Türkiye İsrail Barışırken ve KKTC’ye Etkileri

ads ads ads ads
28/06/2016

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel




Türkiye ile İsrail’in “Roma anlaşması” ile birlikte yeniden barışmalarına, her zamanki gibi bu tip gelişmelerde gözettiğimiz “siyasi değerler” yönünden yaklaşırken, “Kıbrıs’ı hangi oranda nasıl etkiyecektir” sorusuna cevap aradık.

Hemen yazalım. TC-İsrail ilişkilerinin düzelmesinin Güney’i memnun ettiğini söylemek mümkün değildir! Bu yargıyı düz mantığa vurduğumuzda, “Güney’i memnun etmeyen TC ilişkileri de bizi memnun eder” sonucuna varırız! Çünkü İsrail ile Güney Kıbrıs arasında Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları konusunda hem anlaşmaları vardır hem görüş ayrılıkları.

İSRAİL GAZI: Doğu Akdeniz’de İsrail ve Kıbrıs dolaylarında “yüz milyarlarca dolar değerinde tespit edilmiş doğalgaz vardır.. “
Leviathan Sahası” denilen bu hidrokarbon yataklarından çıkacak olan gazı, İsrail öteden beridir Türkiye’ye uzanacak boru hattı ile sevk etmekten yanadır. Nitekim daha önce de İsrail 450 miyar metre küp gazı iç tüketimine ayırırken, 500-600 milyar metreküp gazı da ihraç etme kararı almıştı.

Şu anda İsrail ile Türkiye arasında varılan anlaşma dolayısıyle yeniden oluşan barış işte bu gazın TC’ye sevki ile de doğrudan ilişkilidir.

Deniyor ki İsrail’in gaz platformu ile TC arası 500 kilometre kadardır ve bu durumda denizden 500 kilometrelik boru hattı döşenecektir.


ANCAK: Her iki ülkenin karşısına bir kez daha Güney Kıbrıs Rum Yönetimi çıkıyor! Ve işte bizi asıl ilgilendiren konu da bu oluyor. Nitekim Güney kendisini tanımayan Türkiye’ye misilleme yaparak mesela “Afrodit platformundan” çıkartılacak gazı Mısır’a, oradan da sıvılaştırarak AB’ye sevk etmekte ısrar ediyor.. Bu tutumu da doğal olarak İsrail ile kesişiyor…

Nitekim haberlerden aktardığımca, “İsrail gazının Türkiye’ye, Tükiye’den AB’ye sevk edilmesi için Kıbrıs sorununun çözümü gerekiyormuş. Konuya yakın bir “kaynağa” atfedilen değerlendirmede “sorun İsrail ile anlaşmakla bitmiyormuş! Çünkü boru hattı Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin münhasır ekonomik bölgesinden geçiyormuş. Uluslar arası deniz mevzuatına göre Güney’in bu boru hattına engel çıkarma hakkı yokmuş ama projeyi geciktirebilirmiş…”

GERÇEK ŞU: Hangi yönden, hangi açıdan, hangi prespektiften bakarsanız bakınız: Kıbrıs siyasi sorunu çözüme ulaşmadığı sürece “Güney Rum Yönetimi, AB ve öteki uluslar arası hukuku da arkasına alarak Yunan lobileri ile birlikte Türkiye’nin özellikle bölgedeki sosyoekonomik gelişim ve ikili ilişkilerinin üzerinde “Demoklesin kılıcı” gibi duracaktır! Buna karşın “bu Rum’la çözüme gitmek de o kadar kolay olmayacaktır!

********** UBP-DPUG HÜKÜMETİ DE LAFLAMAKTAN KURTULAMIYOR!

Tasavvur etmek başarmanın yarısı ise kırk iki yılda tasavvur edip başarmadığımız tek bir sorun kalmazdı!”

Önce sorayım. Mesela ne oldu şu “Trafik Hizmetlerinin Planlanması Koordinasyosu ve Denetimi” yasa tasarısının oy birliği ile kabulünden sonrası durum vaziyetler? Çünkü trafik o “kabulden” bu yana daha da berbat oldu!

Ne oldu Sağlık Bakanı Faiz Sucuoğlu’nun sorunların bir bir çözüleceğine ilişkin sözü? Çünkü sorunlar artmakta, artık hastanelerde hastalara yetecek doktor da kalmadı, bir zamanlar hizaya getireceklerini söyledikleri özel hastanelerde çalışan doktorlardan yararlanmayı düşünmektedirler! Yani bu defa doktorlar devlet kararıyla ve resmen hem hastanelerde hem özelde çalışacaklar!


Pekala süt ve süt mamülleri sorununu nasıl çözdüler! “Üreticinin elinden fazla sütlerle peynir hellimleri aldılar, kime dağıttıkları belli değil, dar gelirlilerle bazı kuruluşlara dağıttılar, ve açıkladılar: Sorunu hallettik!

HA SAHİ! Vallahi unuttuyduk! Ne oldu o Türkiye’den Geçitköy’e akan su? ********** KISACA TAKILDIĞIM: “HAYRETİMİ MUCİP OLAN OLAYLAR!)

Çok tekrarladım bir daha yazayım. Rahmetlik pederim anlamadığı, kafasını karıştıran olaylar karşısında “hayretimi mucip oldu” derdi.

Doğrusu ya benim de hayretime mucip oluyor! Çünkü kendimiz için yaratmaya çalıştığımız bu küçük dünyada döndükçe başımız dönüyor! Bu nedenle düşünme melekemizi kaybediyoruz!

Mesela: Şu veya bu eksikliklerimizle aksaklıklarımız da olsa sonuçta “devletiz!” Fakat Güney söz konusu oldukta bu “devlet” oluştan istifa edilir ve “Güney’le birleşmek için mücadele edilir! Üstelik müzakere masası da bunun üzerine kurulur!”


Mesela: “Türkiye’ye, protokollerine, askerine, memuruna insanına “Kuzey’de ne işiniz vardır, terk edin, bize kararlarınızı empoze etmeyin, elinizi yakamızdan çekin” derler! Sonra da Güney’in Kuzey’e gelmesi, yerleşmesi, birlikte çapraz oylamalara katılmamız gibi konularda görüşmeler yaparlar!

Mesela: “Kuzey Kıbrıs Kıbrıslı Türklerindir öyle kalacaktır” diyerek Türkiye’ye posta koyarlar; sonra köşeyi döner Güney’le nasıl birleşecekleriyle ekonomimizi nasıl bütünleştireceklerinin incilerini döktürürler!

Mesela Güney’in dini bütün hristiyanlarını ellerinden tutar Kuzey’deki kiliselere taşır, ertesi gün de gazetelerde sayfalar dolusu resimleriyle ibadetleri yayınlanır. Fakat KKTC’de bir cami cemaatı az biraz öne çıksa, “memleket yobaz doldu” diyerek bas bas bağıverirler!

HELALDİR AMA: Tabi din işlerimizden görevli Atalay bey hazretlerine! Güney’de Hrisostomos’la, öteki dinlerin görevlilerini de aralarına alarak çözüme katkıda bulunacaklarmış hülyalarında el ele, toplantıdan toplantılara koşuşturup dururken, neredeyse bu büyük hizmetinden dolayı heykelinin dikileceğini sanıyordu. Şamar üstüne şamar yiyor ki “helaldir” diyorum! Çünkü: “Memleketin dini imanı, dolayısıyle İslami gelişim ve tefekkürünü insanlara usulet ve suhuletle anlatıp bunların çok da güzel akideler olduklarını kabul ettirmek görevinde olması gerekirken, düştü yollara siyaset yapıyor! Oysa bu memlekette dört yüz bin kişi zaten siyasetten başka bir şey yapmıyor ki?

28/06/2016 10:39
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.