TOPRAK ANA
27/06/2016
Perihan Şahin Bal
Üzerinde doğup büyüyen insanlara analık eden, onları besleyip büyüten topraktır.
İnsanın varoluşundan beri, en canlı tanığıdır…
Topraktan geldik, toprağa gideceğiz.
Kucağında büyüttüğü insanın her şeyini bilir toprak ana. Her sırrını, her acısını, her hayalini, her
aşkını…
Tüm umutlarını …Tüm acılarını ve tüm feryatlarını bilir o. O bir anadır.
Ayağımız yere bastığı zaman kendimizi garantide hissederiz. Deniz de ve hava da karada olduğu
kadar güvende olamayız…
Toprağa hava ve su gibi ihtiyacımız vardır… Toprak olmazsa ne besinimiz olur, ne yaşantımız olur ne
de vatanımız.
Topraklarımıza sahip çıkabildiğimiz kadar millet olabiliriz.
Aksi durumunda dünya çingeneleri gibi her ülkede azınlık ve son sınıf vatandaş muamelesine maruz
kalarak millet olamadan geçer ömrümüz.
Toprak, toprak yine toprak…O varsa insan vardır….toprak varsa hayvanlar ve bitkiler vardır….o
varsa su ve hayat vardır.. Tüm bunları anlatalım kâinata haykırarak!
Toprak Ana, göğsüne basar bizi, dünyanın her köşesindeki insanları ve canlıları besler hiç ayırım
yapmadan.
Çiftçi kendi toprağını ekip biçebildiği zaman mutlu olur. Tıpkı usta bir ressamın uzun süre tualinin
üzerinde çalıştığı toprak ana tablosunu bitirdiğindeki mutluluğu gibi…
Toprak ananın tüm amacı, üzerinde kucakladığı canlılara nimet olabilmektir…
Bir tohum zerresini ona verdiğimizde… Bize bin katını çoğaltarak verecektir.
Ama bunun için toprağa tohum lazım, güneş lazım, ve en çok ta su lazım.
Toprak suya aşık… Toprak suya hasret…
Toprakla suyun aşkı ne Ferhat ile Şirin’e benzer…Ne Tahir ile Zehra’ya …Nede leyla ile
Mecnun’a….onların aşkı… ta! insanlıktan önce başlamıştır….
Birbirinden ayrı düştüklerinde tıpkı çocuksuz ev gibi, çiçeksiz bahçe gibi, susuz çeşme gibi sessiz ve
boynu büküktür.
Kavuştuklarında ise aşklarının coşkusu yedi cihana duyulur. Çağıldayan Şelaleler gibidirler. Tıpkı
güneşin doğuşu gibi, değmeyin bereketinin keyfine… Ne ekersen biter. Yeter ki ikisi birlikte olsunlar…
Mesarya ovası boylu boyunca süzülüyor.
Mesarya’nın boynu bükük…Mesarya üzgün….Denizin ortasında … tıpkı siper eder gibi kuzeyini
beşparmak dağlarına dayamış… maşukunu bekliyor yüz yıllardır.
Ne acılara! Ne savaşlara şahitlik etmiştir mesarya ovası ve yavru vatan toprakları!
Atlılar, Sandallar ve Murat ağa da toplu katliamlardaki canlı canlı gömülen şehitler ve toprak
şahididir her iki cihanda da bu acıların!
Halbu ki!… Toprağın tek ihtiyacı maşuku olan su ve barış tohumlarıdır.
Gökyüzü şahittir. Yıldızlar, güneş, ay koşulsuz kefildir. Atılan barış tohumlarını en kısa zaman da bize
çoğaltarak vereceğinden.
Din dil, ırk tanımadan. Sadece tohumun özelliğidir önemli olan. Tıpkı buğday ekince buğday, arpa
ekince arpa çıktığı gibi.
Sadece barış tohumları ekilmesini istemektedir tüm dünya çocukları.
Savaş tohumları atınca kötülük çıkacaktır. Oda bire bin çoğalacaktır.
Toprak masum… Su masum… Tohumda masumdur.
Canlılar içinde en mükemmel yaratılmış olan insandır burada suçlu olan.
İyilik barışın, kötülük ise savaşın tohumudur. Tercih insanlarındır…
Ey gökyüzünde parlayan güneş, sen dünyayı çepeçevre sararsın, sen müjdele mesarya’ya.
Ey geceleri ışıl ışıl yanan yıldızlar, ayın on dördündeki karanlık geceyi aydınlatan ay, sende şahitsin
olup bitenlerden haberin vardır olacaklardan sen de söyle,
Hey! yağmur bulutu, aydınlık yağmurlar gönder insanlara, her damlanla anlat onlara! Büyük
buluşmayı!
Büyük buluşma yakındır….
Anadolu hep bereket doğurur…denizin ortasında boynu bükük yüzyıllarıdır maşukunu bekleyen aşığı
görmüş ve uyandırmıştır suyu…..
Müjdeler olsun ki su, koşa koşa mesarya ‘ya gelmektedir. An meselesidir hasret aşıkların kavuşması…
Bir filiz nasıl tohumdan doğarsa, bir ananın mutluluğu da evlatlarının mutluluğundan doğar.
Tüm dünyaya barış tohumları atalım. Tüm anaları sevindirelim… Elele verip tüm insanlık olarak.
Bakın göreceksiniz bir buğday tohumundan yedi yüz yetmiş buğday olduğu gibi barış ta tüm dünyayı
saracak.
Yeter ki barış tohumlarını toprağa bırakalım….hava güneş ve su toprağa gayriihtiyari yardım
edeceklerdir ….