2025 bütçesi de bir “maaş bütçesi” olmaktan öteye gitmedi
10/02/2025











Hüseyin Ekmekci
DEVLETİN EN BÜYÜK GELİRİ HÂLÂ GÜMRÜK VERGİLERİ İLE DOLAYLI VERGİLER. GERİSİ KAYIT DIŞI EKONOMİ… HERKES KAZANDIĞINI ADİL VERGİYE YÖNLENDİRSE, BU ÜLKE CENNETE DÖNERDİ. OYSA VERGİ VEREN HEP AYNI ÇEVRELER…
2025 BÜTÇESİ DE BİR “MAAŞ BÜTÇESİ” OLMAKTAN ÖTEYE GİTMEDİ. İCRAATA YÖNELİK BİR BÜTÇE DEĞİL. YATIRIMI, ÜRETİMİ ARTIRACAK, HALKIN REFAHINI YÜKSELTECEK, FİYATLARI DÜŞÜRECEK BİR DÖNÜŞÜM HEDEFİ DE YOK
Ülkeyi yönetenler sadece kendi geleceklerini düşünüyor, bu iyice ayyuka çıktı. En ufak bir sorumluluk alma yok. Devlet politikası yok, planlama yok, günü kurtarma derdi var. Ama gelecek? Kimsenin umurunda değil! Yolun sonu belli: İflas, pahalılık, işsizlik, göç…
Ortalık yangın yeri, ekonomi darmadağın, ama hükümet sessiz. Sessizlik derken, icraat anlamında söylüyorum. Vatandaş açısından değişen bir şey yok. Enflasyon, freni patlamış kamyon gibi üzerine gelmeye devam ediyor. Önlem? Yok! Çözüm? Yok!
2023 ve 2024’te atılması gereken adımlar atılmadı. Şimdi 2025’e girdik ve Türkiye’de yeni ekonomi politikaları devrede. Burada öyle bir dert yok. Yapılması gerekenler öteleniyor diye döviz, enflasyon ve hayat pahalılığı arasındaki sıkışmışlık giderek artıyor.
Devletin en büyük geliri hâlâ gümrük vergileri ile dolaylı vergiler. Gerisi kayıt dışı ekonomi… Herkes kazandığını adil vergiye yönlendirse, bu ülke cennete dönerdi. Oysa vergi veren hep aynı çevreler… Ama neredeyiz? İkinci iş cenneti, kaçak işçi pazarı, adaletsiz bir vergi düzeni…
Hükümet, Türkiye’den gelen parayla yapılan birkaç projeyi, sanki ülke çağ atlamış gibi sunmaya devam ediyor. İllet oluyorum. Oysa 2025 bütçesi de bir “maaş bütçesi” olmaktan öteye gitmiyor. İcraata yönelik bir bütçe değil. Üretimi artıracak, halkın refahını yükseltecek, fiyatları düşürecek bir dönüşüm hedefi de yok.
Gümrüklerde uygulanan fonlar ise artık bambaşka bir noktada… Et, süt, su, temizlik malzemeleri gibi birçok alanda alınan fonların amacı neydi? Yerli üreticiyi desteklemek, rekabeti korumak, halkı korumak… Peki, bu fonlar gerçekten üreticiyi desteklemek için mi?
Hayır. Devlet maaş ödemeye yetişebilmek için her kaynağı oraya yönlendiriyor. Sonuç? Hem üretici kazanamıyor hem vatandaş yüksek fiyatlarla karşılaşıyor. Bu plansızlık, üreticiyi de tüketiciyi de eziyor. Esas mücadele edilmesi gereken kayıt dışı yaşam ise kimsenin derdi değil
Üretici, işletmesini ayakta tutmak için kılı kırk yararken, vatandaş markete gittiğinde her seferinde daha büyük bir şok yaşıyor. Girdiler pahalı, vergiler yüksek, ulaşım maliyetleri uçmuş… Yerli üretim bile ithal ürünlerden pahalı hale gelmiş.
Velhasıl… İktidarda kalmak adına her şeyi feda eden, siyasi etik ve ahlakı unutan, halktan kopan, proje üretmeyen, sadece günü kurtarmaya çalışan, halkının gücüne inanmayan bir yönetim anlayışının bizi getirdiği nokta burası. 1 değil, 11 başbakanla ülke yönetilemez… Hepsi aslan, maşallah
Ve unutmayın: Plansızlık, belirsizliği; belirsizlik fakirliği, fakirlik göçü; göç ise bir toplumun geleceğini yok ediyor. Şu anda tam da bu noktadayız. Plansızlık ülkeyi esir almış durumda. Biraz toparlansak, memlekete odaklansak, ne güzel olacak. Atılması gereken adımlar belli…
Bütün bu yanlışları konuşmaya, gündeme getirmeye devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, doğru olan, bir gün mutlaka galip gelecek. Ama bu ne zaman olacak? İşte asıl soru bu… Bu nedenle diyorum ki, “Sevin be bu memleketi” bir slogan değil, eylem biçimidir…
- Hem siyasi, hem ticari olarak Kıbrıslı Türkler daha da yalnızlaştırılıyor
- Polis Teşkilatı Ağır Bir Bürokrasiyle de Boğuşuyor
- Sürekli itilen kakılan, imkanları kısıtlanan bir halka dönüştük
- Şiddet ve mafyalaşma ön plana çıkıyor
- Sorunları çözmesi gerekenler bizzat sorun üretiyor
- 12 yaşında bir çocuk göçmen çocukları tarafından tecavüz saldırısına uğradı…
- Ekmekçi: Sokak neyse, okul da o… Sokaktaki anne- baba neyse, okul da o
- Perakende sektörü Güneye kaydı...
- Ekmekçi: Çözüm basit: Ya devlet başa, ya kuzgun leşe…
- “Yarın çok geç olacak” dediğimiz o yarınlardayız…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





