Müzakerelerde toprak paylaşımı verimliliğe göre yapılmalıdır

ads ads ads ads
23/03/2017

ads

Orhan Aydeniz Orhan Aydeniz


Müzakerelerde, geçmişte alınan bir kararın emsal gösterilerek, Rum tarafına topraklarımızın yaklaşık %20’sinin teklif edilmesinin isabetli olmadığı görüşündeyim.

Çünkü, geçmişe göre hem nüfusumuz artmış, hem de toprakların ve yeraltı su kaynaklarının durumu değişmiştir.

Ayrıca, yıllar önce bize kalacak alanının %29+ olmasının teklif edilmesi ile şimdi harita üzerinde %29.2’sinin bizde kalmasının önerilmesi birbirinden çok farklıdır.

%29.2 sabit bir rakam olup, özellikle de harita üzerinde gösterildiği zaman, artık tartışmaya ve pazarlığa açık değildir.

Cenevre’de iki tarafın verdiği haritalar resmen açıklanmasa da, Rum basınında içeriği açıklanmış ve verilecek köyler ortaya konulmuştur.

Toprak paylaşımının nüfusa göre %29.2sinin bize, % 70.8’inin de Rumlara bırakılmasını kabul etmek yanlıştır. Çünkü toprakların alanından çok kullanılabilirliği, verimliliği önemlidir. Müzakerelerde bize bırakılması öngörülen %29.2 oranındaki topraklar kesinlikle ihtiyacımızı karşılayabilecek miktarda ve nitelikte değildir.

Örneğin güneyde Türklerin Yalova (Piskobu) ovasındaki yer altı su kaynakları zengin olan 1. Sınıf tarım toprakları, Mesarya ovasındaki ağır killi, tuzlu yılda 250 mm yağış alan ve bilimsel kriterlere göre çöl tanımına giren eskiden Rumlara ait olan arazilerle eşit sayılamaz.

Ekonomik yeterlilik, verimlilik ve istihdam bakımından Yalova ovasındaki 13,000 dekar dolayındaki Türk arazileri, KKTC nin Mesarya ovasında bulunan 700 bin dekar dolayındaki arazilerden çok daha değerlidir.

Sulu tarımda istikrarlı gelir elde edilmesine karşın, kuru tarım iklim koşullarına bağlı olup risklidir. Kuru tarımla uğraşanlar, istikrarlı gelir elde etmemesine karşın, bir de faaliyetlerini sürdürebilmeleri için devletin maddi desteğine muhtaçtır.

2 dekar sulanabilir 1.sınıf arazide çiçekçilik veya seracılık yaparak bir ailenin geçimini istikrarlı bir şekilde sağlayabilmesi mümkündür.

Fakat bir ailenin geçimini sağlayabilmesi için karma ziraat yapması durumunda bile, en az 1000 dekar kuru araziye sahip olması gerekir. Üstelik kurak yıllarda 1000 dekarlık araziden bile geçim sağlayabilmek mümkün olamamaktadır.

Türklere bırakılması öngörülen bölgedeki tüm yeraltı sularının kuruduğu, yıllık yağış ortalamasının da güneye göre daha düşük olduğu da dikkate alınmalıdır.

1974’den önce adanın en önemli sulu tarım bölgesi olan Güzelyurt ovası ve Maraş bölgesi yeraltı sularının ve topraklarının tuzlanması nedeniyle, değerini kaybetmiştir.

Yeraltı sularının tuzlanması nedeniyle, Mağusa’nın banliyösündeki köylerde de artık verimli sulu tarım yapılamıyor.

Geçmişte bir çok köye içme suyu verilen ve bol su ile yetişebilen kolokas üretimi ile tanınan Karpaz’daki Yeşilköy’de yer altı suları kurumak üzeredir.

Kısaca belirtmek gerekirse Rumların kuzeyde kalan eski toprakları, bizim güneyde kalan arazilerimizden alan olarak daha fazladır.

Fakat tarımsal kullanma niteliği ve verimlilik bakımından, güneyde kalan Türk toprakları, kuzeydeki eski Rum arazilerinden çok daha değerlidir.

Bu nedenle sırf birleşik bir çözüm uğruna, halen Rumların işgalinde bulunan adanın yaklaşık %64’ünden feragat etmemiz ve kuzeyde halen tasarrufumuzda bulunan adanın %36’sına razı olmamız bile büyük fedakarlıktır.

Değişen koşulların dikkate alınmaması ve yıllar önce önerilen miktarda toprak ödünü verilmesi durumunda, çok ciddi ekonomik yıkımlarla karşı karşıya kalacağız.

23/03/2017 15:15
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: orhan aydeniz
MANŞETLER

HK Orhan Aydeniz

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.