Ali Baturay Yazdı: Demokrasinin terk edildiği yerde er veya geç sorun çıkar…

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
05/07/2025

Ali Baturay Yazdı: Demokrasinin terk edildiği yerde  er veya geç sorun çıkar…

   Siyasi partilerde “parti disiplini” denen şey önemli midir? Evet siyasi partilerde “parti disiplini” olmazsa olmaz bir gereklilik olarak görülmektedir. Yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada böyledir, tabii ki kimisi çok katı, kimisi daha esmektir…

   Partiler, kamuoyuna karşı “tek ses” olduğunu göstermek ister, özellikle mecliste hem komitelerde hem de genel kurulda fire vermeden partinin kararına uyulması arzu edilir.

    Partinin aldığı bazı kararların da milletvekilleri veya tüm parti yetkilileri tarafından savunulması beklenir.

    Bunu yapmayan, kamuoyu önünde aksini savunan, parti kararları ve icraatlarına karşı çıkanlar disiplin soruşturmasına uğrayabilir, hatta ihraç bile edilebilir.

    Ancak, gözden kaçırılan bir şey vardır, yalnız başına “parti disiplini” olmaz, parti disiplininden önce parti içi demokrasi olmalıdır.

     Parti içi demokrasi varsa “parti disiplini” sorunu yaşanmaz ama yoksa işte orada sorun başlar.

    Parti içi demokrasi olduğunda alınacak hayati kararlar önce içte tartışılır, demokratik ortamda bir karara varılır, ondan sonra bu karar mecliste oylanır veya başka bir platformda savunulur.

    Eğer parti başkanı veya bir iki pati kurmayı, çok tartışmalı, özellikle ülkeyi ilgilendiren bazı ihtilaflı konularda, parti yetkili organlarını yok sayarsa, parti üyelerinin hassasiyetini dikkate almazsa, “parti disiplini” denilen şey dayatmaya dönüşür.

    Böyle bir durumda istenen parti disiplini değil, başkana yani partinin liderine körü körüne bir bağlılık talep ediliyor demektir.

    Milletvekillerinden ve parti üyelerinden, parti başkanının veya başkanla birlikte bir iki yöneticinin kölesi gibi davranıp, daima tüm parti politikaları ve kararlarına itaat edilmesi beklenir.  

    Aslında genelde parti tüzükleri, talepten de öte bunu emretmektedir. Parti politikalarına uymak zorunludur, uymayana yaptırım uygulanır. Burada amaç bir birliktelik oluşturmaktır. İtiraz veya fire olmamalı ki dışarıdan bakan “ne kadar uyumlu bir parti” desin.

     Elbette bir siyasi partide uyum, birliktelik, tek ses vermek önemlidir. Eğer parti kendi içinde henüz bir karara varamamışsa, halkı/ vatandaşı nasıl ikna edecek? O nedenle örneğin parlamentoda bir tasarı oylanırken, hele de o tasarıyı kendi partisi getirmişse, oybirliği aranır.

    Bir siyasi parti bir tasarıyı meclise getirir ve kendi milletvekilleri buna oy vermezse veya geçmemesi için nisabı sağlamazsa bu tabii ki bir fiyaskodur, hatta skandaldır. Derler ki o partiye; “Nedir ama yaptığınız?”

   Böyle bir durumda da bazı partilerin çok katı disiplin kuralları devreye bile girebilir.

    Ancak dediğim gibi bu noktaya gelinmemesi için parti içi demokrasi de es geçilmemelidir. Parti içi demokrasi uygulanmalıdır ki hayati kararlar, parlamentoya veya kamuoyuna açıklanmadan önce parti içinde tartışılıp bir karara bağlansın. Parti yetkili organları bunun için vardır.

     Parti içi demokrasiyi çalıştırmayan bir parti liderinin ve üst düzey parti yöneticilerinin, “parti disiplini” isteme ve buna uymayanları cezalandırma hakkı yoktur.  (Buraya bir parantez açmam lazım, bu dediğime yani parti içi demokrasiye inanmayanlar da vardır. Bunlar, partilerde ‘liderliğin’ önemli olduğunu, sert, otoriter, dediğim dedik karakterli liderin etrafında birleşip, onun dediğini, istediğini, emrettiğini sorgulamadan yapmak gerektiğini düşünürler. Ben bunu doğru bulmam, liderlik elbette önemlidir ama lider, yetkili organlardan tamamen bağımsız, keyfi davranma hakkına sahip olmamalıdır.)

     Neyse, konumuza dönecek olursak; parti içi demokrasiyi hiçe sayıp, “Ben yaparım olur, benim dediğimi yapacaksınız” diye kararları, parti politikalarını dayatırsanız, kayıtsız şartsız biat, bağlılık, itaat beklerseniz, pati disiplini yerine kaosla karşılaşırsınız, size kafa tutulur ve örneğin milletvekilleriniz parti kararına ters oy bile kullanabilir ya da nisap sağlamayıp indirekt ret oyu vermiş bile olabilir…

    Sonra da uzaktan bakanlar, “Nedir ama bunların yaptığı? Bu ne rezalet?” der tabii ki…

     Koalisyon hükümetinin, aslında UBP’nin, birkaç gün önce meclisin tatile girdiği gün yaşadığı tam da budur.

    UBP kendi içinde iyice tartışmadan ve üzerinde konsensüs sağlamadan “Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) (Değişiklik) Yasa Tasarısı”nı yaptı, komiteden geçirdi ve meclis genel kuruluna getirdi. Kamuoyunda çok tartışılan, büyük bir kesim tarafından eleştirilen tasarı bazı UBP’li milletvekillerinin de içine sinmedi. O nedenle nisabı saplamayıp, tasarının geçmesini engellediler.

    Elbette hükümet adına bu bir fiyaskodur, Başbakan için de prestij kaybıdır. Ancak bazı vekilleri dinlediğimizde parti içi demokrasinin çalıştırılmadığını, kararların, tasarıların dayatıldığını öğreniyoruz. Üstelik bunun ilk kez olmadığını da söylüyorlar, bir değil, iki değil, parti başkanının kimsenin görüşüne saygı göstermeden, “bana itaat edeceksiniz, ben ne dersem o olacak” tavrında olduğunu söylüyorlar… Sonuç da böyle olmuş…

     İster siyasi parti olsun isterse başka bir platform, herkesin her şeye körü körüne evet dediği, yanlış ve sakıncalı olduğuna inandığı kararlara dahi onay verdiği, sorgulamadığı bir ortamın doğru olduğuna inanmıyorum ve böyle ortamdan da sağlıklı karar çıkacağını düşünmüyorum. İnsanları, aklını size ipotek etmesini isteyemezsiniz…

    Birkaç milletvekilinin nisabı sağlamaması ve çok sayıda insanın içine sinmeyen, doğru bulunmayan “Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) (Değişiklik) Yasa Tasarısı”nın geçmemesi, yasallaşmaması bir anlamda iyi oldu ama maalesef geçmesi beklenen başka yasaları da engelledi.

      Meclisin tatilden önceki son oturumu olduğu için örneğin çok sayıda gencin ve ailelerinin beklediği “Askerlik (Değişiklik) Yasa Tasarısı” da geçmedi. Hatta üzerinde aylardır çalışılan başka yasa tasarıları da…

      Hoş olmadı tabii ki, hem de hiç… UBP içinde parti başkanına karşı bir tepki olduğu daha önce de ortaya çıkmıştı, hükümet milletvekillerinin onay vermemesi nedeniyle 15 tur sonra meclis başkanı seçilebilmesi de buna bir örnekti. Ta baştan parti başkanının, “başkanlık makama” hakkıyla gelmediği düşüncesi, belli ki birçok kişiyi kemirip durdu, bu rahatsızlık hiç bitmesi.

   UBP içinde örneğin Girne Kadım Kolları Başkanı gibi birkaç kişinin neredeyse başkan kadar yetkililere bürünmesi ya da kendilerini öyle konumlandırmaları, örneğin Mağusa İlçe Başkanı gibi kişilerin fazla imtiyazlı olması da büyük rahatsızlık yaratıyor…

     Parti içinde, baskıyla, dayatmayla, tehditle, korkutmayla nereye kadar gidilebilir ki? İşte sonunda “Ne isterse olsun artık” deyip birileri isyan bayrağı çekilebiliyor. Bakıyorum onlara karşı yine sert bir dil var, yani yaşananlardan bir ders çıkarılmamış…  

    İsyankâr milletvekillerinin malum yerlere şikâyet edilip, terbiyelerinin verilebileceği, hatta siyasi hayatlarının bitirilebileceği iması yapılıyor, aba altından sopa gösteriliyor. Başkanın söyleyemediklerini de ona yakın kişiler ve medya mensupları/ organları söylüyor.    

     İşte böyle, bana göre parti içi demokrasiyi yok sayarsanız parti içi disiplin de beklemeyeceksiniz. Gerçi ne dediğinizi duyar gibiyim, UBP’de demokrasinin çoktan terk edildiği aşikâr; rekor oyla seçilen genel başkanın tasfiye edildiği, genel sekreterinin bakanlıkta iki gün kalamadığı, başkanının malum yerlerden onay almadan bakan atayamadığı bir partide demokrasiden söz etmek gerçekten de saflık olur…  Son dönem hükümette ve UBP’de doğru giden ne var ki parti içi demokrasi arayalım oralarda değil mi?

 

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: Ali Baturay
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.