Türkiye’nin muhalefeti köstek değil destek olmalı

ads ads ads ads
24/02/2015

ads

Ozan Ceyhun Ozan Ceyhun


Türkiye’nin muhalefet partilerinin de „Şah Fırat Operasyonu’na“ tamamen „Fransız“ kaldıklarını gözlemlemekteyim.

MHP bu konuda sadece beni değil tüm Türkiye’yi „şaşırtmakta“. Tarihimize sahip çıktığımız ve değerlerimizi koruduğumuz bu operasyonu en başta destekleyeceğini doğal olarak umduğumuz MHP gerçekten büyük bir „hayal kırıklığı“. Sadece bizim için değil bizzat kendi „üyeleri ve tabanı“ içinde!

HDP’nin tutumu ise hiç şaşırtmadı. Buradan bile „nemalanmaya“ çalışmalarını „tebessümle“ izlemekteyiz.

CHP’ye ise tam bir „skandal“! Artık „paralel yapı“ tarafından yönetilmekte olduğu konusunda hiç bir şüphemiz kalmayan CHP’nin „Şah Firat Operasyonu’na“ tepkisi sadece Türkiye açısından ve ulusal güvenliğimiz açısından „vahim“ değil! Aynı şekilde üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal için de bir „utanç“!

Türkiye’nin „korkunç bir savaş ortamı içine çekilmesine“ karşı sorumluluklarının bilincinde Türkiye’nin gerçekleştirdiği bu operasyon özünde sosyaldemokratlar tarafından övülmesi gereken bir operasyon. CHP sosyaldemokrat bir parti olmadığını bu operasyona yönelik tepkisinde de kanıtlamış oldu. Hele CHP’li Gürsel Tekin gibi bariz bir şekilde „sosyaldemokrasi cahili“ şahısların „savaş kışırtıcı“ açıklamalar ile bu operasyona muhalefet ediyor olmaları tam bir „kepazelik“.

Süleyman Şah Türbesi ile onu korumakla görevli Süleyman Şah Saygı Karakolu’nda sürekli DAEŞ terör örgütü militanlarının tehdidi altında görevlerini yapan 39 askerimizin cangüvenliği de CHP için hiç bir şey ifade etmiyor olmalı. Oysa daha önce Musul Başkonsolosluğu saldırıya uğradığında ve 49 rehinenin kurtarılması için Türkiye didinirken „onları niye orada bırakıp rehin alınmalarına neden oldunuz“ diyen de aynı CHP idi.

Şimdi ise „savaşmadan toprak verdiniz“ diyecek kadar tüm sosyaldemokrat değerleri çiğneyen parti de CHP!

Gerçek sosyaldemokratlar her zaman önce „insan“ der!

Sosyaldemokratlar vatan toprağını elbette savunurlar ama bunu yaparken de tek bir vatandaşlarının canını tehlikeye atmamaya özen gösterirler. CHP sosyaldemokrat olmadığından ve neredeyse tam bir „kafatasçı“ parti yaklaşımıyla bu operasyonu değerlendirdiğinden açıklamaları da „kafatasçı“ açıklamalar oldu maalesef!

AB’deki tüm sosyaldemokratlar özünde „savaşın daha da içinden çıkılmaz hale gelmesini amaçlayan bir kışkırtma olanağının“ devreden çıkarılmasını övgüyle değerlendirken CHP’nin „savaşmadan toprak verdiniz“ tarzı „kafatasçı“ açıklamalar yapıyor olması Türkiye açısından da ne acı! Türkiye böyle bir ana muhalefet partisini gerçekten „hak etmiyor“!

Türbeye ve askerlerimize yönelik tehditlerin artması üzerine Türkiye, güvenlik tedbirlerini artırarak en üst seviyeye getirdi. Araç ve personel takviyesi yapıldı. Ancak tehditler son zamanlarda yoğunlaşmaya başladı. Türbe’nin „sembolik“ anlamı ve önemi DAEŞ tarafından iyi bilindiğinden Türkiye bir karar vermek zorundaydı. En doğru karar verildi. Uluslarası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak uluslararası kurallara uygun bir şekilde DAEŞ’in eline bir propaganda olanağı verilmemeliydi. „Kan dökülmeden“ bu sorunu çözmek de önemliydi. Yapıldı!

Avrupa Birliği’nde bazı Türkiye ile sorunlu çevrelerin iddialarının aksine Türkiye teröre karşı ve özellikle DEAŞ’a karşı mücadelede kararlı tutumunu sürdürdüğünden ve çoğu AB ülkesi gibi Suriye’deki diktatör Esed’in kanlı savaşını ve DEAŞ terör örgütünün eylemlerini sadece izlemediğinden ve de kayıtsız kalmadığından Süleyman Şah Türbesi’ni korumakla görevli askeri personelin can güvenliği açısından tehlike oluştuğu istihbarat bilgilerinin ardından 21 ve 22 Şubat tarihlerinde askeri bir operasyon yaparak Süleyman Şah’ın naaşını Türkiye sınır yakınlarında daha güvenli topraklara naklettii.

Bu sayede DAEŞ’in kışkırtma amaçlı Süleyman Şah Türbesi’ne saldırma şansı kalmadı.

Türkiye’yi „çok kanlı ve yalnız kalacağı“ bir savaşın içine sokmak amacında olan unsurların da oyunları bozulmuş oldu.

Üstelik Türkiye, DAEŞ’in tepki vermeye fırsat bulamadığı başarılı bir operasyonla aynı daha önce de DAEŞ tarafından rehin alınan rehineleri sağ salim kurtardığı gibi modern donanımlı, deneyimli ve güçlü bir ülke olduğunu tüm dünya kamuoyuna bir kez daha gösterdi.

Özellikle AB’deki müttefiklerimiz (aynı zamanda NATO’da) terör konusunda bu terörün beslendiği savaş bölgesi olan Suriye ve Irak’ta ne askeri ne de insanı yardımlar alanında samimi davranmadıklarından aslında DAEŞ Terörü’ne ve Suriye’nin kanlı diktatörü Esed’in halkına karşı savaşına tepki veren Türkiye „çok yalnız“ bırakılmış bir durumda.

Oysa bazı AB ülkelerinin silah yardımı yapıyoruz iddiasıyla silahların bile bir kısmını DEAŞ ya da başka terör örgütlerine „kaptırdıkları“ bölgede eğer Kobani bugün büyük oranda DAEŞ’in elinden kurtarıldıysa bu Türkiye’nin toprakları üzerinden bölgeye gidebilen „Peşmergeler“ ve Türkiye’nin onlara desteği sayesinde oldu.

Sadece Kobani değil tüm savaş bölgesinde yaşamakta olan insanların büyük bir çoğunluğu yaşamlarını kurtarabildiyse bu Türkiye’nin sınırlarını açık tutması ve sayıları iki milyona varan sığınmacıları ülkesinde konuk etmesi ile mümkün oldu.

Eğer bugün „yabancı savaşçılar“ DEAŞ’a gönüllü olarak katılamıyorsa bu Türkiye’nin, bir çok AB ülkesinin istihbarat teşkilatının ellerindeki bilgileri vermemesine rağmen kendi istihbarat bilgileri ile bu şahıslara sınırlarını kapanması ile engellendi.

Günümüzde DAEŞ saflarında savaşmakta olan 17.000 „yabancı savaşçı“ diye tanımladığımız teröristlerin olduğu biliniyor. Hatta bunların arasına bizzat Batı ülkeleri istihbarat teşkilatları ile çalışanlar da sızdırılmış durumda. DAEŞ hakkında stratejik bilgileri telefon bağlantıları üzerinden aktaran 300 şahsın bulunduğu da tespit edilmiş.

Yani bölge çok karışık ve Türkiye çok dikkatli olmak durumunda. Müttefiklerinin bir çok alanda „örnek“ bir işbirliği sergilemediği Türkiye buna rağmen „tek başına“ teröre karşı üzerine düşen görevi yerine getirmekte.

Kısacası kimsenin Türkiye’ye teröre karşı mücadele konusunda diyecek „lafı“ olamaz.

Türkiye’nin bu durumda özellikle AB ülkelerinden tek bir beklentisi var. O da Türkiye’nin her alanda teröre karşı yürüttüğü mücadeleye „köstek“ değil „destek“ olmaları!

İşte tam da bu gerçeklerin ortasında CHP’den Türk Toplumu’nun beklentisi ise daha fazla „saçmalamamaları“ ve ulusal çıkarlarımızın korunduğu ortamlarda kendi ülkelerine „köstek değil destek olmaları“.

CHP’liler Alman, Fransız, İngiliz ya da İsveç sosyaldemokratları ile konuşsalar ve onlardan „kendi hükümetleri bu tarz bir operasyon yaparak ülkelerinin ulusal çıkarlarını koruduklarında“ ister iktidarda isterse muhalefette olsun gerçek sosyaldemokratların „ülkelerine, askerlerine ve de vatandaşlarına nasıl sahip çıktığını ve muhalif bile olsalar hükümetlerine de nasıl sahip çıktıklarını“ bir dinleyip öğrenseler hiç fena olmazdı! 

24/02/2015 15:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ozan ceyhun
MANŞETLER

HK Ozan Ceyhun

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.