Tahsin: “Bozulma 1960 ile başladı”

Arif Hasan Tahsin torpil ve adam kayırmacılığın İngiliz’in kamudan çekilmesi ile başladığını söyledi

ads ads ads ads
08/04/2012
Arif Hasan Tahsin- Havadis

ads
Tahsin: “Bozulma 1960 ile başladı”

Arif Hasan Tahsin, bu hafta eğitimci yönüyle konuştu. Tahsin torpil ve adam kayırmacılığın İngiliz’in kamudan çekilmesi ile başladığını söyledi

Arif Hasan Tahsin, bu hafta eğitimci yönü ile Havadis’in sayfalarına konuk oluyor. Tahsin, İngiliz’in 1960 yılında kamu yönetiminden çekilmesi ile birlikte, torpil ve adam kayırmacılığın başladığını söyledi.

“İngiliz de zamanında torpil yapardı” diyen Tahsin, “Ancak bir kişi bariz üstünse, kimse hakkını yemezdi, yeyemezdi. Ama daha sonra bozuldu ve bozula bozula da bugünlere geldik” dedi. Tahsin, eğitim sistemi ile de görüşlerini aktardı. Tek öğretmenli, altı sınıflı okullardan çok değerli öğrencilerin çıktığını anımsatarak, “Okulların altı seneden beş seneye düşürülmesi de Mehmet Ali Talat tarafından merkezileştirilmesi de büyük bir hata oldu” dedi. Türkiye’den öğretmen getirilmesine 1950’li yıllarda başlandığını söyleyen Tahsin, “O zamana kadar eğitimde görmediğimiz olaylarla yüzleştik. Örneğin tahtaya kalkıp, hesaba çekilmek yoktu. Hatta bizim öğretmenlerimiz ta o zamandan sınava karşıydı” ifadesini kullandı.

 

Hüseyin Ekmekçi: Hocam, torpille ne zaman tanıştı bu toplum?

Arif Hasan Tahsin: İngiliz devrinde hatır vardı yalnız arada şu fark vardı. Eğer bariz bir üstünlük varsa birinde onu aşağıdaki kesemezdi. Eğer bir eşitlik varsa veya eşite yakınsa o zaman hatırı olan kazanırdı. Hatırı olmayan çok belirgin bir şekilde öndeyse onun önü kesilmezdi.

Hüseyin Ekmekçi: Bürokratlar nasıl seçilirdi? Geçmişte devletin başına gelenler sözü geçen otoritesi bilgisi iyi olan kişilerdi. Siz öğretmen ve sendikacı olarak çok yakından da takip ettiniz bunu. Uzun süre nasıl seçilirdi yöneticiler?

Arif Hasan Tahsin: İngiliz devrinin sonuna yetiştik biz ama imtihannandı o zaman. Şu vardı, okuldaki imtihan bir yana okuldan liseden mezun oldun nasıl isdersan mezun ol ister birinci ister sonuncu, işe girebilmek için özel imtihanlar vardı devletin yaptığı. O imtihanları belirli düzeyde geçmek lazımdı ama bunun üst düzey orta ve alt düzeyi vardı. Geçmedir bu. Geçenlerin işe alınma hakları vardı. Bir iş açıldığı zaman General Six Form diye bir form vardı o doldurulurdu. Seni tavsiye eden iki kişinin da ismini yazman lazımdı. Gönderin ve mülakata çağırılırdın.  Ve o mülakatta seçilirdi alınacak olanlar ama en üst seviyede geçen adam varsa en alt seviyedeki adam alınmazdı. O alttakinin alınması için herkesin o düzeyde olması gerekirdi. Veya aradığı koşullara göre ama mutlaka o imtihan geçirtmeliydi ondan sonra da bir başarı meselesiydi rastgele torpili var diye olmazdı.

 

“İngiliz da rüşvet alırdı ama…”

Olurdu da İngiliz rüşvet da alırdı ama en iyisini aşarak yapmazdı. En iyisi en iyi yere gelirdi. Bizim dönemimizde iş garagözlüğe döndü. Bu işler bize galınca artık böyle imtihanlar yoktu. Bunlar kaldırıldı. Liseyi bitirdin ihtiyaca tanıdığa göre ama çok iyi olanları da işin dışına da atmazlardı. Partiler veya memur alma işi da yoktu. Ama cumhuriyette bir komisyon kuruldu fakat o komisyonda da hatır gönül vardı. Hem Kıbrıslı Rumlarda hem bizde. Örnek da verebilirim ama vermem. Artık en iyiler da tepilebilirdi. 1960’tan sonra. Zaten Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuranlar İngiliz’den gelen yüksek memurlardır. Müsteşarlar da onlardı. Cumhuriyeti kurdular onlar belli ki bir düzeyde tuttular işi ve fazla bozmadılar.

 

Hüseyin Ekmekçi: Bire bir yaşadığınız olaylar var mı?

Arif Hasan Tahsin: Hatırlarım bir öğretmen terfilerinde 25 kişilik bir terfi yapıldı. Amme Hizmeti Komisyonu’nda. Bütün yapılanlar mevcut yasaya aykırıydı. Öğretmen terfileri. Sendika olarak mahkemeye gittik mahkemeyi kazandı. 25 dava hepsini kazandık. Bu kez hakimin dediği gibi gene ayni insanları boşluğu doldurarak gene işe aldılar.

 

“Hak yemelere çok şahit olduk”

Hüseyin Ekmekçi: Sendikacı olarak neler yaşadınız mesela?

Arif Hasan Tahsin: Bir olay hatırlarım o zaman sendikalarnan bakanlık arasında her konuda istişare vardı. Tayinlerde terfilerde hepsinde. Bir gün aradı bizi müsteşar gittik terfiler belli oldu da bu terfi edenler müdür olanlar hangi okullara verilecek. Başladık bitiremedik öğlen oldu öğleden sonra devam etmek üzere ayrıldık. Öğleden sonra gittik dediler ki bu isim silindi bu konu yerine. Dedik neden dediler eh işte öyle. 1974’ten sonra tabii bu. Federe Devlet Dönemi’nde. Dedik olur mu yahu. Şimdi daireler açık olsa diyelim ki birileri duydu ve itiraz etti ve oturdu komisyon ve değiştirdi. Dairelerin kapalı olduğu bir saatte yemeğe gidip isimler değişti. Olacak iş mi bu yahu. Bizim bunu gabul etmemiz mi lazım. Ama oldu ve yürürlüğe da girdi. Bizim bir şey yapma hakkımız yoktu o arkadaşın mahkemeye başvurması gerekirdi. Biz zaten diğerlerinde da destek verirdik. Tabii açsaydı dava masraflarını biz görecektik. İnsanlara haber da verildi terfi ettiniz diye. Mağusa’dan bir arkadaştı. O zamanın meşhur milletvekili arada devreye girdi ve değiştirdi istediğini müdür yaptı.

 

Hüseyin Ekmekçi: Yani aslında bozulma uzunca bir süredir devam ediyor?

Arif Hasan Tahsin: Bozulma İngiliz’den sonra başlar ve gide gele bu hat safhaya geldi.

 

“İmtihanı gerek bile görmezdi öğretmen”

Hüseyin Ekmekçi: Eğitim sistemiynan da çok oynama var mıydı geçmişte?

Arif Hasan Tahsin: Oynama yoktu eğitim sistemiynan. İlkokullarda yoktu. Liselerde 1950’de topluma devredildi lise ve o zaman başladı bazı aksaklıklar. Türkiye’den öğretmen getirildi zaten kitaplar Türkiye’den getirilirdi. Türkiye’den gelen öğretmenlerle buradaki öğretmenlerin mantaliteleri arasında çok büyük bir fark vardı. İngiliz müdürdü daha önce lise iki bölümdü. Bir kolej bölümü, bir lise bölümü. Kolej bölümü da ikiye ayrılırdı bir matric bir da convertial bölümü. Birisi ticaret lisesi yerine geçerdi diğeri de lise bölümünün garşılığı İngiliz üniversitelerine gitmek üzere yetiştirilen öğrencilerdi. Ne oldu Türkiye’den müdür getirilince bu İngiliz bölümlerini yıkmaya uğraştılar. Öğrencileri liseye girmeye zorladılar. Hatırlarım müdür bana dedi ki “Liseye kayıt olacan ha.” Beklerim ben aşağıda yaz tatilinden geldik kayıt olacayık rahmetlik babam nereden duyduysa “Koleje girecen” derdi. Ve ben çıkarken müdür enerdi ve bana dedi ki “Liseye ha.” Şimdi ondan sonra lise süratle bozuldu. Ondan sonra lise müdürü aslen Gonetralıydı. Yavuz Gonnolu. Türkiye’de yetişti Türkiye’de müdür oldu ondan getirdiler bize. Bizim öğretmenlerimiz şunu kabul ettirmeye çalışırdı. İmtihan olmamalıdır. Liseyi bitirmeden önce bu Kıbrıs’ta hükümette iş istersa geçeceği imtihanlar bellidir. Bu imtihanları geçersa geçer. Geçmezsa zaten bir işe başvuramaz. Eğer üniversiteye girecekse üniversite giriş imtihanı var. Türkiye için. İngiltere için da GCE Sınavları var.

 

Hüseyin Ekmekçi: Nasıl anlardı o zaman öğrencilerin hangisinin yeterli olup olmadığını?

Arif Hasan Tahsin: Ben bir iddiayı söylerim her sene 2 tane imtihan olurdu o sınava göre geçtin ya da geçmedin. Ama öğretmenler derlerdi ki bunlara gerek yoktur. Öğrenci sınıfta kalmasın çünkü zaten üniversiteye gitmek için okulun dışındaki sınavları geçme mezuniyeti vardır.

 

Hüseyin Ekmekçi: Öğretmen nasıl yetişirdi?

Arif Hasan Tahsin: Öğretmen olmak isteyenler, ilkokul öğretmenleri Omorfo’da okul vardı. Lise ve ortaokul öğretmenleri Türkiye’de yetişirdi. İngiltere’de öğretmen olarak geleni hatırlamam. Ama Türkiye’den yetişmiş olmalarına rağmen Türkiyeli öğretmenlerle aralarında çok fark vardı.

 

“İlkokul öğretmeninin görevi belliydi”

Hüseyin Ekmekçi: Nedir öğretmenin eğitimdeki önemi?

Arif Hasan Tahsin: Aslında bizden istenen ilkokul öğretmeni olarak söylerim. Bizim başlıca görevimiz şuydu: Okuma yazmayı öğretmek, dört işlemi öğretmek ve çocuğun aradığını nerede bulacağını öğretmek. E tabii o zaman psikolojik olarak büyük farklılık vardı. Nesneye bağlılık vardı. Bu okuyabilecek her öğrenci okurdu. Ve bir da köylerde köylünün arasındasın devamlı saklanabilmek iyi hizmet vermemek kolay bir iş da değil. Her gün çocukların babalarıynan yüz yüzesin. Bugün nasıldır bilmem ama okulların bozulmasına geldik madem 1950’den sonra başladı bozulma. Biz 1953’lerde falan bir da tabii Türkiyeli öğretmenler geldiğinde okullara milliyetçilik soktular. Türkçülük soktular. Müdür garısını getirir bize sol sağ yürümeyi öğretir. Ondan sonra dışarıda Ferruh Halluma, Ahyan Hikmet bunlar o dönemin genç milliyetçileri. Milliyetçi yetiştirmekle kendilerini görevli saymış Dr. Küçük’ün emrinde iş yapan insanlardı. Okulu çok karıştırırlardı. Ve okulda düşünürüm hangi akla hizmet tabii uyduk yaptık bizden şunu istediler: Çağırdılar bizi yaz tatilinde dediler ki “Okul açılınca İngilizlere karşı isyan edeceksiniz. İngiliz öğretmenleri kaçırmak için.” Şimdi düşünürüm da yabancı dil istemez miydi bu toplum? İstemezmiş. Ve yani bu rezillikler yaptık 4 arkadaşımız 1 seneliğine tart oldu. Gerçi İngiliz öğretmenleri atmadılar atmadılar da yani okulun düzeyi büyük oranda düştü ve ondan sonra da bir kere daha lise veya eğitim o düzeye çıktığını sanmam. Türk lisesinde olurdu bunlar.

 

“Merkezleştirme hataydı”

Hüseyin Ekmekçi: Bu merkezleştirmeyi hiç içinize sindiremediniz neden?

Arif Hasan Tahsin: Meclis’te komisyonda bu mesele tartışıldı. 2 sendika başkan Ali Atun’du, CTP’den Naci katıldıydı, TKP’den Durduran, orta eğitimden Numan Ali Levent ve bizim sendikadan da ben temsil ettim. Konu açıldı okulların birleştirilmesi diye. Ama CTP meraklıydı bu işe. Böyle bir konu da dıştan bakıldığında hoş gözükür. Tartışma hep evete doğru giderdi. Ben söz aldım ve sordum Atun’a, Naci’ye, Numan’a ve Durduran’a, “Siz nasıl bir okuldan mezun oldunuz?” onlar da hepsi tek öğretmenliden mezun olduklarını söylediler. Dedim tek öğretmenli okuldan mezun oldunuz hepiniz güzel yerlerdesiniz ne gibi bir engel ile karşılaştınız ki bunu kaldırmak istersiniz ve mesele orada kapandı. Ben öğretmenin halkın arasından çekip alınmasına karşıydım. Öğretmen köyde köylüynan her konuda beraberdi sürekli beraber tartışırlar kağıt oynarlar her konuyu görüşürler. Şimdi neden alacan öğretmeni köyün içerisinden? Öğrenci 6 sene bütün dersleri istese da istemese da dinler. Hatırlarım müfettiş geldiğinde tek öğretmenli okullara. Gelirdi son sınıflara sorduğu soruları 3-4-5. sınıflardaki çocuklarda el kaldırır cevaplardı. Yani öğrenmek açısından ise daha iyi öğrenirdi o bakımından ben karşıydım. Bizim sendikada daha önceden okul öğretmeni olan ama Kuzey Avrupa’da bir ülkeye gidip yerleşen ve orada eğitim alanında degree’ler yapan birisini getirdi bu konuyu anlatabilmek için ama CTP ısrarla bu okulları kapatıp birleştirme yoluna gitti. Düşünürüm yahu sen 6 yaşında bir çocuğu sabah alacan okula götürecen başka bir köye ve öğlen yapayalnız bu fukaracık yemek yeycek. Oysa köyünde öğlen olunca açardık kapıyı herkes koşarak evine giderdi anası yedirirdi gendini güle oynaya geri gelirdi. Neysa yaptılar ama sonuç böyle gelmedi.

08/04/2012 09:52
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Torpil ve adam kayırmacılık, Arif Hasan Tahsin
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.