Kıbrıs Türkü ne ezik ne de suçludur

ads ads ads ads
01/04/2018

ads

Mete Tümerkan Mete Tümerkan


Kıbrıs konusunda kendimize olan güvensizliği ve suçlu ruh halini bir türlü aşamadık.

Bir türlü özgüven ile hareket edecek, ezikliği bir yana bırakacak bir duruma gelemedik.

Müzakere süreçlerinde Annan Planı’ndan itibaren bakacak olursak neredeyse on altı yıldır uluslararası kamuoyuna Kıbrıs meselesinde çözüm isteyen ve bunun gereklerini yapan taraf olduğumuzu fazlası ile gösterdik.

Annan Planı referandumunda ezici bir çoğunluk ile ‘evet’ dedik ama Rum tarafının bu planı ezici bir çoğunlukla reddetmesi nedeniyle çözüme gidilemedi.

Kıbrıs Türk halkı belirsizlik içerisinde yaşamaya ve Kıbrıs meselesi nedeni ile bedel ödemeye devam ederken, Rum tarafı 1963 yılında gasp ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti ünvanı ile yoluna devam etti.

Son olarak Cenevre’de Kıbrıs Konferansı süreci yaşandı. Bu süreçte Türk tarafı ortaya bir çerçeve anlaşması çıkabilmesi için yapıcı bir anlayışla hareket etti ve beklenenden daha fazla esneklik gösterdi.

Ama oradan da bir sonuç çıkmadı.

Annan Planı ve Cenevre’deki süreçlerin öncesinde de çözüm konusunda Kıbrıs Türk tarafının yaptığı birçok fedakarlık, Rumların çözüme ihtiyaçları olmaması nedeni ile bir sonuç getirmedi.

Kısacası, Türk tarafı bugüne kadar çözümden yana olduğunu ve federal bir çözüme gitmek istediğini her defasında kanıtladı.

Ancak Rum tarafının kafasında federal bir çözüme gitme düşüncesi hiçbir zaman olmadığı için bir sonuç alınamadı.

Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş ve sonrasında bu görevi üstlenen diğer Cumhurbaşkanları Rum tarafının federal bir çözüme uzak olduğu gerçeğini yaşayarak gördüler.

Denktaş sonrasında sırf kendilerine de ‘Denktaşlaştıkları’ söylenmesin diye, kimi zaman bu gerçekle yüzleşmek ve bunun gereklerini yapmak yerine daha başka reflekslerle hareket etmeyi tercih ettiler.

Kıbrıs konusunda gelinen aşamada işin doğrusu federal bir çözüme gidilebilmesi olasılığının artık kalmadığıdır.

Rum tarafının aslında hiçbir zaman böyle bir çözüme gitmek istemediğidir.

Ve bu durum defalarca uluslararası kamuoyunun da gözleri önüne serildi.

Rum tarafının federal bir çözüm istemediği kanıtlandı.

Bu nedenle bunu artık bir kez daha kanıtlama arayışı içine girmek doğru olmaz ve bir zaman kaybından başka bir işe de yaramaz.

Çözüme bugüne kadar engel koyan, Annan Planı’nına ‘hayır’ diyen, Crans Montana’da BM Genel Sekreteri’nin çerçevesinin içine girmeyi reddeden taraf olan Rum tarafı bir bedel ödemeden yoluna devam etmiş ve etmektedir.

Ayni yöntemlerin ve koşulların olduğu bir ortamda, bir zihniyet değişimi geçirmemiş Rum Lider ile masaya yeniden öncesinde hiçbir şey yaşanmamışcasına oturmak ve sırf bunu çözümden yana olunduğunu yeniden ispat etme dürtüsü ile yapmak doğru değildir ve Kıbrıs Türk halkına yine kaybettirecek bir adımdır.

Masaya yıllarca çözüm isteyen taraf olarak oturan Kıbrıs Türk tarafına bugüne kadar uluslararası aktörler hiçbir jestte bulunmamış, sempati ile bakmanın ötesine geçecek hiçbir adım atılmamıştır.

Hal böyleyken yaşanan gerçekleri dikkate alarak, doğru bir şekilde yeni koşullarda sonuç odaklı bir müzakere süreci kurgulanması için ısrar etmekte fayda vardır.

Yenecek sosyal içerikli yemekler ya da başka tür görüşmeler sadece Rum tarafının mevcut statükoyu devam ettirmesine su taşır, o kadar.

Avrupalılar ve Kıbrıs meselesi ile ilgili diğer taraflar ne diyecek diye meseleye bakma ve buna göre yol belirleme uğraşları bu bugüne kadar bizi bir yere götürmedi.

Bundan sonra da götürmeyecek.

Çünkü ne diyecekleri hep hesap edilen o üçüncü taraflar, bugüne kadar Kıbrıs Türküne küçük bir şey sağlayacak bir adım dahi atmadılar.

Oyunun kuralları değişmeden bundan sonra da atmayacaklar.

Dünya ne bin dokuz yüz seksenlerin, ne doksanların ne de iki binlerin dünyasıdır.

Dünya günümüzde yeniden şekillenmekte ve kartlar yeniden dağıtılmaktadır.

Bu koşullarda ne seksenlerin, ne doksanların ne de iki binli yılların argümanları ile benzer yolları denemede ısrar ederek bir yere varılabilir.

Yapılması gereken farklı anlayışlar geliştirilerek, ezber bozacak adımlar atılmasıdır.

Bunun için de öz güven ve cesaret gerekmektedir.

Kıbrıs Türkü Kıbrıs meselesinde ne ezik ne de suçludur.

01/04/2018 09:40
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Kıbrıs Türkü ne ezik ne de suçludur, Mete Tümerkan
MANŞETLER

HK Mete Tümerkan

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.