Ali Baturay: Lağım sorunu, naylon poşetlerden daha mı önemsiz?

ads ads ads ads
03/07/2022

ads
Ali Baturay: Lağım sorunu, naylon poşetlerden daha mı önemsiz?

Ali BATURAY

   “Marketlerdeki poşetlerin tamamen kaldırılmasının amaçlandığıyla” ilgili bir haber takıldı gözüme geçen gün. Başbakan Yardımcısı Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, BRT’de yayınlanan bir programında söylemiş bunları. Sayın bakan, başka katıldığı programlarda da birkaç kez bu konuya değinmişti, gözüme ilişmişti.

    Poşetlerin büyük bir çevre felaketine sebebiyet verdiğini, 2018 yılında ücretlendirilen poşetler konusunda denetim eksikliği bulunduğunu belirten Ataoğlu, “25 kuruş olan poşet ücretleri de yetersiz kaldı” demiş… Sayın bakan, marketlerdeki poşetlerin tamamen kaldırılmasını amaçladıklarını, bu yönde çalışmalar yaptıklarını vurgulamış…

     Annem ve rahmetli nenem, daha ciddi işlerle uğraşırken ve o an için konuşulmasını zamansız bulduğu meseleler gündeme getirildiğinde “İnnallahe meassabirin” derdi.

    Söylenen ya da yapılan şeyin karşı tarafı kızdırması, öfkelendirmesi ama o kişinin sabrederek bir şey dememesi ve tanrıdan kendisine sabırlı olması için direnme gücü vermesine dua etmesi gibi bir sesleniş şekli… “Allah sabredenlerle beraberdir” anlamına gelir ama halk arasında “Allah bana sabır versin” anlamında kullanılır.

     Biz küçükken bu sözü duymayı çok severdik, hatta nenemizi kızdırıp bu sözü söylemesini beklerdik. Şimdi ben de Sayın Ataoğlu’nun marketlerdeki naylon poşetlerle ilgili söylediklerini duyunca o sözü hatırladım. Yani Sayın Ataoğlu’nun bu naylon poşet açıklaması da tam bir “İnnallahe meassabirin”liktir…

     Ah ahhh, marketteki naylon poşetler ha… O naylon poşet tedbirine kadar, çevre duyarlılığı, çevre temizliği ve doğayı koruma adına yapılacak o kadar iş var ki saymaya kalksam sayfalar sığmaz… Yahu, ülke çöplüğe dönüştü, çevremiz çok pis, isteyen istediği yeri çöplüğe dönüştürüyor.

     Ülkenin dört bir tarafına lağım akıyor, hemen her gün gazetelerde lağım suyunun yarattığı olumsuzluk haberleri var. 17 deniz noktasına lağım aktığını Sağlık Bakanlığı açıkladı… Denizlere lağım suyu akması nedeniyle yaklaşık iki ay önce Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde Güney Kıbrıs’a satış yapan 30 teknenin “balık satış izinleri” iptal edilmişti.

     Lağımın akmadığı bir deniz noktası bulup oraya gitmek, yüzme imkânı bulmak zorlaşıyor, alan gittikçe daralıyor… Hem de bunlar, “turizm adası” denilen ülkede oluyor.

    “Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı”nın “Çevre” bacağı gerçekten başarısızdır, sınıfta kalmıştır, hem de yıllardır böyledir. Yıllardır bakanlık dağıtımı yapılırken turizmin kuyruğuna bağlanan “çevre” hep ihmal edilmiştir.

     Naylon poşet kullanımını azaltmak ya da tamamen kaldırmak faydalı bir şey midir? Evet faydalıdır. Çevreye yayılan naylonların ciddi bir kirlilik yarattığı ve uzun süre doğada kaldığı gerçek midir? Gerçektir… Ancak naylon poşetleri marketlerden kaldırma işine gelene kadar yapılacak çok iş vardır hem de çok…

     Bu ülkede ne çevre bilinci, çevre duyarlılığı ne de bunun olması için yetkili makamların çabası vardır… Her taraf pislik içinde, hatta Turizm ve Çevre Bakanlığının hem “çevre” hem de “turizm” ayağını ilgilendiren “tarihi eserlerdeki” duyarsızlık vardır.  

     Tarihi eserler de pislik içindedir, hafta içinde Sevgili Hüseyin Ekmekçi, vatandaşların gönderdiği Othello Kalesi’ndeki kirliliği yansıtan fotoğrafları programında yayınlamıştı.

     Tarihi eserlerimizde turistleri, ziyaretçileri önce çöpler karşılıyor. Ne ayıp… Bakanlığın hem çevre hem turizm bacağı açısından gerçekten içler acısı bir durum…

     Tarihi eserler zaten dökülüyor, önemsenmiyor, turizme katkı yapması için etkin kullanılamıyor. Daha bugün Kıbrıs Gazetesi’nde bir haber vardı, restore edilen tarihi yerlerin bilet ofisi ve personel yok diye ziyarete kapalı olduğu yönünde.

    Bir yılı aşkın bir süre geride kaldı, St.Hilarion Kalesi’ndeki yanan bölüm restore edilemedi.

    Salamis Harabeleri de ciddi şekilde bakım, onarım, organizasyon istiyor…

    Girne Antik Liman, yıllardır layık olduğu şekle, düzene getirilemiyor, hep düzensizlikle, çevre kirliliğiyle, sorunlarla anılıyor… Örnekleri artırabiliriz…

    Halen yollarda araçların çarpıp telef ettiği köpekleri, kedileri toplayacak bir makam yok, telef olan hayvanlar yol kenarlarında şişiyor, kokuyor, kurtlanıyor, tam bir utanç… Ya da yolun içindeyse geçen giden araçlar onları basa basa ezip eliyor, yola yapıştırıyor… Yıllardır bu sorun bile çözülemedi…

    Kirlilikten, çöpten, pislikten, düzensizlikten söz ederken sanayi bölgelerine değinmeden geçemeyiz. Sanayi bölgeleri çöplüğü andırıyor, oraları da utanç verici. Sahi, sanayi bölgelerinde yetki karmaşası var değil mi? “Çevre Bakanını veya Çevre Dairesi’ni de hiç ilgilendirmez, o çevreler pislik, düzensizlik içinde olsa da bir şey değil” diyebilir miyiz?

     Kuru otlar temizlenmiyor, yangınlara neden oluyor ama bu da Çevre Bakanlığı veya Çevre Dairesi’ni pek ilgilendirmez değil mi?

    Sahi bir de Güngör Çöplüğü sorunumuz vardı, unutalım mı bunu? “Katı Atık Toplama Depo Alanı” diye kurulan Güngör Çöplüğü, aynen eski Dikmen Çöplüğü gibi vahşi depolama alanına dönüştü. Aynen Dikmen Çöplüğü’nde olduğu için orada da yangınlar çıktı.

    Güngör’de kapasite sorunu yaşandığı için maalesef birçok belediye kendi çöplüklerini yarattı, zaten “çöp ülkeydik”, şimdi daha da çöpe boğulduk, üstelik sıkça buraları ateşe veriliyor, insanlar zehirleniyor.

    ‘Güngör Çöplüğü’nün ya da pardon ‘Güngör Düzenli Katı Atık Tesisi’nin "işletme hakkı devri yönetimi" ile ilgili ihalesinde de itinalı davranılmayınca, sözde ihale “fırsat eşitliğini ortadan kaldırıp, yerli yatırımcıları dışlayınca” ve tepkiler yükselince Merkezi İhale Komisyonu tarafından iptal edildi. Ne güzel değil mi?  

     Denetlenmeyen araçların egzozundan çıkan gazlarından mı bahsetsem yoksa bazı fabrikaların bacalarından çıkan dumanlardan mı? Ha unutmadan söyleyelim, Teknecik Elektrik Santrali bacasından yıllardır o bölgedeki halkın kafasına yağan maddelerden, dumandan, isten hiç söz etmeyelim değil mi? Nasıl olsa KIB-TEK şimdi çok daha büyük sorunlarla uğraşıyor, bacasından çıkan dumanlarla halkı zehirlemesinin bir önemi yok ha?

    Çok daha büyük sorunlara çare bulamazken, son günlerin en büyük sorunu “lağım” konusunda hiçbir adım atmazken, marketlerdeki naylonları yasaklansanız, tamamen kaldırsanız ne olacak ki?

    Çevre dediğin şeyi bütünlüklü ele almak gerekir, öyle konunun ufak ve pembe köşelerine eğilmekle çevreyi düzeltemezsiniz. Zaten bu ülkede çevre bilinci olsa o naylonlar kendiliğinden azalırdı, hatta istenen oranda azalmasa da çevreye yayılmazdı…

   Bütünlüklü bir çevre politikanız olmadığını bildiğim için hade bir öncelik sırası belirleyeyim size… Şu anda sokaklara ve denize akan lağımın verdiği zarar, naylon poşetin verdiği zarardan kat kat fazladır, o nedenle önce lağım sorununa bakın…

03/07/2022 17:51
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Ali baturay, yazı,
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.