AEK Larnaka- Fenerbahçe maçı, öyküsü bol bir karşılaşmaydı…

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
15/10/2022


Ali Baturay Ali Baturay


   Sınır kapısında Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik kartımı Rum polise uzattım, polis kimlik kartıma bakıp gülümsedi… “Larnaka’da doğdunuz” dedi İngilizce olarak ve gözleri, üzerimdeki “Fenerbahçe” yazan tişörte kaydı.

    Anlamlı gülümsemesi devam ederken “iyi eğlenceler” dedi, çok nazik bir ses tonuyla.

    Doğum yerim “Klavya- Larnaka”… Polis, bu kısacık konuşmasıyla, “Larnaka doğumlusun ama Larnaka takımına karşı Fenerbahçe taraftarı olarak maça gidiyorsun” demek istedi aslında. Nazikçe laf soktu yani …  

     KKTC kimlik kartımda da doğum yerim “Alaniçi- Larnaka” yazıyor. Maçla ilgili işlemler için KKTC Fenerbahçeliler Derneği’ne kimlik kartlarımı götürdüğümde, oradaki arkadaşlardan birisi Larnaka doğumlu olduğumu görünce “Abi sakın maça gidince Larnakalılığın tutar da AEK Larnaka’yı desteklersin ha?” diye espri yapmıştı…

      Larnaka’da doğdum, 6 yaşıma kadar Larnaka’nın Klavya köyünde yaşadım, 1974’ten sonra kuzeye göç ettik… Larnaka doğumluyum ama şimdi Larnaka’ya turist gibi gidiyorum. Larnaka doğumluyum ama Larnaka’ya maç izlemeye bir polis ordusu eşliğinde Fenerbahçe taraftarı olarak gittim.

      Doğduğum yerin güneyde kalması elbette bir burukluk yaratır bende ama bunun takım tutmakla bir ilgisi yok. Savaş olmasa, güneyde yaşasak, kuruluşu 1994 olan AEK Larnaka taraftarı mı olurdum? Öyle olacağını sanmıyorum…

      Ben Kuzey Kıbrıs’ta 1934’te kurulan ve bir Larnaka takımı olan Gençlerbiliği ya da tam adıyla “Larnaka Gençlerbirliği Spor Kulübü” taraftarıyım. Savaş olmasa, Kıbrıs ikiye bölünmese de herhalde yine Gençlerbirliği taraftarı olurdum, AEK Larnaka, Nea Salamina veya başka bir güney takımı değil diye düşünüyorum. O nedenle polisin bana laf sokmasına takmadım, hiçbir şey söylemedim, yalnızca gülümsedim…

      Bu arada Kıbrıslı Türklerin çoğu gibi Türkiye’de de tuttuğum bir takım var; o da Fenerbahçe.

      İngiltere’den Tottenham’a, İspanya’da Real Madrid’e, İtalya’da Milan’a sempati duyduğum gibi…

     Takım tutmaya yalnızca sportif açıdan bakarım, başka bir anlam yüklemem, futbolu çok severim ve yalnızca futbol olarak ilgi duyarım, her ne kadar futbol yalnızca futbol olmasa da…

       İnsan Larnaka doğumlu olunca ve Larnaka’ya misafir gibi gidip maç izleyince değişik duygular içerisinde olabiliyor ama bunun AEK Larnaka takımıyla hiçbir ilgisi yok.

       Ancak AEK Larnaka tribünlerdeki pankartlara ve bayraklara taşan kimine göre siyasi mesajlar, kimine göre fanatizmin ve faşizmin hayat bulmuş hali, insanı düşündürüyor ve üzüyor tabii ki.

      Kuzey Kıbrıs’tan gelen taraftarların Türkiye ve KKTC bayrakları getirmemesi konusunda Fenerbahçe kulübü ile anlaşmaya varılmışken ve getirilmemişken, otobüslere çıkan Rum polisler Türkiye ve KKTC bayrağı ile KKTC’yi çağrıştıracak simge, resim ya da pankartların tutuklanma nedeni olacağını söylemişken, AEK Larnaka stadında ELAM’cıların ve taşıdıkları pankartlar ile kışkırtıcı özel tasarım bayrakların olmaması gerekirdi. Gelin görün ki düşmanlığı, nefreti körükleyecek her şey vardı statta…

     Fanatik AEK Larnaka taraftarları, misafir takımın taraftarlarına tahrik edici pankartlar ve el kol hareketlerinde bulunuyordu, küfrediyordu… O misafirler yine Kıbrıslıydı, her ne kadar Fenerbahçe taraftarı olarak orada olsalar da…

      Tabii ki tahrik edilen misafir takımın taraftarları da bazı benzer hareketler ve sözlerle onlara karşılık verme ihtiyacı hissediyordu ve veriyordu da… Bir ara bu karşılıklı uzaktan kavga karşısında dondum kaldım, maça odaklanmakta zorlandım.

     Rum taraftarlar arasında tuttukları pankartlardan ve içine kışkırtıcı resim ve ifadeler yerleştirilmiş özel tasarım bayraklardan ELAM’cılar olduğu ve maç izlemeye değil, taşkınlık yapmaya, karşı tarafı tahrik etmeye geldikleri çok belli kişiler vardı. Zaten maçla hiç ilgilenmediler, tek dertleri misafir takımın taraftarlarını tahrik etmekti.

      Sürekli maça gidenler, “Olur böyle şeyler, tüm maçlarda taraflar birbirine lâf atar, bu futbolun doğasında var” diyebilir. Evet böyle olduğunu biliyorum ama bence AEK Larnaka- Fenerbahçe maçının tribünlerindeki atışma böyle bir şey değildi, düşmanlığa dönüşen bir şeydi. İnsanın maça odaklanmasını zorlaştıran bir durumdu bu…

    Rum polisi, bu fanatiklere müdahale etmek için maçın bitmesini bekledi, muhtemelen canlı yayınlar nedeniyle tüm dünyada haber olmamak için böyle yaptı ama onları dağıtmaktansa, stada hiç sokmamak daha akıllıcaydı. Polis maç sonu tahriklerini daha da artıran fanatik taraftarları biraz da sertlik kullanarak, stattan çıkardı.

    Rum polisi, Kıbrıslı Türk taraftarların ayağını Güney Kıbrıs’a bastığı andan itibaren, stada girişe, çıkışa, geri sınır kapısına gelene kadar çok sıkı tedbirler aldı, üstelik taraftarlara karşı her zamankinden daha nazik, güler yüzlü ve yardımsever bir tavırları vardı. Ancak ister istemez insanın aklı stattaki fanatiklerde kalıyor…

     Hani “spor dostluktur” deniyor ya, bu söz bazı spor dallarındaki düşmanlığa varan istenmeyen olaylara karşı söyleniyor aslında. Maalesef birçok spor dalı, dostluktan çok düşmanlığa, nefrete, sürü psikolojisine hizmet eden tribünlerin taşkınlığına yol açıyor.  

    Bazı spor karşılaşmaları özellikle de futbol ya da futbol taraftarlığı maalesef karşı takım ve taraftarına yönelik nefrete ve şiddete dönüşüyor, hem de bu nefret ve şiddet küresel bir sorunudur, alınan tüm tedbirlere karşı birçok ülkede istenmeyen olaylar yaşanıyor. Aynı kentin iki ayrı takımının taraftarları birbirini öldürebiliyor.

   İşte en son olarak ekim ayı başında Endonezya'da oynanan bir futbol maçındaki çıkan olaylar ve izdiham nedeniyle 174 kişi öldü. Hafızalara kazınan başka stat faciaları da var. O nedenle kendimi “dostluğu statta aramak galiba doğru bir tercih değil” diye teselli ediyorum.

   O yüzden bunları yazdım diye “Aha görün Ali Baturay, bunlarla çözüm ve barış olmaz” demeyin sakın. 7 bin kişilik statta bu fanatikler 100 kişi bile yoktu. Evet “sinek küçüktür ama mide bulandırır” diyebilirsiniz ancak ülkelerin kendi vatandaşları, aynı şehrin iki takımının taraftarları bile zaman zaman birbirine futbol nedeniyle düşman olur, saldırırken, barışı ya da çözümü statta arayacağımı sanmayın, doğru bir seçim olmaz…   

    Aslında maçı izlemeye giderken kafamızı boşalttık, yalnızca futbol izleme amaçlı gitmeye karar verdik… Peki mümkün mü bu? Yukarıda anlattıklarıma da baktığımız zaman, değil tabii ki… AEK Larnaka- Fenerbahçe maçı kesinlikle yalnızca bir spor müsabakası olarak kalamazdı, kalmadı da… İki gündür medyada bol bol yer alıyor…

    Birbirini tanımadığını söyleyen ve her fırsatta birbirlerinin aleyhine açıklamalar yapan iki ülkenin takımları karşı karşıya gelecek ve bu yalnızca bir spor müsabakası mı olacak?

   Onlar birbirini tanımadığını söylese de uluslararası düzen, uluslararası kurallar onları birçok kez birçok konuda yan yana gelmeye, birçok uluslararası organizasyonda buluşmaya zorluyor. Defalarca aynı organizasyonlarda yer aldılar, bundan sonra da yer alacaklar.

   Peki biz Kıbrıslı Türkler bunun neresindeyiz? Bize de gidip maçları izlemek ve fanatiklerin tahriklerine, nefretine maruz kalmak düşüyor.  

   “Tribünleri düşünmezsek maç nasıldı?” derseniz, “iyiydi” derim. Çekişmeli, heyecanlı bir maçtı, stadın küçük ve tribünlerin sahaya yakın olması futbolcuları rahatça görmemizi sağlıyordu, seyirci adeta sahanın içindeymiş gibi… Bir de sahanın zeminine hayran kaldım, mükemmeldi gerçekten…

      Oğullarım, onları bir Fenerbahçe maçına götürmedim diye sitem ederdi hep. Bir türlü uyduramamıştık gitmeyi. Büyük oğlan Hollanda’da ama küçük oğlumu ayağımıza gelen Fenerbahçe’nin maçına götürmüş olmanın huzurunu yaşıyorum. Bendeki en büyük mutluluk da o işte… Gerisini düşünmemeye çalışıyorum, zaten düşünsem ne olacak ve ne değişecek?  

 

DİĞER YAZILARI
YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: AEK Larnaka- Fenerbahçe maçı, öyküsü bol bir karşılaşmaydı…
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.