Vebali Eroğlu ve Akıncı’nın boynunda!

ads ads ads ads
18/01/2017

ads
Vebali Eroğlu ve Akıncı’nın boynunda!

TC Eski Cumhurbaşkanlarından merhum Özal’ın danışmanı, bankacı Bülent Şemiler, Özal’ın 1986 yılında Ada’nın Kuzeyi için önerdiği “Serbest bölge” konusunda sessizliğini Yeni Bakış’a bozdu. Şemiler, “Özalın yaptığı önerinin ardından hükümet ortaklarından aldığımız tepki karşısında KKTC’den apar topar ayrılmak zorunda kaldık” dedi.

Deniz ABİDİN-YENİBAKIŞ

Bülent Şemiler , merhum Turgut Özal döneminde Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs için ekonomik anlamda çok önemli stratejileri olduğunu ve Özal’ın KKTC’nin “Serbest bölge” olması için bir Master plan hazırlattığını kaydetti.

Özal’ın adanın Kuzey’inin Türkiye’nin Hong Kong’u durumuna gelmesi arzusunda olduğunu anlatan Şemiler, “1986 yılında Özal ve ekibimizle Ada’ya geldik. Master Planı’nı dönemin hükümetine sunmak için Lefkoşa’daki Mücahitler Sitesi’nde bir toplantı yaptık. Biz sunumumuzu yaptıktan sonra Akıncı’nın partisinden Maliye Bakanı Mehmet Altınay ayağa kalktı. ‘Biz bu planı özümseyemedik’ dedi” diye konuştu.

“Gece Dome Otel’e gittik. Sabah kalktık, otelde kimse yok. Kahvaltı da yok. Türkiye Başbakanı burada dedim, bana biz karar verdik size ambargo uyguluyoruz dediler. Daha sonra dışarı çıkıp Özal’a kahvaltılık bir şeyler almak istedim.”

“ Dışarı çıktığımda otelin karşısında pankartlarla karşılaştım. “Özal Planı”,” Akritas Planı”,” Kıbrıs’ın imha planı” diye yazılı pankartlar karşımdaydı. CTP ve sol örgütler de buna dahil hepsi sunduğumuz planı Kıbrıs Türkü imha planı olarak gördüklerini lanse ettiler. Bana göre bu devlet eliyle yapılmış bir protestoydu.”

Şemiler, bu gelişmelerin ardından Turgut Özal’ın ziyaretini yarıda keserek Türkiye’ye döndüğünü ve “ne halleri varsa görsünler” diyerek bir daha Kıbrıs ekonomisiyle ilgilenmediğini vurguladı.

TC Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Danışmanı, Bankacı Bülent Şemiler uzun süredir koruduğu sessizliğini Yeni Bakış’a bozdu. KKTC’nin içinde bulunduğu ekonomik durumu değerlendiren Şemiler, yıllar önce Özal’ın danışmanlığını yaptığı sırada dönemin UBP-TKP hükümetine KKTC’nin serbest bölge olması için bir plan sunduklarını, ve hayata geçmesi durumunda bugünkü düzenden çok daha iyi olacağını savunduğu planın dönemin Başbakanı Derviş Eroğlu ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı tarafından reddedildiğini kaydetti. Şemiler, Kıbrıs sorununu müzakere den siyasilerin ve özellikle de Mustafa Akıncı’nın 1986 yılında Özal tarafından sunulan serbest bölge modelini bir kez bile müzakere etmediğini belirtti.

“Binde yarımı ile bütün memur maaşı ödenirdi”

Şemiler, Turgut Özal döneminde Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs için ekonomik anlamda çok önemli stratejileri olduğuna vurgu yaparak, merhum Özal’ın “Serbest bölge” konusunda bir master planı hazırlattığını kaydetti. Şemiler, o dönemde Türkiye’de serbest liman bölgesi ve konvertibilite (Piyasa rehberi) diye bir şey de olmadığını bunu sadece Merkez Bankası’nın yaptığını söyledi. Şemiler, Türkiye’de Konvertibilite’ye geçme tartışmalarının başlamasının ardından Turgut Özal’ın da bunu Kıbrıs’ta yapalım dediğini anımsattı. Şemiler, Kıbrıs Adasının Türkiye’nin Hong Kong’u durumunda olmasını Özal’ın çok istediğini anımsatarak, bu planın kabul görmesi durumunda ise, İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın dövizlerini Kıbrıs’ta değiştirmek durumunda kalacağını ve bunun da ayda 100 milyar doların Kıbrıs’ın kuzeyinde kalması anlamına geleceğini belirtti. Şemiler, “ Bu paranın binde yarımı ile bütün memurun maaşı ödenirdi” dedi. Şemiler, “Rumların Limasol’da Rusya ile yaptığı ekonomik stratejinin aynısını Türkiye ile Kuzey Kıbrıs burada yapacaktı” diyerek, önerilen Serbest Bölge Master planına dönemin hükümeti UBP ve TKP’nin karşı çıkarken, plana bir tek merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın destek verdiğini belirtti.

“ ‘Biz bu planı özümseyemedik’ dediler”

Şemiler 1986 yılında yaşanan o günü şöyle anlattı, “Özal ile birlikte ekibimizle Ada’ya geldik. Master Planı’nı dönemin hükümetine sunmak için. Toplantı Lefkoşa’da Mücahitler Sitesi’nde yapılmıştı. Akıncı’nın partisinden Maliye Bakanı Mehmet Altınay ayağa kalktı. ‘Biz bu planı özümseyemedik’ dedi. Daha sonra toplantı salonundan dışarı çıktık. Kapitalist bir model önerdiğimiz, burasının kumarhane ve gece kulübü cenneti olacağı bize söylendi. Şimdi olan nedir? Şimdi menfaatleri de olmadan oldu. Onlardan vergi alınacaktı şimdi ise bedava yapıyorlar. Toplantıya Rauf Denktaş da katılmıştı. Bunu desteklediğini, hükümetin de desteklemesini istediğini belirtmişti. Gece Dome Otel’e gittik. Sabah kalktık, otelde kimse yok. Kahvaltı da yok. Türkiye Başbakanı burada dedim, bana biz karar verdik size ambargo uyguluyoruz dediler. Daha sonra dışarı çıkıp Özal’a kahvaltılık bir şeyler almak istedim. Bir devlet büyüğüne böyle bir ambargo uygulayarak kahvaltı bile vermemelerine inanamadım. Dışarı çıktığımda otelin karşısında pankartlarla karşılaştım. “Özal Planı”,” Akritas Planı”,” Kıbrıs’ın imha planı” diye yazılı pankartlar karşımdaydı. CTP ve sol örgütler de buna dahil hepsi sunduğumuz planı Kıbrıs Türkü imha planı olarak gördüklerini lanse ettiler. Toplantı akşamüzeri yapılmıştı. Nasıl oldu da gece örgütler toplandı ve böyle bir karar aldılar. Bana göre bu devlet eliyle yapılmış bir protestoydu”

“Turgut Özal, ‘ne halleri varsa görsünler’ dedi”

Şemiler, bu gelişmelerin ardından Turgut Özal’ın da ziyaretini yarıda keserek Türkiye’ye döndüklerini ifade ederek, heyette, Adnan Kahveci, Merkez Bankası Başkanı Rüştü Saraçoğlu, Bakanlar, Müsteşarlar yanında bir uçak dolusu uzmanın Özal’la birlikte adaya geldiğini belirterek, “Serbest bölge Master planının kabul görmemesi üzerine Turgut Özal’ın ‘ne halleri varsa görsünler’ diyerek bir daha Kıbrıs ekonomisiyle ilgilenmedi” dedi.

“O fırsat penceresi o zaman kötü kaçırıldı”

Şemiler, “Böyle bir aşamada yeniden bu plan sunulsa ve kabul görse bir şeyler değişebilir mi?” sorusuna karşılık ise, “Artık çok geç. Türkiye artık yolunu almış gidiyor. Kıbrıs’a ihtiyacı yok. Türkiye artık her şeyi kendisi yapıyor. Türkiye şu anda Orta Asya’nın, Balkanların, Rusya’nın serbest bölgesi durumunda. O fırsat penceresi o zaman kötü kaçırıldı. Kıbrıs Türkü ekonomik karanlığa terk edildi”

“Bu plan Türkiye’ye bağlılığı azaltacaktı”

Şemiler, o zaman planın kabul görmesi durumunda ise olacak olanları şöyle anlattı, “Sanayi Holding ürünlerini Türkiye’ye satabilecekti. Uçuşlar sınırsız olacaktı. Oteller dolup taşacaktı. Burada birçok Türkiye Bankası ofis açtı ancak açılan ofisler Türkiye ile bankacılık yapmıyor. Buradaki mevduatı toplayıp oradaki işadamlarına dağıtıyor. Ben hükümette olsam buna izin vermem. Bu plan hayat bulsaydı güçlü bir Türk ekonomik devlet ortaya çıkacaktı. Rumları da geçecekti. Ne önerildiğini kavrayacak kapasiteleri yoktu. Özümseyemedik kelimesi doğruydu. Özümseyemediler. Bu plan Türkiye’ye bağlılığı azaltacaktı. Çünkü memur maaşları yerel kaynaklardan ödenecekti. Buradaki vergiler toplanacaktı. Ben burada daha çok Derviş Eroğlu’na suç buluyorum. Eroğlu, o gün o toplantıda, ‘vergiyi içerde toplayamazsam memuru ödeyemezsem ne olacak?’ diye sordu. Özal ise, ‘ben sana garanti ederim ancak istiyorsan memurun maaşını sana ben göndereyim’ dedi, alay ederek. O dönem bunu bile çevirip, Özal’ın maaşınızı ben yollarım, siz çalışmayın dediğini, Türkiye’nin arka bahçesi olun ifadelerine yer verilen haberler çıktı. Planın hayat bulması durumunda 300 milyon dolar civarında bir gelir elde edilecekti, buna karşılık o günlerde memura ödenen toplam maaş ise 40 milyon dolar civarındaydı”

“Sunulan planı tam tersi bir şekilde lanse ettiler”

Şemiler, KKTC ekonomisini bağımsızlaştırıp ayakları üzerinde durur hale getirecek olan bir planın tam tersi bir şekilde lanse ettirildiğini belirtti. Şemiler, serbest bölge teklifinin yanında yan maddelerin varlığına da dikkat çekerek, serbest bölge planının hayat bulması durumunda devlete memur alımının da duracağını söyledi. Şemiler, bunun yanında KKTC’ye bankacılık, finans gibi işler yapacak olanların üniversite mezunu, bankacılık, sigortacılık uzmanı kişilerin göç etmesinin de önleneceğini kaydetti. Şemiler, Özal’ın, “Önüne gelenin vapura binip geldiği KKTC’de ekonomiyi bu şekilde yürütemezsiniz” dediğini ve , Kıbrıs’ın Kuzey’ini Türkiye’nin temiz vitrini olarak görmek istediğini vurguladı.

“Serbest ekonomi politikası hiç oluşmadı”

Şemiler, şöyle devam etti, “Burayı Türkiye’ye benzetmek istiyorlar. O zaman senin özelliğin yok olacak. Burası Kıbrıs Türkünün karakterinde bir turizm adası olarak tutulması gerekir. Özal o dönem polisler kısa pantolon giyiyorlar, bırakın öyle kalsın demişti. Özal’ın dünya görüşünü anlamadılar. Onların istediği, istedikleri kadar memur alsınlar, eş, dost, partili. Buradaki bilhassa sağ partiler buna sol da dahil cahil kesimin buraya gelerek oy deposu olarak kullanılmasını istediler. Tamamen parti menfaatleri için. O dönemde Türkiye’de birçok iş bulamayan üniversite mezunu vardı. Burada iş ve ev imkanı sağlansa gelmez miydi. İstemediler. Üniversite mezunlarını geri çevirdiler. Zeytin görmemiş adamlar zeytincilik yapan köylere yerleştirildi. Şahsi ve parti menfaatleri uğruna gelen bu programı ters çevirdiler. Bu ülkeye bunu ret edenler en büyük kötülüğü yaptılar. Hala neyi reddettiklerini bile bilmiyorlar. UBP, rasyonel sosyalist bir ekonomi politikası izliyor. Rasyonel sosyalist Hitlerin ekonomi politikasıdır. Burada serbest ekonomi politikası hiç oluşmadı. Kıbrıs’ta ekonomi hiç oluşmadı. Bakkal hesabı idare edilen bir KKTC toprağı var. Halk Akıncı’yı neden seçti. Söz de verdi, Maraş’ı yılanlara yedirmem dedi. Aç ver Maraş’ı o zaman Türkiyeli otelcilere çalıştırsın. Bunu kim durduracak. Bugün Maraş’ı subay hanımları kullanıyor”

“Ortada hukuki bir çözümsüzlük var”

Şemiler, Kıbrıs sorununun ise yıllardır müzakere edildiğini, son yapılan Cenevre görüşmelerinin tiyatrodan başka bir şey olmadığını ifade ederek, sonuçtan umudu olmadığını söyledi. Şemiler, Kıbrıslıların birlikte kebap yediği ve konsere birlikte gittikleri zaman ılımlı bir hava olduğunu zannettiklerini belirterek, ortada hukuki bir çözümsüzlüğün olduğunu söyledi. Şemiler, çözümsüzlüğün hukuk ile çözülebileceğini belirterek, Rum tarafına kabul edebilecekleri bir öneri götürmek gerektiğinin altını çizdi. Şemiler, Kuzey’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin mal ve canını korumak istemesini anladığını, ancak Türkiye’nin Larnaka ya da Limasol’daki rumun canını korumak için sigorta şirketi rolü oynamasını rum tarafının kabul etmeyeceğinin bilinmesi gerektiğini kaydetti. Şemiler, Rum tarafının bu şekliyle bir anlaşmayı kabul edecekmiş gibi uçaklara dolarak Cenevre’ye giderek, kabul ediyor musunuz diye soru sormasının abes bir durum olduğunu söyledi. Şemiler, bunu milletin vergi paralarını boşa harcamak olarak nitelediğini ifade ederek, Filistin- İsrail davasında da 50 yıldır bir senaryonun oynanmakta olduğuna vurgu yaptı. Bir birleriyle anlaşamayacaklarını bildikleri halde İsrail ve Filistin’in de görüşmelere devam ettiğini belirten Şemiler, İsrail’in hiçbir zaman Filistin’in kabul edebileceği bir çözüm önerisi ortaya koymadığını kaydetti. Şemiler, Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlara bedava hediye ettiğine dikkat çekerek, şimdi yapılan müzakerelerde ilelebet yaşayacak denilen KKTC’nin yerine, mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yarısının talep edildiğini vurguladı.

“Cenevre’ye gidilecekse imza atmak için gidilir”

Şemiler, şöyle devam etti, “Merkez Bankası, dışişleri, elçiliklerin her şeyin yarısı talep ediliyor. Biz buna karşılık ne veriyoruz? Ortada bir şey yok. Maraş deniliyor, sonra garantiden taviz vermem diyoruz. Siz Rum’un yerinde olsanız böyle bir şeyi kabul eder misiniz? Bu görüşmeler burada görüşülemiyor mu ki ta kalkıp oralara gidiliyor. Cenevre’ye gidilecekse imza atmak için gidilir. Ya da yüzde 90 anlaşılmıştır da anlaşılamayan bir iki konu kalmıştır. Burada ise tamamen bir anlaşmazlık var garantiler ve mülkiyet konusunda. Umutlar yükseltiliyor ve buradaki politikacılar iş yapıyor rolüne giriyorlar”

“Ülkede ekonomi yok ki idare edilsin”

Şemiler, bundan sonrası için referanduma gidilerek, “halk ne yapmak istiyor?” diye sormak gerektiğini belirtti. Şemiler, “Akıncı sürekli Kıbrıs Türk halkı şöyle ister böyle ister diyor. Peki hiç Kıbrıs Türk halkına sordu mu? Hangi referandumda halka danışıldı? Belki halk arazi tavizi vermeye hazırdır, belki bu halk Kıbrıs Türk Silahlı Kuvvetlerinin emniyetini istiyor. Bu halkın belki de mutlaka Limasol’da veya Baf’ta Türkiye garantör olsun diye bir talebi yoktur. O zaman neyi tartışıyorlar? Bu başarısızlığı Kıbrıs Türk halkının üzerine yüklemek doğru değil” diye konuştu.

Şemiler, Akıncı’nın Kıbrıs Türk halkından kopuk bir şekilde pazarlık ettiğini belirtti. Bülent Şemiler, Kıbrıs sorunu tartışılırken vatandaşın esas gündem maddesi olan ekonomik sorunlarla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Şemiler, “Ülkede ekonomi yok ki ekonomi idare edilsin” diyerek, KKTC’de en başından itibaren ekonominin kurulmadığını belirtti. “KKTC’de kurulu ekonomik bir düzen yok. Günü birlik bakkal hesabı ile idare edilen bir devlet var” diyen Şemiler, ülkede yıllardır bütçesine uymayan, plan yapamayan yönetimler olduğunu kaydetti.

“Israrla ‘biz kendi kendimizi idare edemiyoruz, etmeye de niyetimiz yoktur’ diyorlar”

Şemiler, şöyle devam etti, “Ülkede ısrarla ‘biz kendi kendimizi idare edemiyoruz, etmeye de niyetimiz yoktur’ diyen siyasi partiler var. Bunda Rum’un ne suçu var? Lefkoşa Girne yolu yapılamıyorsa, çevre kirliliği varsa, portakallar asitlendiyse ve pazarlık yapılamıyorsa, Türkiye’ye patates giderken ilaçlı olmasından Rum mu suçludur? Burada karşılıklı suçlama oyunu oynanıyor”

“Bir türlü boşanamadılar”

Şemiler, Kıbrıs’ta Türkler ve Rumların 1963’te kavga edip ayrıldıklarını ve Kıbrıs Türk tarafının yıllarca Rum tarafına boşanma davası açtığını söyledi. Şemiler, “Bir türlü boşanamadılar” diyerek, Rumların ise, Türklerin isteklerini bir türlü vermediklerini kaydetti. “Şimdi boşanmak için onlar yalvarıyorlar” diyen Şemiler, birleşme senaryolarının aslında hep makyaj olduğunu belirtti. Şemiler, esasında görüşülenin boşanmanın şartları olduğunu ifade ederek, bu şartlarda bir türlü anlaşma sağlanamadığını kaydetti.

18/01/2017 10:19
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Bülent Şemiler, haber, kıbrıs
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.