gelin görün ki, “Reformları yapalım, mali bağımlılık azalsın, hatta ortadan kalksın” diyen, solcu ya da ekonomik aklı kullanan kim varsa dayak yiyor.

Bir taraftan, “Ankara ne paranı ne memurunu” demek, diğer taraftan da  “mecburdur verecek” demek nasıl bir saçmalık…?

Ekonomik akıl, ya da ekonomiyi içinde barındıran sol bir akıl bunu nasıl söyler?

Esas “Türkiye’nin buradaki varlığına” hizmet eden işte bu sol kafadır…

Çavuşoğlu ile mi olacak?
CAS çalışanları kapı önünde…

Gerekçe “mali yapı bozuk…”

Yıllar önce…
KTHY çalışanları da kapı önüne kondu.
Gerekçe…
“Mali yapı bozuk…”
Dönemin KTHY yöneticisi kim?
Şimdinin CAS yöneticisi kim?
FİKRET ÇAVUŞOĞLU…

Belli ki UBP, nereyi kapatmak isterse, oraya Fikret Çavuşoğlu’nu gönderiyor…

Aksini düşüneceğim bir örnek de yok yani elimde…
27/12/2016 11:28
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: hüseyin ekmekçi
MANŞETLER

HK Hüseyin Ekmekci

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.