Zor sorular…

ads ads ads ads
05/03/2018

ads

Yusuf Kanlı Yusuf Kanlı


Batu Özuslu kim? Birçoğumuz Burçin Emingil’e bir yarışma programından istifade ederek canlı yayında evlenme teklif etmesiyle duymuştuk adını 2016 yılında. Bir soyal medya platformunda fenomen olmuş Redrofon takma adıyla, haberim yoktu. Cesur tavırları, net sorularıyla dikkatimi çekmeye başladı son zamanlarda.

Neler sormadı ki sosyal medya hesabında yayınlanan mülakatlarında… “Eşinizi üç kelimeyle nasıl anlatırsınız?”, “Gelecekteki kaynananıza ne söylemek istersiniz?” ya da “Sevgilinizden izin almadan, yapamayacağınız şey nedir?” gibi çetrefil “ailesel” meseleler veya “Guli nedir?” gibi ya da bilhassa öğrencilerle Kıbrıs lehçesine ne kadar sahip olunduğunu ölçer ilginç sorgulamalar yapıldı bu mülakatlarda…

Rum tarafına geçmiş bu arkadaşımız ve çok zor sorular sormuş yaşlısına gencine karşısına çıkan Rumların. “Kızınız, oğlunuz, kardeşiniz bir Kıbrıslı Türkü sevse, onunla evlenmek istese ne dersiniz?”
Zor soru değil mi? Kıbrıs Türkleri romantik, iyi niyetli, dünden razı aşka, sevgiye teslim olmaya… En azından imaj ve şimdiye kadarki görünüş o… Peki Rumlar?

Cevaplar beni afallattı desem abartmış olmam. Hani Afrodit, yani aşk tanrıçasının adasıydı ya Kıbrıs, hani Baf’ın köpüklerinden doğmuştu ya aşk tanrıçası, palavra. Ne aşk, ne meşk. Varsa yoksa din, etnisite, ayrılık ve kültürel farklılıklar vurgulandı Rumlarla yapılan mülakatlarda. Hiç olur muymuş Türk ile evlilik. Aşk bir gün, üç gün falan sürer sonuçta Hristiyanlık Müslümanlık, Rumluk Türklük mesele olur tartışma çıkarmış.

Kafa bu. Rum döner dolaşır farklılıkları, Kıbrıs Türkünü niye reddettiğini anlatır. Yok ki adamlarda bizim Rum aşığı uşaklar şartsız teslim olsunlar her haliyle.
Cevapladı bir teyze. Vurguladı aşka verdiği önemi. Sonuçta geldi işin özetine, buyurdu acımasızca anlam veremediğini bir Rumun Türkle evlenmesini…

Rumun Türkü eşit kabul etmemesi zaten Kıbrıs sorununun temeli değil mi? Ne diyor Nikos Anastasiades Efendi? Hiç olur muymuş azınlığın çoğunluğa eşit olması, eşit haklar talep etmesi. Hiç çoğunluk azınlıkla eşitlenebilir miymiş?
Ama, çözüm istiyormuş. Federasyon istiyormuş. Kıbrıs Türkleri hak ettikleri statüyle Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geri dönmeli, Türkiye’yi reddetmeli imişler.

Nasıl çözüm ama? Reddet Türkiye’yi, kabul et azınlık statüsünü ve mutlu yaşa çoğunluğun tahakkümünde…
Redrofon sosyal medya platformunda Rumların mantalitesi sergilendi bir kez daha. Anastasiades her gün zaten sergiliyor faşizan kafasını, şirket kurar bir yaklaşımla “Ne kadar sermaye payı, o kadar ortaklık” deyip, Kıbrıs Türküne azınlık hakları öneriyor.

İşte tam da bu nedenle Politis ile yaptığı mülakatta Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın “Politis” ile mülakatı da, Başbakan Tufan Erhürman’ın açıklaması da son derece önemli.
Ne diyor Erhürman? “Anastasiadis, müzakere sürecinin başlamasını şu anda tercih etmediği yönünde bir mesaj veriyor…

Anastasiadis aslında Crans Montana’da varılan noktanın çok çok gerisinde bir yerlerden, bir takım ön şartlar ileri sürmek kaydıyla müzakere sürecinin başlamasını şu anda aslında çok da tercih etmediği yönünde bir mesaj veriyor. … Anastasidis’in yaptığı açıklamalar görüşme sürecinin yeniden başlaması açısından yapıcı olduğunun söylenemez. … Öne sürdüğü şartlara bakıldığında Anastasiadis’in görüşme sürecinin başlamasına ilk adımda takoz koyduğu görülmektedir. İleri sürdüğü ön şartlar doğrudan doğruya kendi söyledikleriyle de çelişiyor. Anastasiadis aslında Crans Montana’da varılan noktanın çok çok gerisinde bir yerlerden, bir takım ön şartlar ileri sürmek kaydıyla müzakere sürecinin başlamasını şu anda aslında çok da tercih etmediği yönünde bir mesaj veriyor.”

Bu sözleri ben söylesem Kıbrıs’taki “Ver kurtul be annem” korosu beni linç eder. Şener Elçil her günkü kafasıyla Doğuş Derya ise üçüncü bardaktan sonra beni “Faşist kafa” diye yerden yere vururlar… Ne yapalım ki Başbakan Erhürman deyince, ses çıkaramıyorlar.

Keza, bu ekip Politis mülakatı nedeniyle Özersay’ı da muhakkak bir şekilde eleştireceklerdir.
Soruyor Politis muhabiri, “Crans Montana’da bırakılan yerden görüşmeler devam edebilir mi?” Duyan da sanki pikniğe gidilmiş, herşey normalmiş ve şimdi piknik sonrası tekrar görüşmelere başlanacakmış. Bu kadar da hafife alınmaz ki?
Nitekim, vuruyor sazın teline Özersay, ister anlasınlar ister anlamasınlar…

“Kısır döngüye dönüşen bir sürece dahil olmamız söz konusu değildir. Müzakerelerin “kaldığı yer”, aynı zamanda müzakerelerin çöktüğü yerdir. Aynı sürece kaldığımız yerden devam etmenin bir manası yoktur. Ama çok daha önemli bir nokta var: Yalnızca süreçte değil, aynı zamanda Kıbrıs sorununun esasında, özünde de ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum. Bunu samimiyetle tartışmadığımız sürece herhangi bir yeni müzakere süreci bir kısır döngüden öteye gitmez. Biz bunu istemiyoruz. Hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar, siyasi eşitliğe dayalı, iki kesimli iki toplumu federasyondan bahsediyor, ancak iki taraf aynı cümleden, iki ya da ikiden fazla farklı şey anlıyor.

Aynı şeyden bahsettiğimizi düşünüyoruz, ancak güç paylaşımını, siyasi eşitliğin, karar almalara eşit katılımın ve temsiliyetin anlamını, aynı zamanda dönüşümlü başkanlığı görüştüğümüzde, bunun geçerli olmadığı görülmektedir. Durumu şu şekilde izah edebiliriz: Bir ilişkiniz var ve karşınızdaki kişiye bu ilişkiye ciddi baktığınızı söylüyorsunuz, aynı şeyi karşınızdaki kişi de söylüyor. Ancak siz “ciddi ilişkiden” evliliği anlarken, karşınızdaki kişi bunu sadece bir tür arkadaşlık olarak anlıyor. Son 50 yıldır tekrarladığımız o meşhur cümleyi, çözüm şekli konusundaki cümleyi hepimiz tekrar ediyoruz ama farklı şeyi anlıyoruz. Liderlerin, BM Genel Sekreterinin istediği derin düşünme döneminin ardından diyalog kurup tam da bunu konuşmaları gerektiğini düşünüyoruz. Yalnızca sürece değil, öze ilişkin bir diyalog kurulması gerekir. Kağıdın dışında, pratikte de ortak parametrelere sahip miyiz? Burada müzakereye değil, ortak bir vizyonun, ortak bir anlayışın olup olmadığının anlaşılacağı sağlıklı bir diyaloğa ihtiyaç vardır.”

Bu cevabın ötesinde ne denebilir? Yine de aymaz bir şekilde soruyor Politis muhabiri: “İki kesimli, iki toplumlu federasyon ilkelerinde temel bir anlaşmazlık olduğunu düşünüyor musunuz?”
“Evet tam da bunu söylüyorum, aynı şeyi söyleyip farklı şeyler anlıyoruz ve bu nedenle de çözüme dair farklı beklentiler geliştiriyoruz. İki toplumdan da sağ ve sol cenahtan liderlerin katılımı ile Kıbrıs sorununa ilişkin olarak gerçekleştirilen müzakerelerde yaşadığım 12 yıllık tecrübede edindiğim izlenim budur. Tarafların, amacının özünü, tek taraflı belirleme imkan ve hakkına sahip olduklarını düşünmüyorum.

Bazı zamanlar B Planından söz ediliyor. Ben her zaman ortak bir B planına, yani çözüm konusunda hedef ne olursa olsun, çözüm modeli ne olursa olsun, günün sonunda ortak bir iradeye ihtiyaç duyduğumuzu söylüyorum. Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin rızası olmadan, çözüm ile ilgili hedefin şu ya da bu olduğuna karar vermeleri imkansızdır. Çünkü farklı parametreler zemininde bir çözüm söz konusu olsa bile, herhangi bir çözüm için, diğer tarafın da rızasına ihtiyaç vardır. Ortak vizyon olmazsa, o zaman ortaklık olmaz.

Bu durumda status quo Kıbrıs Rum toplumunu rahatsız etmiyor. Çünkü tanımadığımız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve bugünkü durumun devamı düşünülebilir. Kıbrıslı Türkler için status quo tahammül edilemezdir ve değişmesini istiyoruz. Adını ne koyarsak koyalım, bunun, ortak kabul gören bir anlaşma yoluyla olmasını istiyoruz. Ancak bu, bize ne önerirlerse önersinler, bunları kabul edeceğimiz anlamına gelmez.”

Zor mirim, zor. Kıbrıs sorununun çözümü zor. Eğer modalite değişmez, siyasieş,tlik temeli tesis edilmez ise, imkansız.

05/03/2018 14:14
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: yusuf kanlı
MANŞETLER

HK Yusuf Kanlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.