Yeter ki Türk halkı hep azınlıkta kalsın!

ads ads ads ads
10/02/2017

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Rum tarafı bunu hep yapar. Ne zaman bir siyasi fırsat yakalasa, dünya aleme Türkiye’den ne kadar çok korktuğunu gösterecek olanca politik atraksiyonlarını devreye sokar..

Sonuncusu “TC’deki referandum” oluyor. Sn. Akıncı’nın da vurguladığınca Rum tarafı “referandum süreci içinde Türkiye’nin müzakereleri donduracağını sonrasında da ödün verebileceği izlenimini yaratmaya çalıştığı” değerlendirmesini yapıyor.

Oysa Türkiye süregelen müzakere süreci ile TC’deki referandum arasında bağlantı kurulmaması gerektiğini söylüyor.

ANCAK: Cenevre’de ilk kez garantör ülkelerin bir araya geldiği dikkate alınırsa Mart ve Nisan aylarında yeniden başlaması muhtemel görüşmeler, Türkiye’deki referandum sancılanmalarının en yoğun olduğu döneme denk gelecek. Artı Rum tarafında da Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Kıyasıya bir referandum kampanyasıyla Güney’deki seçim kampanyası düşünüldüğünde tabi ki müzakere sürecinin olumsuz etkileneceği düşünülebilir. Ne var ki Rum tarafı bu olasılıkları bile Türkiye’nin yeni oyunları olarak lanse ediyor..

AKINCI’NIN AÇIKLAMALARI: Geçtiğimiz günlerde Türkiye’den Daily News gazetesi muhabirlerinin sorularını cevaplandıran Sn. Akıncı çözüm olasılığında iki halkın enerji konusunda gazı ve suyu paylaşabileceklerini yeniden vurgularken şunları da söylüyordu:

“Kıbrıs’ın doğal gaz potansiyeli sanıldığından daha çok olabilir. Bu durumda Kıbrıs doğal gazının İsrail’le birleşip Türkiye üzerinden AB’ye gitmesi en akılcı yol olacaktır…” “İsrail’den elektrik kaplosunun Kıbrıs’tan Girit’e, oradan Yunanistan’a ve AB’ye bağlanmasına çalışılıyor. Kıbrıs’ta çözüm bunu kolaylaştırır…”

Sn. Akıncı TC’den KKTC’ye akan suyun Rum tarafı ile paylaşımından da söz ediyor ve tüm bunların Doğu Akdeniz’de yeni bir işbirliği kültürünü geliştirebileceğini hatırlatıyor. (Bu olasılıkların gerçekleşmesi durumunda elbette barışçı çözüme büyük katkısı olacağını Türkiye ile Yunanistan arasında süregelen sürtüşmelerin işbirliğine dönüşeceğini zaman zaman biz de “köşemize” taşıdıydık. Hatta ütopya da olsa “Federasyon neden Türkiye-Yunanistan ve Kıbrıs arasında olmasın” bile demiş, sonuçta asıl barışı ve istikrarlı çözümü sağlayacak olanın üç ülke arasındaki iş ve güç birliği anlaşmalarıdır” demiştik..)

FAKAT: İşte devam eden o bildik sorun! Diyor ki Sn. Akıncı Çözüm sonrasında Annan planının aksine “KKTC kimliği taşıyan her yurttaşın etnik kökenine bakılmaksızın Kıbrıs vatandaşı kabul edilecektir.” Ve ekliyor: “Rumlara iletilen KKTC vatandaşı sayısı 220 bindir!”

Anlamadık! KKTC kimliğine sahip tüm yurttaşlar “Kıbrıs Federasyonun da vatandaşları olacaksa bir parantez açıp KKTC yurttaşlarını 220 bin olarak kabul etmek neyin nesi oluyor!”

Sonra şu açıklama da yer alıyor: “TC’den gelip burada çalışan insanlar çalışmaya devam edecek. İş izinleriyle de gelmeye devam edecek. O zaman bir fark olacak ama. Bu izinleri bizim de içinde olduğumuz komiteler aracılığı ile “(Türk-Rum) Federal hükümet verecek!

YANİ: Başından beridir en büyük kuşkumuzdu! Nüfusumuzun sürekli sınırlı tutulması. Şimdi buna “işgücümüzü” de kapsamına alan yeni bir sınırlama daha getiriliyor üstelik “inisiyatif” paylaşımı Rumlar’dan ve Türkler’den oluşacak Komitelere veriliyor! Yeter ki Rum tarafı hep çoğunlukta, Türk tarafı da hep azınlıkta kalsın! (Konuya devam edeceğiz.)

TARIMA YENİ DİZAYN VE KOPERATİFÇİLİĞİ TEŞVİK

Teamüldür. Parti içi hizipleşmeler söz konusu oldukta “yemeye” karar verilen rakip durumundaki “ağır topları” bir punduna getirip ya eğitim bakanı yaparlardı ya sağlık! Hâlâ öyle midir bilmiyorum. Fakat şu sıralarda da her iki bakanlığın “Bakanları” bir yandan kırk iki yıldır arayıp tarayıp da bir türlü bulamadıkları sistem sorunu ile cebelleşirlerken bir yandan da ilgili sendikalarla uğraşmak zorunda kalıyorlar!

Buna karşılık Özgürgün hükümetinin doğruya doğru “tuttuğunu koparır” izlenimini veren Tarım Bakanı Nazım Çavuşoğlu icraatlarıyla epey mesafe kat etti. Ki bir süre önce “yakında tarımda ne yapacağımı göreceksiniz” dediydi, gördük..

Bir kere Tarım sektörünü önce “kategorileştirdi.” “2017 Tarımsal Destek Programı” Başlığı altında “Doğrudan Gelir Desteği Ödemeleri” ile “Diğer Teşebbüsler Ödemeleri” adı altında iki kategori oluşturdu..

Çiğ sütün desteklenmesinden dana üretimine, Balıkçılıktan tarımda “tür değişikliklerine” kadar anlaşılır ve makul desteklerle “sektörü” yeniden dizayn etti.

Beni en çok sevindiren ise “Kooperatifleşen üreticilere yüzde 20 ilave destek sağlanacak olması…”

KOOPERATİF BİLİNÇ: İngiliz sömürgesinin Kıbrıs’a miras bıraktığı en değerli sistem “kooperatifleşme ve kooperatifçilik” olmalıdır! Ki konu ne zaman gündeme gelse İsrail’de hâlâ “Kibuts ve Moşav” gibi “kollektif üretim yapan köylerin var olduğunu, Hollanda da yüzlerce Koop. Kuruluşu bulunduğunu” yazarım..

Ben “Kooperatifleşmenin” üreticinin kendi üretim ve emeğine saygısı olduğunu düşünürüm. Artı “hiçbir sosyalleşme Kooperatifçilik kadar anlamlı ve yararlı değildir.”

Barış Harekâtından önce de bugün de “kooperatifleşelim” çığlıklarına ve oluşturulan Bakanlıklara karşın Kıbrıs Türk insanı ne tarımda ne öteki üretim sektörlerinde “bireyselcilikten” kurtulmadı. Nitekim tarım bakanlığı “tarımla” değil, teker teker “tarımla uğraşan üreticileri desteklemek, teşvik etmek, zaman zaman eylemsel başkaldırılarını savmak için uğraşmak zorunda kalmaktadır.” Ki tarım kesiminde mevsimlik çalışanlarla birlikte (pariçi) 70 bini aşkın insan vardır.

Dolayısıyle Çavuşoğlu’nun “kooperatfçiliği” teşvik eden tutumu yerinde ve önemlidir diyoruz..

KISACA TAKILDIĞIM: (BATIRDIKLARIMIZI AKLAMAYA ÇALIŞIYORUZ!)

Allah rahmet eylesin öldü gitti ama hâlâ “ne kadar da zamansız öldü acaba neydi sebebi” diye ruhunu şad ediyor, Meclis’te uğruna raporlar hazırlayıp saatlerce konuşuyorlar! Kimileri “ölüm nedeni” için suçlu arıyor kimileri “suçluyu” kamufle etmeye çalışıyor!

Gerçekten var mıydı suçlusu? O zaman gelin hep birlikte ayağa kalkalım! Mesela 1974’den sonra Sanayi Holding’i kim batırdıydı? Koop. Sanayi işletmelerinden üçünü kim batırdıydı? Peyak’ı falan kim batırdıydı?

Yakına gelelim: TÜK’ü kim batırdı? Kıb-Tek, Telekomünikasyon gibi kurumların da zaman zaman batma noktalarına gelmelerinin sorumluları kimlerdir? Belediyeleri kim batırdı? Falan…

Eee! Bırakın şu KTHY’larının peşini! Ötekileri nasıl batırmışsak onu öyle batırdık işte! 

10/02/2017 12:40
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.