Ali Baturay yazdı: Emekli büyükelçinin ders niteliğindeki tespitleri/ anıları (yeniden)

ads ads ads ads
22/04/2021

ads
Ali Baturay yazdı: Emekli büyükelçinin ders niteliğindeki tespitleri/ anıları (yeniden)

Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler, son günlerde “Bir Zamanlar Kıbrıs dizi filmi” ve “KKTC Anayasa Mahkemesi’nin hafızlık kursları/ kuran kurslarıyla ilgili bir kararı” nedeniyle Türkiye’de yine çok tartışılıyor. Meseleyi anlamayan veya anlamak istemeyen birçok kesim tarafından yine Kıbrıslı Türkleri rencide edici birçok söz kullanılıyor ama anlayanlar da var…

   Az sayıda olsa da havuz medyası dışındaki birkaç gazetede her iki konuyla ilgili olarak Kıbrıslı Türklerin hassasiyetini anlayan ve onlara hak veren objektif haberler çıktı, meseleyi anlayan bazı gazeteciler, köşe yazarları güzel yazılar yazdı, bazı siyasiler de güzel açıklamalar yaptı.

   Oralarda gerçekleri görebilen ve o genel küçümseyici, hor gören, hiçleştiren bakış açısı dışında bakabilen kişiler de olduğunu görmek, bir nebze olsun inanın içinde hoş bir duygu yaratıyor.

    Ne ilginçtir, birkaç yazar, Kıbrıslı Türkleri anlayabilmek, Türkiye- KKTC ilişkileriyle objektif bir şeyler okumak isteyenleri bir kitaba yönlendiriyor.

    Ocak 2021’de çıkan ve bizim buralarda da konuşulan, sosyal medyada içinden alıntılar yapılan bir kitap… O kitaptan gazeteci arkadaşım, Yenidüzen Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı da alıntılar yapıp köşesinde kullanmıştı…

    Kitabın Adı; “Açık Telgraf/ Büyükelçi Anıları”… 21 emekli büyükelçi, meslek hayatları boyunca yaşadıklarını bu kitapta anlattı. Kitabı, bir düşünce kuruluşu olan Global İlişkiler Forumu (GİF) yayına hazırladı.

    İnternet gazetesi T24’ün köşe yazarı Barçın Yinanç başta olmak üzere, bazı yazarlar “Açık Telgraf”ta anılarını anlatan büyükelçiler arasında yer alan, Kuzey Kıbrıs’ta altı ay görev yapmış Kaya Türkmen’in “Devlet Hizmetinde” başlıklı yazısını okuma tavsiyesinde bulunuyor.

    Tabii Kaya Türkmen’in anekdotlar halinde kaleme aldığı yazısının tamamı Kıbrıs’la ilgili değil, son bölümünü Kıbrıs’a ayırmış. İşte Cenk Mutluyakalı da ocak ayında bu bölümü köşesine taşımıştı.

    Bu yazıyı ben de size aktaracağım ama kitabın tamamını okumanızı da tavsiye ediyorum. Hem dijital hem de basılı versiyonu olan kitap, geçmişte soru işaretleri yaratan bazı konuları bugün anlamak açısından önemli. Bir de büyükelçilerin başına gerçekten çok komik olaylar geliyor, bunları gülümseyerek okuyacaksınız, hiç aklınıza gelemeyecek şeyler var. Ülke yöneten kişilerin ne tuhaf istekleri ne ilginç icraatları olduğunu okuyup, şaşıracaksınız (ya da şaşırmayacaksınız)!

    Bu arada kitapta anılarına yer veren birçok büyükelçinin ortak bir görüşü var; o da özetle şu: “Büyükelçiler her zaman iktidardaki kişilerle aynı görüşte olmuyor, kendisinden istenenleri doğru bulmadığı, tasvip etmediği zamanlar da oluyor ama görev disiplini gereği bunları yapmak zorunda kalıyor…” Nitekim kitabın önsözünü yazan emekli büyükelçi Selim Yanal da kısaca buna değiniyor.

  Selim Yanal, “…Bu kitapta toplanan yazılar, belki bir zamanlar gizli kalması gereken bilgileri ihtiva etmekle beraber, artık kamuoyunca bilinmesinde sakınca değil bilakis yarar olduğunu düşündüğümüz bilgiler içerdiği için kullandık…” diyor.

    Bu arada kitapta spesifik olarak Kıbrıs’ı ele alan tek büyükelçi Kaya Türkmen oldu ama diğer birçok büyükelçi de dolaylı olarak Kıbrıs’ta söz ediyor. Başka konuları Kıbrıs’ın, Kıbrıs sorununun nasıl etkilediği üzerinde duruyorlar. Hiç Kıbrıs’ta görev almamış büyükelçileri, Kıbrıs sorunu bir şekilde etkilemiş…

   Kitabı okumanızı tavsiye ediyorum, bir zamanların kapalı kutuları büyükelçilerin anlattıklarına bayılacaksınız…

    Büyükelçi Kaya Türkmen’e dönecek olursak, Kıbrıs’ta görev almak bir şekilde Kaya Türkmen için bu meslekteki hayallerinin de bitmesine, yarım kalmasına neden olmuş, yani Kıbrıs bir şekilde onu mağdur etmiş… Bu anılardan da anlaşılıyor ki bir büyükelçi birazcık da olsa hükümet edenlerin isteklerini yerine getiremiyorsa ya da öyle bir izlenim yaratıyorsa veya istenenleri yapsa bile iktidardakilerin görüşlerine rağmen tam zıttı kendi görüşlerini açıkça ifade ediyorsa, artık orada oturması mümkün olmuyor…

   Evet bu köşenin geri kalanını emekli büyükelçi Kaya Türkmen’in adeta bir ders niteliğindeki Kıbrıs anılarına ayıracağım. Okumayanlar mutlaka okusun, bir şekilde geçmişte bir yerlerde okumuş olanların da bence şu günlerde yeniden okumasında fayda var.

 

“Emekli büyükelçinin ders niteliğindeki anıları/ tespitleri”

 

   İşte Kaya Türkmen’in “Açık Telgraf/ Büyükelçi Anıları” kitabındaki yazısından Kıbrıs’la ilgili bir bölüm:

    “… 2010 yılı, Lizbon’da büyükelçiyim. Yurt dışında 3 yılım dolmuş, yakında çağrılacağım kürkçü dükkanına. İki çocuk okutuyorum Avrupa’da, Türkiye’ye dönersem maddi olarak zorlanacağım. Lizbon’dan Ankara’ya dönmektense başka bir tayin istiyorum.

     Bakanlıkta idari işlerden sorumlu arkadaşımı aradım; ‘Benim buradaki görev süremi uzatabilir misiniz?’ dedim. ‘Olmaz, orası A bölgesi, talibi çok’ dedi. ‘O zaman bana uygun bir yer bulursanız minnettar olurum’ dedim. ‘Kıbrıs’a gider misin?’ dedi. Gülüştük karşılıklı. Gülüştük, çünkü benim adım çıkmış ‘Kıbrıs konusunu bilmez’ diye. Bir de AB’ci bilindiğim için beni ‘ver-kurtulcu’ olarak görenler de yok değil.

    ‘Bayrağımızın dalgalandığı neresi olursa giderim’ dedim. Devlet terbiyesi işte. Birkaç ay geçti ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan gelen bir telefonla Lefkoşa’ya büyükelçi olarak atandığımı öğrendim.

    Bakan bana ‘Bugüne kadar Kıbrıs’a hep ‘Kıbrıs’çıları’ göndermişler. Bu kez Kıbrıs konularıyla yoğrulmamış ve bu nedenle de yıllar içinde kemikleşmiş reflekslerden azade bir büyükelçi görevlendirmeyi uygun gördük’ dedi.

    Çok şaşırdım; ‘Ben orada nasıl yaparım?’ dedim kendi kendime. 1 Ağustos 2010 günü Lefkoşa Havaalanı’na indim. O gün sıcaklık 50 dereceydi. Kırk-elli kişilik bir karşılama heyeti; Bakanlar, Barış Kuvvetleri Komutanı, askerler, büyükelçilik görevlileri... Değişik bir görev olduğu belliydi.

    Büyükelçilerden gittikleri yerden ilk bir ay içinde bir ‘ilk izlenim raporu’ göndermeleri istenir. Birilerinin okuyacağı umuduyla kaleme aldığım raporda, KKTC’nin bütün yönleriyle kötü yönetilen bir küçük ülke görüntüsü verdiğini, kamu kaynaklarının ve Türkiye’nin yardımlarının bölüşümü ve yandaşlara dağıtımı üzerine kurulu bir siyasi düzenin hakim olduğunu yazdım.

     Kamu yönetiminde Kıbrıs sorunundan kaynaklanan belirsizlik ve önünü görememe vakıasının neden olduğu atalet, kurumsallaşmadaki başarısızlık ve Türkiye’den buraya göç eden nüfusun sosyal doku üzerinde yarattığı tahribatın doğurduğu huzursuzluğun, ülkenin durumuna damgasını vuran başlıca olgular olduğuna değindim.

    Kıbrıslıların Türkiye’nin KKTC ile ilişkilerinde kullandığı üsluptan şikâyetçi olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerin eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde yürütülmesini arzuladığını, buyurucu ve zaman zaman küçük düşürücü tavırlardan yakındığını bildirdim. Bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerektiğini, KKTC’deki refah seviyesini ülkemizdeki durumla karşılaştıran benzetme ve kıyaslamaların incitici olabildiğini, Kıbrıs Türkü’nün refah düzeyinin ortalama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyla değil, ortalama Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşıyla kıyaslanması lazım geldiğini, Kıbrıs bir milli dava ise, bizim ölçütümüzün de bu olması gerektiğini düşündüğümü ifade ettim.

    KKTC’nin küçük bir ekonomi olduğunu ve bu ekonomiyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak için gerekebilecek mali desteğin dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi için ciddi bir külfet oluşturmayacağını anlatmaya çalıştım. Öyle ya, Kıbrıs’ın halini beğenmiyorduk ama o halin bizim eserimiz olduğunu unutuyorduk sanki. Orayı bir Monako yapmak elimizde değil miydi?

    Kıbrıs’ta görev yaparken bu çizdiğim çerçeveye uygun bir tutum içinde olmaya çalıştım. Bağımsızlığını tanıyan tek ülke olarak KKTC’ye bunun gerektirdiği saygı ve ihtimamı göstermek en başta bizlere düşerdi. Bir genel vali gibi değil, büyükelçi gibi hareket ettim. Kıbrıs Türk halkı bunu gördü ve beni bağrına bastı ama hükümetimizin tutumu farklıydı. Kıbrıs işlerinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Kıbrıslıları sürekli tenkit ediyor, aşağılıyor, “siz adam olmazsınız” edebiyatı yapıyordu.

     Bir gün kendisine; ‘Sayın Bakanım, siz buraya geliyorsunuz, esip gürlüyorsunuz, sonra uçağınıza atlayıp gidiyorsunuz. Ben buradayım ve her gün Kıbrıslı kardeşlerimizle göz gözeyim. Siz kötü polis olun isterseniz ama izninizle ben iyi polis olacağım’ dedim. Pek hoşlanmadı bu işten. Bu yaklaşım ve üslup farkı nedeniyle yıldızımız hiç barışmadı Sayın Bakanla.

    Bakan, KKTC’nin milli günü olan 15 Kasım törenleri için Ada’ya gelecekti. Gelişinden birkaç gün önce beni arayıp, o gün kendisi aleyhinde gösteriler yapılacağına ilişkin duyumlar aldığını, buna hiçbir şekilde müsaade etmememi söyledi. Güvenlik Kuvvetleri Komutanı’nı aradım, bakanın söylediklerini naklettim; ‘Tedbir alırız’ dedi. 15 Kasım sabahı bakanı karşıladım.

    Makam arabasıyla havaalanından ayrılırken daha ilk çemberde (döner kavşak) öğretmenler sendikası KTÖS’ün gösterisinin içinde bulduk kendimizi. Bakana hitaben yazılı protesto pankartları arasından geçerek beklenmekte olduğumuz cumhurbaşkanlığı sarayına (saray dendiğine bakmayın, mütevazi bir villadır) gittik.

    Yolda saraya kadar ağzını açmayan bakan, orada hükümet üyelerine boşalttı içini. Orada bulunmak istemezdim. Birkaç gün sonra bir vesileyle telefonla görüştüğümüzde, Bakan bana ‘Senin maaşını ben veriyorum, benim hukukumu koruyamadın’ dedi. Sustum. Devlet terbiyesi işte.

    Ben hükümetimizin yerinde olsam o gösterileri işgalci olarak görüldüğümüz ülkede mevcut demokratik özgürlüklerin bir göstergesi olarak takdim etmeyi tercih ederdim ama öyle olmadı. Büyükelçinin ipini çekmeyi uygun gördüler.

    Ocak ayı sonunda düzenlenen toplumsal varoluş mitingi iyi bir fırsattı. Lefkoşa’da henüz altı ay görev yapmışken merkeze çağrıldım. Emekli olmama on yıl vardı. Kıbrıs olayı bütün mesleki şevk ve heyecanımı yok etti. Maddeten muhtaç olduğum için bir tur daha büyükelçilik yaptıktan sonra 61 yaşımda emekliliğimi istedim. 1981 yılında Dışişleri Bakanlığında göreve başladığımda hayallerim bambaşkaydı oysa…”

22/04/2021 19:18
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ali baturay, kıbrıs, hükümet,
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.