Adaylığın dikkatle değerlendirilmesi gereken boyutu

ads ads ads ads
26/01/2020

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


GÖR DENİLEN / Cenk Uzunoğlu

Kıbrıs sorununun çözümüne taraf olanların temsilcileri ile olan ilişki bu görevi beş yıllık süre için üzerine alacak olan kişiyi karşılayacak olan ilk realitedir.

Cumhurbaşkanlığının doğru ya da yanlış fiili olarak ana sorumluluğu olan Kıbrıs sorununa çözüm arayışının somut olan tarafı içerik ile ilgili görüşleri ise, soyut olan tarafı da muhatapları ile aradaki ilişkinin durumudur.

Görevi yürütecek olan kişiden gerçekten sonuca yönelik fark yaratacak bir katkı bekliyorsak somut olarak verilen mesaj ile ilişkide kimyanın uyuşması kritiktir.

Masadaki realite ile insani ilişki uyuşmazlığı bize Crans Montana sonrası geçen süre gibi bir beş yıl getirir. Boş yere umutlanmayın.

Kıbrıs Türkü için bu süreçte birebir ilişki kurduğumuz BM dahil üç ana muhatap var.

İngiltere, ABD ve AB’yi saymıyorum. Önemsiz olduklarından değil. Onlar ile insani ilişki faktörü ikinci plandadır. Onlar gelir dinler, not alır ve soru sorar. Sen değişik bir şey ortaya koymuyorsan bunu teyit edip giderler. Karşılarında kim olursa olsun iyi ilişki kurmak diyaloğun devamı için esastır. Bilgi alma bazlıdır ilişki.

BM de çok önemlidir ama bizim için en önemli iki muhatap Türkiye devletinin kurumları ile Rum liderdir.

Elbette ülke çıkarları liderlerin kişisel ilişkileri ile çözüme kavuşabileceğini iddia etmiyoruz ama ada etrafındaki artan hareketliliğe rağmen Crans Montana sonrası yönünü arayan durağan bir sürece girildiği de tartışma götürmeyen bir gerçektir.

Bundan dolayı süreci girdiği durağanlıktan çıkartmak, yeni bir tercih ve söylem ile mümkün olabileceği kadar muhataplarımız ile aramızdaki ilişkinin ne durumda olduğu ve nasıl algılandığı da bir o kadar önemlidir.

Bu insani ilişki içinde güven müessesi özellikle çok önemlidir.

Güven, verilen sözden ilk zorlukta geri dönmek kadar, siyasi tabanınızdan başlayarak başta kendi toplumunuzu ve yakın olduğunuz ülke ve ülkeleri değişen şartlar altında ikna edebilecek siyasi gücünüz ile de ilgilidir.

Müzakere sürecinde düşman ya da dost gördükleriniz nezdinde fark etmez güven bir kez kırıldı mı tamir etmesi pek mümkün değildir.

Güvenin olmadığı ilişkide içerikle birlikte bambaşka bir psikolojiye dayalı tavır ve söylemlerle mücadele eder duruma gelirsiniz.

Odaklanılması gereken konu tek olmaktan çıkar.

Örnek vermek gerekirse BM nezdinde devam eden görüşmelerde iki lider ancak aralarında karşılıklı güven varsa konuşup ‘’biz federasyon dışında başka şeyler de konuşmak istiyoruz’’ derlerse bu konuda değişiklik yapılabilir.

Bunu BM’den beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır.

Anastasiades, samimiyeti test edilmeye muhtaç olmak ile birlikte, siyasi bir risk alarak federasyon dışında başka çözüm yolları arayışını ilk önce T.C Dış İşleri bakanına Crans Montana dan ayrılmadan önce söylemiş olması içeriği kadar başka bir şeyin de göstergesi değil mi?

Akıncı’ya böyle bir konuyu açma konusunda T.C den daha az güvendiği mesajı yok mu bu konuda?

Aralarında bu konuyu daha önce konuştular mı bilmiyoruz ama belli ki olumlu bir sinyal almayıp bu konuyu T.C Diş İşleri bakanının dikkatine Akıncı değil Anastasiades ’in getirmiş olması Crans Montana ’da otel odasında olan magazinsel bir ayrıntıdan öte bir anlam taşımıyor mu?

Akıncı’nın sonrasında izlediği politika da Anastasiades ile arasındaki ilişki açısından önemlidir.

Akıncı, Rum tarafında Anastasiades ‘in en büyük siyasi rakibi olan partinin Genel Sekreteri ile kendi basın danışmanının evinde görüşme yapacak kadar yakın bir bağlantısı olduğunu ortaya koymuştur.

Bu ilişkiyi de kullanıp bir Kıbrıs Türkünün AB parlamentosuna aday olması için destek olmuştur. Bunları bir eleştiri konusu olarak değil Rum lider ile arasındaki ilişkinin fiiliyatta geldiği noktayı empati yaparak düşündürtmek için ortaya koyuyorum.

Akıncı ‘’ille de anlaşma’’ söylemini getirip olmayan ‘’Kıbrıslılık’’ bazında ‘’ille de federasyon yoluyla anlaşma’’ gibi dar bir çerçeveye oturtmuştur.

Akıncı ‘’son şans ve başka nesillere kalır’’ diyerek bir yerde yalnızca kendi toplumuna değil, T.C devletine karşı da Crans Montana öncesi verdiği sözden geri dönmüştür. T.C. ve kendini 2015 seçiminde destekleyen merkez sağdaki kesim ile kırılma noktası da burasıdır.

Sonrasında yakın geçmişte başka konularda CTP’nin aday çıkarmamasına yönelik verdiği demeçler de T.C devleti ile ilişkisini daha da kötü bir duruma getirmiş ve onun şahsında oturduğu makama karşı da ne yazık ki kurumsal bir tavır alınmasını sağlamıştır.

Akıncı’nın gerçekçi olmak gerekirse bir beş yıl daha gerek Anastasiades gerekse T.C devleti ile şu andaki ilişkisine bakıldığında bu süreci pratikte yürütecek imkânı yoktur.

Hiçbir veriye ve duyuma dayanmadan tamamen empati yaparak adaylığını açıklamaktaki gecikmesinde bunun da etkisi olduğu görüşündeyim.

Varlığımız olsa da ağırlığımızın olmadığı bir dünyada, Akıncı kendi iradesi ile oluşturduğu bu yükü bir de toplumun üstüne yüklemeden onurlu çıkış kapısını bulup en azından verdiği sözün birini, ‘’bu işi yeni nesilden birine’’ bırakması en doğru adım olur.

Yazdıklarımı, Anastasiades’i bir fırsat olarak değerlendirdiğimi düşünerek okuyun.

Bu test edilmesi gereken bir varsayım ve bunu da Akıncı ile bu toplumun test etmesi mümkün değildir.

Diğer adayları da ayni perspektif ve kriterlerden değerlendirerek devam edeceğiz.

26/01/2020 12:55
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS:
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.