Yarım Kalmış Bir Yaşam; Burhan Nalbantoğlu

ads ads ads ads
05/04/2017

ads

Bülent Dizdarlı Bülent Dizdarlı


Çok kısa bir süre sonra bir kitap çıkacak. Şu an matbaada basılıyor. Bir kitap basılmadan anlatıla bilinir mi? Eğer o kitabı siz baskıya girmeden okumuşsanız ve yazım aşamasının her kademesinde yazarlar sizinle paylaşmışsa bunu tabii ki yapmanız mümkündür. Ben de öyle yapıyorum. Söz konusu kitap, Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun hayatını anlatan bir biyografi : “Yarım kalmış bir yaşam; Dr. Burhan Nalbantoğlu”

Biyografiler hakkındaki düşüncemi daha önceleri yazmıştım. Bu tip kitaplar genellikle kahramanlarının göze, kulağa hoş gelen yönlerini ortaya çıkaran yapıtlardır. Oysa bir insanın hayatında her zaman iyi (!) yer almaz. Ancak Kıbrıs Türk Tabip Odası yayını olarak çıkacak olan ve Özgül Gürkut ile Damla Soyalp tarafından yazılan “Yarım kalmış bir yaşam; Dr. Burhan Nalbantoğlu” isimli bu biyografi kitabında böyle olmadı. Kitabın kahramanı olan Dr. Burhan Nalbantoğlu zaman zaman kurtarıcı, zaman zaman ise ülke insanını acı dolu maceralara yönlendiren adam olarak anlatıldı. Zamanlama konjektürü içinde karşımıza bazen milli kahraman olarak ortaya çıkarken, bazen de yaşadığı ülkenin bölünmesine sebep olan kişilerden biri olarak boy gösterdi. Sonraları kader tecelli etti. Gün oldu onu kahraman sayanlar hain ilan edip hakkında “vur emri” dahi çıkardı. Bir başka gün oldu ona önceden “ülkeyi böldü” diyenler, “demokrasi savaşçısı” deyip onu omuzlarda taşıdı.

Açıkçası söz konusu kitabın aile adına takipçilerinden biri olduğumdan, okurken yer yer “aile bu kısımları kabul eder mi?” diye sıkıntı duyduğum bölümlere rastladım. Bu sıkıntımı Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun kızı Meltem ile paylaştım. O da beni “Ne yaşanmışsa o yazılmalı. Tarihi değiştiremeyiz. Üstelik bu kitap bizim bile babamızı tanımamızı sağladı” diyerek rahatlatırken, bir yerde objektifliğiyle babasının kızı olduğunu da kanıtladı.

“Yarım kalmış bir yaşam; Dr. Burhan Nalbantoğlu” biyografiden öte yakın tarihimize ışık tutan bir eser olarak bizlere sunulmuştur. Bir hekim, bir asker, bir teşkilatçı, bir siyaset adamı ve sonunda da bir aile babası olarak yaşadığı kısa hayata kocaman öyküler sığdıran bir kişinin hayat hikâyesidir bu kitap. Okurken, Damla ve Özgül’ün inanılmaz araştırmacılığına ve muhteşem yazım dillerine de şapka çıkaracaksınız. İtiraz edeceğiniz konu bulmakta zorlanacaksınız, Çünkü her olay bir belgeye veya bir şahide dayandırılarak kitapta yer bulmuştur.

Lafı uzatmaya gerek yok. Kitabı okumanızı bilhassa önerirken, eserden beni en çok etkileyen bölümü yazarların da izniyle sizlere anlatıyorum:

Olay 1 Nisan 1964 te Kuruova köyünde yaşanır. O günlerde gelen talimatla daha önceden çanaklanan (gömülen) silahları yer yüzüne çıkarmak için Dr. Nalbantoğlu bölgeye gider. Yol arkadaşı da sonradan üçüncü Cumhurbaşkanımız olan Dr. Derviş Eroğlu’dur. Olay onun şahitliğinde yaşanır. Yolda giderlerken Kuruova köyünde çok kötü durumda bir hasta olduğu haberini alırlar. İki hekim bu habere kulak tıkamazlar ve söz konusu köye giderler. Hastayı görürler. Düşük yapmış bir kadındır. Kürtaj yapılmazsa kanamadan ölecektir. Acil olarak hastaneye kaldırılması gerekmektedir. Dr. Burhan Nalbantoğlu, hekim kimliğini bırakarak o zamanın tabiriyle “Burhan Reis’e” dönüşür. Köyün otobüs şoförüne hemen hastayı Mağusa Hastanesi’ne yetiştirmesini emreder. Ancak o gün EOKA’nın birinci kuruluş yıldönümüdür. Etraftan gelen haberlere göre, EOKA militanları yolları kesmiş adeta Türk avı yapmaktadır. Otobüs şoförü canından korkmakta, görevi reddetmektedir. Burhan Reis ise kararlıdır. Silahını çeker ve şoförün kafasına dayar. “Ya bu kadını götürürsün ya da ölürsün” der.

Otobüs sahibi çaresiz kadını alır ve tüm korkularına karşın Mağusa’ya hastaneye kazasız belasız götürür. Kadının hayatı kurtulur.

Ancak olay bu kadarla kalmaz.

1970 milletvekilliği kampanyası sırasında Nalbantoğlu’nun yolu yine bu köyden geçer. Ancak köyde onu, kafasına silah dayanan şoförün babası iyi karşılamaz. “Sen benim oğlumu ölüme yolladın. Sana bu köyden oy çıkmaz” der. Bunun üstüne Dr. Burhan ayağa kalkar ve o tok sesi ile “Bugün aynı koşullar olsa yine aynını yaparım. Oy vermezseniz vermeyin” deyip dik duruşunu sürdürür. Bu gün siyaset yapan pek çok kişinin aksine oy karşılığı inanmadığı değerler önünde eğilip bükülmez. Küçülmez.

Yakın tarihimizde bu ve benzeri pek çok az bilinen olayı bulacağınız bu kitabı mutlaka edininiz. Başladığınızda bitirmeden bırakamayacağınızı ve macera dolu bir hayatı hayret nidaları içinde okuyacağınızı garanti veririm.

Kitabın projelendirilip yazımını başlatan, Tabip Odası dönem başkanı olan Dr. Cemal Mert ve yönetim kurulundaki tüm arkadaşlara, bu kaynak kitabın yaratılmasını sağladıkları için yürekten teşekkür ederim. Yine, başkanlığı devraldıktan sonra yönetim kurulundaki arkadaşlarıyla birlikte, projeyi ilk günkü aynı heyecanla yürüten Dr. Mustafa Taşçıoğlu’nu da kutlarım. Birlikte bir vefa örneği göstermekle kalmamış, tarihimizin gizli kalmış pek çok noktasına da ışık tutulmasına bu vesileyle yardımcı olmuşlardır.

İyi okumalar.

BANA GÖRE HAFTANIN EN ÖNEMLİ OLAYLARI

Liderlerin yeniden sosyal bir yemekte bir araya gelmesi

Sahte TL bankotlarının yakalanması

Hababam sınıfının Güdük Necmi’si Halit Akçatepe’nin ölümü

ANLAYAMADIKLARIM

Avrupa Komisyonu ; Brexit görüşmeleri sırasında Kıbrıs’ta ki İngiliz üslerinin de gündeme gelmesini istemiş. Anlamak mümkün değil. Bir bizim söz hakkımız yok bu topraklar hakkında. Anlayamıyorum. 

05/04/2017 11:29
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Burhan Nalbantoğlu, bülent dizdarlı
MANŞETLER

HK Bülent Dizdarlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.