Birikim Özgür yazdı: 22 Kasım’da Özker Özgür’ü anarken ilericiliğimizi anımsayacağız

HaberKıbrıs yazarı Birikim Özgür'ün kaleminden...

ads ads ads ads
17/11/2018

ads
Birikim Özgür yazdı: 22 Kasım’da Özker Özgür’ü anarken ilericiliğimizi anımsayacağız

Yaşadığı dönemin siyasi dinamiklerini anlamaya yardımcı yığınla metin bırakarak 13 yıl önce aramızdan ayrıldı Özker Özgür.

1993 yılında hazırlanan “Her Şey Daha Güzel Olacak” kitapçığı CTP tarihindeki önemli dokümanlardan bir tanesi.

Özker Hocanın yazdığı önsöz ise 1993 öncesindeki durumu ve soğuk savaş sonrası CTP politikalarını özetliyor.

Erdem…

Monarşilerde değil ama halk iradesine dayalı devletlerde işleri düzenlemek ve yürütmek için gerekli olan itici güç.

Demokrasilerin olmazsa olmazı…

Kıbrıs Türk demokrasisi yıllar boyunca erdemsizliğin kurbanı olmuş.

Kıbrıs sorunu gerekçe gösterilmiş.

Olağanüstü koşullar gerekçe gösterilerek halk iradesi baskı altına alınmış, keyfilik egemen olmuş ve demokratik kurumların oluşumu sekteye uğratılmış.

İç dinamiklerimiz etkisizleştirilmiş.

Demokrasimiz sağlıklı işlemeyince ekonomimiz de ister istemez çarpık gelişmiş.

Türkiye’nin bu günahta payı büyük...

CTP on yıllarca bu çarpıklıkları eleştirmiş ve Türkiye’yi de uyarmış.

Soğuk savaş sona ererken “ulusal dava” kurgusunda “öteki” olarak konumlandırılan kesimlerin önündeki cam tavanları söküp atma günü de gelip çatmış…

CTP’nin tespiti anlaşılırdı:

“Böyle bir toplum ne kendisini koruması altına alan Türkiye’ye ne de kendi kendine yararlı olabilir”.

CTP Türkiye’ye kibarca “gölge etme” diyordu:

“Toplumlararası gerginlik üzerine oturtulmuş statükocu ve baskıcı anlayıştan uzaklaşılarak halka gerçekten kendi kendini yönetme fırsatı tanınırsa Kıbrıs Türk toplumu toparlanabilir”.

Özker Özgür bu toparlanma sürecini ve toparlanmamızın Kıbrıs sorunu üzerindeki olası etkilerini ise şöyle açıklıyordu:

“Kıbrıs Türk toplumunun toparlanması, özgüvenine kavuşarak üretici güçlerini geliştirmesi ve ürettiğinden fazla tüketen bir toplum olmaktan kurtulması, KIBRIS’TA KARŞILIKLI KABUL EDİLEBİLİR BİR ÇÖZÜMÜN ÖNKOŞULLARININ OLUŞMASINA YARDIMCI OLMAKLA KALMAYACAK, Türkiye’nin de büyük gereksinme duyduğu bölge istikrarına katkıda bulunabilecektir”.

Türkiye’ye yapılan çağrı çok açıktı:

“Kendi kendini yönetme hakkı bize çok görülmesin. Gereksinme duyduğumuz itici güç yani demokrasimizin olmazsa olmaz dayanağı ERDEM’in işlerlik kazanabilmesi için gerekli ortam yaratılmalıdır”.

Yazdığı önsözde Özker Özgür;

Ürettiğinden fazla tüketen bir topluma dönüştüğümüzü,

Kamudaki israfın toplumun geleceğini tehdit eder bir noktaya ulaştığını,

Yağma ve soygunla zenginleşen bir zümrenin yozlaşma ve bozulmanın kaynağını oluşturduğunu,

BÜTÇE AÇIKLARI ARTTIKÇA DAHA ÇOK DIŞ DESTEK ARADIĞIMIZI VE TOPLUMU YÖNETME YETENEĞİMİZİN DAHA DA AZALDIĞINI ve

Yargının verimsiz olduğunu tespit ediyordu.

Kıbrıs sorununa ilişkin olarak da geleceğe güvenle ve özgürce yönelebilmek için Türkiye ile Yunanistan’ın da kabul edeceği bir çözüm bulunması gerektiğinin altını çiziyordu.

Şu tespiti belki de en önemlisiydi:

“Kıbrıs’ın sağlıklı bir yapıya oturması ve bu çatı altında Kıbrıs Türk toplumunun varlığının korunup geliştirilmesi için bugünden her sorunumuzun sağlıklı bir temelde ele alınması gerekmektedir. Bugün demokratik ve ekonomik sorunların çözümü yolunda kendi kişiliğini ve demokratik dinamizmini geliştiremeyen bir toplum yarınki Kıbrıs’ın sağlıklı bir kanadı olamaz”.

1993 yılının sonlarına doğru gerçekleştirilen seçimlerin ardından CTP ilk kez koalisyon ortağı olmuştu.

Türkiye’nin o süreçte acemice geçmişteki hatalarını sürdürmesi ve kendi kulvarında çok ciddi açılımlar yapan bir liderin “kullanılıyoruz” hissine kapılması son derece doğaldı.

“Davul bizim boynumuzda ama tokmak başkalarının elinde” diyerek görevden ayrıldı.

Nitekim Özker Özgür’ün partiden ihracının hemen sonrasında Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakan Abdullah Gül’ün ziyareti ile DP-CTP hükümeti bozdurulmuş ve “milliyetçi” UBP-DP koalisyonu kurdurulmuştu.

Gerçekten de soğuk savaş bitmişti ama Türkiye hâlâ iç siyasetimize müdahil olmaktan geri durmuyordu.

CTP’nin 2000’li yıllarda neredeyse tek başına iktidara yürüdüğü süreçte Mehmet Ali Talat, “davulu da tokmağı da elimize alacağız” diyordu ama bugün itibariyle 1993’te oluşturulan politikalar ekseninde ilerici siyasetle mi yola devam edildiği yoksa 1993’ün de mi gerisine gidildiği ciddi bir tartışma konusudur.

Yaşanan onca tecrübenin ardından 1990’lı yıllardaki naif ama kararlı, dünya ve ülke gerçeklerini inkâr etmeyen, gelenekleri hor görmeyen ama alabildiğine ilerici ve ülkeye sahip çıkan bir çizgide mücadeleyi sürdürmekten başka bir yol yok bana göre.

Çünkü Türkiye hatalarından dersler de çıkararak aradan çekildikçe;

Toplumun ilerici güçlerinin;

Hızla tutuculaşıp dün eleştirdiği statükonun bugün koruyucusu konumuna geldiği,

Varoluş için zorunluluğa dönüşen temel reformlara sözde ideolojik kılıf uydurarak karşı çıktığı,

Günün gerektirdiği bir yapıda ürettiği kadar tüketen bir topluma dönüşmemize muhalefet eder bir pozisyona büründüğü izlenimi, gün geçtikçe toplumun genel kanısına dönüşüyor.

Bu görüntü kabul edilebilir değildir.

22 Kasım Perşembe günü sabah 9.30’da mezarları başında ve akşamüzeri 19.00’da Naci Talat Barış ve Dostluk Evi’nde Eser Öktem’in vereceği resitalle Özker Özgür’ü ve “can yoldaşım” dediği eşi Zehra Özgür’ü anacağız.

İlerici harekete ömrünü adamış ve aramızdan ayrılmış büyüklerimizi anarken aslında ilericiliğimizi anımsayacağız.

17/11/2018 14:47
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Özker Özgür, haber, kıbrıs
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.