Türkiye Kıbrıs’a mecburdur. (Ve gaflet politikası!)
16/05/2017
Eşref Çetinel
“Türkiye’nin Suriye içlerinde ne işi vardır” diye sual eder misiniz? Sınır ötesinde bir güvenlik alanı oluşturmsı, onca şehit vermesi, askeri ve siyasi yönden büyük sıkıntılara girmesi çok mu gerekliydi” diye sorar mısınız? Hatta şu anda bölgede devam eden askeri operasyonlar içinde rol alması çok mu doğruydu diyerek sorgulamaya devam eder misiniz?
Evet! Çünkü bu sorgulamaları da yaptık, en kısa anlatımla “Türkiye’nin bölgedeki politikasını da yargılayarak “yanlıştır” dedik!
Hayır ama! Türkiye’nin bölgede “politik zafiyeti” olabilir. Fakat “askeri stratejisi” gerekenin yapılmış olmasıydı! Şöyle ki? AÇIN Türkiye haritasını bakın: Yıllardır Güneydoğu’da terörizmle savaş arası eylemleriyle bir Kürt devleti kurulması için en kanlı olayları yaratan PKK’ı!
Doğu’sunda güçsüz ama etkin politikası ile Ermenistan! Kuzey’inde ve Batı’sında bildiğimiz Rusya ile Yunanistan, Bulgaristan, artı Yunanistan’nın irili ufaklı 3 bin adacığı ile Oniki adaları!
Ve Güney’inde Yunanistan’ın önemli olmasa da Meis adası. Hemen altında Rum-Yunan ikilisinin Güney’ine egemen olduğu elan siyasi çözüm sorunu devam eden Kıbrıs!
ÇEKİN Kıbrıs’ı Türkiye’nin elinden, siyasi ve askeri yönden kesin bu ada ile ilişkisini ve haritaya yeniden bakın! Tek kelimeyle düşmanları tarafından dört bir yanı sarılmış, soluk almak için “Fırat kalkanını” oluşturmak için sınırı geçip Suriye içlerinde konuşlanmak zorunda kalmış bir Türkiye!
Ve bu Türkiye’nin İskenderun körfezinden borularla akarken dünyaya pazarlanan Orta Asya, Hazar, Kafkasya petrolleri ile doğal gazı…
Pekala bu konumdaki bir Türkiye’ye “Kıbrıs’tan elini çek” der misiniz? Demiş olsanız da laf ola beri gele kime ne fayda? Rum tarafı tabi ki Türkiye’yi Kıbrıs’tan uzak tutmak için elinden geleni yapacaktır nitekim yapmaktadır!
YA TÜRK TARAFI? Bir yanımızla Rum-Yunan hatta AB politikalarının bir parçası duruma gelecek “gaflet politikası” oluşturduğumuz bir gerçek! (Bazı çevreler çözümü Türkiye’nin elinden kurtulmak düşüncesine bağlıyor, bu nedenle “gaflet politikası” diyorum!)
Çünkü yukarıda da hasbelkader anlatamaya çalıştım. Ortadoğu’nun bu bölgesinde Türkiye’nin tutunacağı tek coğrafya Kuzey Kıbrıs’tır! Tabi şunu anlamak ve anlatmak gerekir. Türkiye’ye ram olmaktan yahut müstemlekesi durumuna gelmekten söz etmiyoruz. Aksine iki ayrı devleti savunuyor, böylesi bir siyasi yapılanmada hem Kuzey hem Türkiye daha çok kazanacaktır diyoruz.. Fakat Türkiyesizlik, hayır!
“DEVRİME” NE ZAMAN DEVRİM DİYECEĞİZ!
Büyük lafları seviyoruz. Mesela Başbakan Özgürgün bir yıl önce UBP kurultayına değinmek gereğini duyduğunda şöyle diyordu: “UBP 10 bin üye ile 7 adayın yarıştığı ve 8 bin üyenin oy kullandığı kurultay gerçekleştirerek bir devrim yaptı…”
Bu memlekette TC’den gelen suyu bile “ulusal devrim” haline getiremeyen, TC-KKTC Mali ve Ekonomik Protokollerini uygulayarak “reform” haline getiremeyen, 42 yıldır devam eden sağlıksız sağlık sistemine onca vaatlere karşın halâ “devrim” sayılacak başarılı bir imza atamayan, Eğitimden balıkçılığa kadar sorunlar külliyesi haline gelen kurumları, kısaca “devrimsel” reformlarla hâlâ yerli yerine oturtamayan memlekette; tutun ki UBP’nin “şaibeli üyeler” hikâyeleriyle süslü kurultayı “devrim” oldu!
HEYHAT AMA!
Her hafta bir sendikal eylemin dolayısıyle arbedenin yaşandığı, mesleki kesimler Bakanlık kapılarına dayanmazlarsa sorunlarının çözülmediği KKTC’de, belki UBP için değil ama memleket için ağız dolusu bir söylem ve istekte evet “devrim” çok gereklidir! Şöyle ki:
DEVLETÇİLİĞİ SİLKEMEK!
Bu ülkede hiçbir seçmen siyasi partilerin bildirgelerini yahut meydan nutuklarındaki vaatlerini değerlendirerek oyunu “en iyisinden” yana kullanmaz, kaldı ki en iyisi yoktur “ehven’i şer” vardır bir, kişilerle mesleki kesimlere “özel” olarak vaat edilmiş kıyaklar vardır iki!
Kısaca bu ülkede seçmen, “seçerseniz nemalanırsınız, seçmezseniz talihinize küser, başınıza geleni çekersiniz” gibilerinden kocakarı laflarıyla gider sandığa! Nitekim:
Tutun ki şimdilerde 200 bin seçmen vardır. Geçtiğimiz aylardaki sendika ve birliklerin dolayısıyle mesleki kuruluşların Hükümetten haklarını almak için nasıl eylemler yaptıklarını, kendilerine sağlanan kıyaklarla vaatleri de dikkate alarak ve seçim bohçasına koyarak deyin ki yarın seçim vardır! Otobüsçüsünden hayvancısına, çiftçisinden balıkçısına, eczacısından avukatına, asgari ücretlisinden işsizine, özel sektörden sanayicisine kadar seçmen de bu seçime katılacaktır!
SORALIM:
Hangi siyasi parti meslek ve işlevleri, beklenti ve çıkarları birbirleri ile örtüşmeyen bu “kuruluşları,” tümden “vatan, millet, memleket” bütünselliğinde “devlet” olarak kucaklayabilecek sisteme, yasalara sahiptir ki? Sonuçta Ali’nin külahını Veli’ye Veli’nin külahını Ali’ye giydirmekten, popülizm yapmaktan başka! Bu nedenle söylüyoruz: DEVLET seçim ve oy kaygılarında sıkı sıkıya elinde tuttuğu “devletçilikten” kurtulup sadece Anayasası, Meclisi, yasaları ile çalışan, yurttaşlarını kuvvetler ayrılığında ülke çıkarlarına uygunluğunca yönlendirip yöneten bir siyasi erk haline geldiğindedir ki işte “devrim” bu büyük değişime denecektir..
KISACA TAKILDIĞIM: (HER TEDBİR BİR YENİ SORUN!)
Hükümet erkânı devrimlerden, gelişmelerden, büyümelerden, tedbirlerden falan söz ediyor ama gazetelerin manşetlerine bakıyoruz ne “et kavgası” bitiyor ne “suyun pahası!” Ne “trafik kazaları azalıyor ne sağlığın sorunları!” Adalet dağıtan mahkemelerden bile bütçesizlik şikâyetleri yükseliyor..
Geçtiğimiz yıllarda Erzincan’da bir çiftçi bahar geldiği için çiçek açan kayısı ağacını akşamları sıfıra kadar düşen soğuk havadan korumak için fıskiye ile üzerine yağmur gibi sular yağdırmış. Sabah kalkmış bakmış tüm ağaçların üzeri karlarla örtülü!
Yani hükümet de tedbirler alıyor, şöyle böyle olduk diyor ama! Keşke almasa her sabah kalktıkta bakıyoruz, memleket yağmurdan kaçarken doluya yakalanmış şimdilerde ise mayna!
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
- TÜM YAZILARI için tıklayınız