21’inci Yüzyıl’dayız Ama geçmiş çağlara Takılıp kalmış gibiyiz…
20/09/2022











Ali Baturay
Bu ülkedeki en büyük sıkıntı, sorun çözme becerisi gösterememektir, başka ülkelerin uzun yıllar önce hallettiği sorunları çözememektir…
21’inci Yüzyılı yaşadığımız halde çağlar öncesinde kalmış gibiyiz…
Bazı teknolojik cihazlara, aletlere, araçlara sahip olmakla, biraz da modayı takip etmekle çağdaşlaştığımızı sanıyoruz.
Hiç alakası yok, ülkedeki birçok temel sorunu çözmeden bu sanal çağdaşlıkla bir yere varamayız, samanlıkta yatıp kendimizi sarayda zannediyoruz adeta…
Avrupa ülkelerine gidip geldiğinde oraları övmek, “Biz neden onlar gibi olamıyoruz” repliğini tekrarlamak bir klasiğe dönüştü. Peki bize ne faydası var? Hiç tabii ki…
Bırakın uzakları, Güney Kıbrıs’a geçip de geliyor, onların da başardıklarını görerek hayıflanıyor birçok kişi… Peki herkes üzerine düşeni yapıyor mu? Hiç sanmıyorum…
Hep başkaları yaptığında onların paraları, imkanları olduğuna, bizim paramız olmadığına, KKTC’nin tanınmamışlığına bağlıyoruz ama bu tümden doğru değil.
Biz para gerektirmeyen işleri de halledemiyoruz.
Bizde düzelme, o çağdaş ülkeler gibi olma niyeti yok…
Evet niyet yok, reformu ağzımızdan düşürmüyoruz ama reformdan ödümüz kopuyor.
Çoğu kez korkuyor ellemiyoruz bazen de reform adı altında ucube şeyler ortaya koyuyoruz.
İçini boşaltıp dışına reform diyoruz, şekilselden öteye gidemiyoruz.
Sırf “yaptık” demek için yapıyoruz bazı şeyleri ama olmuyor işte…
Yönetenler ellerindeki bazı imkanlar gitmesin diye reforma yanaşmıyor, bazı kesimlerse acı tedbirlerden korkuyor.
Mesela bazı siyasiler kamu reformu çerçevesinde “üçlü kararname atamalarının” kaldırılmasına sıcak bakmıyor, elindeki bir kozu kaybedeceğinden korkuyor.
Kamudaki bazı kesimler ise konforunu kaybedecek diye ödü kopuyor.
Yalnız bu konuda değil, birçok konuda durum böyledir, aslında “değişsin” deyip de sürer durumun devam etmesini istiyor birçok kişi…
Yönetenlerde bir hantallık var… Evet hantallık, zamanında çözüm bulamama, oyalanma, kendi çıkarlarını gözetecekler diye, kendilerine göre yöntem yaratmaya çalışma ve hep bir yerlere çakılma…
Bu hantallık, bu umursamazlık, bu işleri oluruna bırakma bize çok şey kaybettiriyor.
Hep yumurta kapıya dayandıktan sonra tedbir almaya çalışılıyor ama yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.
Yap işte zamanında… Hazırlık gerektiriyorsa yap hazırlığını, gelip de öyle son saat “yapıyorum” deyip de tümden berbat etme…
Yıllardır böyle, yıllardır aynı şeyleri yaşamaktan bıktık gerçekten…
Yorulduk, yordu bunlar toplumu, birçok insan bu nedenle göç ediyor, göç planları yapıyor.
Yıllardır bir arpa boyu yol kat edemiyoruz, bir karmaşa, bir kaos, çokça başarısızlık, sonuçsuzluk…
Çözülemeyen sorunlar, yapılamayan gerekli yasalar, düzenlemeler, reformlar olmayınca da ortada koskocaman bir belirsizlik kalıyor.
Zaten Kıbrıs sorunundan kaynaklanan bir belirsizlik var, buna içteki sorunları çözememe de eklenince belirsizlik ikiye katlanıyor.
Hiç kimse önünü göremiyor ne vatandaşlar ne iş insanları ne bir başkası…
Zorla kendi kendimizi sıkıntıya sokuyoruz, sonra da bir ah- vah…
Yapılacak işleri öteleme/ ileriye atma, dünya gerçeklerine ters işler yapma, kendince bir şeyler yapmaya çalışıp tam berbat etme, beceriksizlik, isteksizlik…
Partizanca duygularla hareket etme, ülkeyi düşünmekten çok partiyi ve kişilerin kendi konumunu sağlama alma çabası, doğru dürüst iş yapılmasının önüne geçiliyor.
İşte yıllardır bu tekrarlar sürüp gidiyor, bir kısır döngünün içine hapsolduk, kişiler değişiyor ama zihniyet değişmiyor.
Herkes birbirini suçluyor, herkes olaylara kendi durduğu yerden bakıyor ama zihniyet değişmedikçe bu sorunlardan kurtulamayacağımız gerçeğini kimse göremiyor.
Yoruyor bunlar toplumu, çok yoruyor, hep bir kavga, hep çözümsüzlük ortamı, sonra da bazıları “Neden vatandaşlarımız göç ediyor?” diye soruyor.
Nedeni ortada, bu ülkede yaşamak eziyete dönüştü de onun için, can mı dayanır bu saçma sapan düzene?
- Ağır cezalara rağmen kurallara uymamanın yolunu buluyor birçok kişi…
- Bu durum çok vahimdir, yolsuzluklara bakış bakımından endişe vericidir…
- Bu ülkede artık her şey yanlış gidiyor, fiyaskoların ardı arkası kesilmiyor…
- Bu tutuklama yasal olabilir ama vicdani değildir…
- Hemşireler için “İngilizce öğretemedik, İngilizceyi ortadan kaldıralım” mantığı…
- Maaş ödemek için borçlanan bir devlet, halkına nasıl güven versin?
- Bakanlık, denetimi çalışandan Beklemesin, kendi yapsın…
- Herkes suspus; ne bakan bir şey söylüyor ne Başbakan ne de marketçiler…
- Sinirli, tahammülsüz, saygısız, nezaketsiz insanlar çoğaldı…
- Turist gibi ülkeye geliyorlar, burada silahlanıp tetikçiye dönüşüyorlar…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





