Ali Baturay: Meselenin esasından uzaklaşarak, gereksiz kavgalara tutuşuluyor
14/02/2022











Ali Baturay
Ali BATURAY
Herkes eleştirilebilir olduğu gibi gazeteciler de eleştirilebilirdir.
Aslında bakarsanız, medyanın da birçok gazetecinin de eleştirilecek çok yönü vardır.
Gazeteciler nasıl ki herkesi eleştiriyor, onların da eleştirilmeye tahammül göstermeleri gerekir.
Peki ya gazeteci bir başka gazeteciyi eleştirebilir mi?
Elbette meslektaşlarımız da birbirini eleştirebilir, yanlış gördüklerini ortaya koyabilir ancak bunun da bir ölçüsü olmalı, bunu çok uzatmamalıdırlar, çünkü medyayı takip eden vatandaşların gazetecilerden istediği sürekli birbirlerini eleştirmeleri değildir.
“Eleştiri” diyorum da ben çoğu kez eleştiriden çok “çekememezlik” görüyorum, “garez”, “kıskançlık” seziyorum.
Eleştiri başka bir şeydir hakaret başka bir şey… “Eleştiri yapacağım” diye kalemi eline alanlar, meseleyi kişiselleştiriyor, işi hakarete vardırıyor.
Takdir etmesini unutan bir toplum olduk, hep kusur arıyoruz, zorlayarak bir şeyler de buluyoruz, ya da bulduğumuzu zannediyoruz.
Mesela meslektaşlarımıza bakıyorum; rakiplerde güzel bir haber, güzel bir köşe yazısı için açıp da “güzel yazdın tebrik ederim arkadaşım” diyemiyor, didik didik edip oradan bir kusur arıyor.
Art niyeti olmadan objektif değerlendirmeler yapanlar da var ama eleştiri yapacak diyerek, işi kişiselliğe döken, bir şeylerin intikamını alan ya almaya çalışan yazarlar da okuyorum…
Şimdilerde de Halil Falyalı cinayeti üzerinden gazeteci camiası birbiriyle didişmeye başladı.
Ciddi sonuçları olan olaylarda medyanın nasıl bir tutum izlediği elbette önemlidir, çünkü medyada herkesin niyeti gazetecilik yapmak değildir.
Medyanın ya da gazetecilerin misyonu gizli, saklı olanı ortaya çıkarmak, toplum faydasına yayın yapmaktır ama ters misyon üstlenenler de vardır.
Yani başkalarının ortaya çıkarmaya çalıştığını, bazı medya organları gizlemeye çalışabiliyor, olayların üzerine gidenleri de kötüleyerek, çamur atarak, etkisiz kılmaya çalışabiliyor.
Hatta sırf bunun için kurulan sözde medya organları da vardır…
Bu açıdan, adı gazeteci olsa da işi başka şeyleri takip, belli odaklar için kalkan görevi üstlenme olabiliyor…
Bunları anlayabiliyorum, bir şekilde bunlarla da mücadele etmek şarttır.
Ancak Halil Falyalı cinayeti sonrası medyanın odaklanması gereken onca önemli nokta varken, meseleyi gazeteciler üzerinden zoraki okumaya çalışıp; “Falyalı’yı sevenler, sevmeyenler”, “ona yakın olanlar, olmayanlar”, “aslında yakın olup da belli etmeyip, öldükten sonra eleştirenler” şeklinde tartışmak anlamsız ve gereksizdir bana göre…
Bunları tartışmak, bunun üzerinden sürekli atışmak, didişmek kime, ne fayda getirecek ki?
Bu cinayet neden işlendi? Cinayeti azmettirenler neyi amaçlıyordu? Bu noktaya neden gelindi, öncesinde yaşananlar neydi? Profesyonel katiller bu kadar rahat mı gelebiliyor ülkemize? Bu ülkeye nasıl bu kadar rahat kalaşnikoflar sokuluyor? Sokak ortasında bu kadar rahat cinayet işlenmesi normal mi? Ülkede güvenlik zafiyeti olduğu endişelendirmiyor mu kimseyi? Bazı odaklar istediği zaman istediği kişileri öldürebiliyor ve buna kimse engel olamıyor mu?
Bu soruların ve daha fazlasının cevaplarını arayacağımıza, bu ülkede karanlık işler ve karanlık odakların son bulması için yönetenler üzerinde baskı kuracağımıza, gazeteciler kısır tartışmalarla birbiriyle uğraşıyor.
Şu işe bakın ki durup dururken, gazeteciler, yine bize başka gazetecileri anlatmaya, neler yaptığını söylemeye çalışıyor.
Sanki biz meslektaşlarımızı tanımıyormuşuz, sanki vatandaşlar artık kimin ne olduğunu, kimlerin neler yaptığını bilmiyormuş gibi…
Merak etmeyin ve boşuna uğraşmayın, avuç içi kadar ülkede herkes herkesi tanıyor, biliyor…
Meselenin esasına odaklanalım; KKTC korkunç bir cinayetle anılıyor bu günlerde, dış medyada yığınla iddia var, yığınla ilişkilendirme…
Buradan çıkış nasıl olacak ona bakacağımıza, durmuşuz birbirimizle uğraşıyoruz.
Bir camiada herkes birbirini değersizleştirmeye çalıştığında, sürekli birbirinin ayağını aşağıya çekmeye uğraştığında bir bakmışısınız ki toplu halde, hep beraber değersiz olmuşlar…
Uzaktan, dışardan bakanlar da genelleme yapar, bu camianın tümünü değersiz görür.
Arkadaşlarımız bunu göremiyor ama olan budur aslında, kendi kendimizi antipatik ediyoruz ve hepimiz bu genellemenin içinde değersizleşiyoruz…
- Geri adım atacağınız belli olan icraatı neden yapıyorsunuz ki?
- Suni sorun yaratarak, ülke insanına “din düşmanı” demek haksızlıktır…
- Dağ fareyi bile doğuramadı…
- “Müjde” dediğiniz şey pratik yaşamda karşılığını buluyor mu ki?
- Ağır cezalara rağmen kurallara uymamanın yolunu buluyor birçok kişi…
- Bu durum çok vahimdir, yolsuzluklara bakış bakımından endişe vericidir…
- Bu ülkede artık her şey yanlış gidiyor, fiyaskoların ardı arkası kesilmiyor…
- Bu tutuklama yasal olabilir ama vicdani değildir…
- Hemşireler için “İngilizce öğretemedik, İngilizceyi ortadan kaldıralım” mantığı…
- Maaş ödemek için borçlanan bir devlet, halkına nasıl güven versin?
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





