Ali Baturay yazdı: Hayalleri ve hedefleri sonsuzdu, pozitifliğini hep koruyan birisiydi…

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
13/02/2025

Ali Baturay yazdı: Hayalleri ve hedefleri sonsuzdu, pozitifliğini hep koruyan birisiydi…

 Bana soranlar olurdu zaman zaman, “Yıllarca o kadar yakınında olduğun halde neden Asil Nadir’le ilgili bir şeyler yazmıyorsun?” diye…

    Cevabım hep aynıydı… Her defasında; “Eğer ben ondan önce ölmezsem, hayattaysam, Asil Bey vefat ettikten sonra onunla ilgili bir şeyler yazacağım…” derdim.

     Belki de benimki yanlış bir düşüncedir ama insanlar yaşarken, yani hayattayken onları yazmayı sevmiyorum. Hele de o kişi patronunuzsa, iş vereninizse yazmak daha zor oluyor, yanlış algılara da yol açıyor.

     Asil Bey’i kaybettik, yurt dışında olduğum için cenazesine katılamadım, o nedenle çok üzgünüm… Kıbrıs’ta olup, son görevimi yapmayı çok isterdim.

     Kıbrıs Gazetesi’nde aralıksız 22 yıl çalıştım, Asil Bey’le ilgili kitap yazacak kadar bilgim, gözlemlerim ve yaşanmışlıklarım var…

     İnanların sosyal medya paylaşımlarına ve bazı köşe yazılarına baktığımda, genellikle Asil Bey’in yükseliş öyküsüne ve zirvedeki dönemlerine, Kıbrıs insanı ve ekonomisine kazandırdıkları o ihtişamlı günlere vurgu yapılıyor.

     Normaldir de… Asil Bey’in ülkesine olan sevgisi, özverisi, bir dönem yarattığı katkılar gerçekten takdir edilesi işlerdir ve bunlar tabii ki unutulmaz. Bu nedenle onunla hiç tanışmamış insanların bile bir şeyler yazmak istemesini anlayabiliyorum, bir tür toplumsal vefa olarak görüyorum.

     Bana göre Asil Bey’in iş yaşamında yükseliş ve zirveye yerleşme günleri ne kadar derslerle doluysa, kimilerinin “düşüş” diye nitelediği ihtişamlı günlerin bitişi sonrası, yaşamının son dönemleri de olumlu- olumsuz birçok ders içeriyor.

     Asil Bey’le, çok uzun süre öğlen yemeklerini birlikte yedik. Bu öğlen yemekleri yalnızca yemek değil, aslında her şeyin konuşulduğu bir tür iş yemeği, bir tür toplantı yemeğiydi. Bu öğlen yemeği toplantılarında Asil Bey’den hayat dersleri de alıyorduk, en çok da o yönünü severdim bu yemekli toplantıların…

   Yönetici değişiklikleri çerçevesinde bu öğlen yemeklerinin bir bölümünde Reşat Akar, bir bölümünde rahmetli Süleyman Ergüçlü, bir bölümünde Serhat İncirli ve bir bölümünde ise Emin Akkor vardı ama değişmeyen eleman hep ben oldum, gazeteden ayrıldığım 2020 yılına kadar…

    Tabii ki yalnızca öğlenleri konuşmazdık… Asil Bey sohbet etmeyi çok severdi, yalnızca iş için ya da bir sorun yaşandığında değil, kimi zaman sevindiğinde kimi zaman üzüldüğünde kimi zaman da öfkelendiğinde toplantıya çağırırdı bizi, anılarıyla süslenmiş uzun toplantılar yapardık…

     Bir gün Asil Bey’e; “Keşke sizi zirvede olduğunuz günlerde tanısaydım” dedim. Gülerek bana; “Olmazdı, olamazdı… Yaşın ve konumun itibarıyla bu mümkün değildi. O kötü olayları yaşamasam, buralara sıkışıp kalmasam, zirvede kalsam muhtemelen beni tanımayacaktın. Eski ihtişamlı günlerim devam etse, bu küçük işlerle uğraşmayacaktım, etrafımda başkaları olacaktı, sana sıra gelmezdi, benden randevu bile alamayabilirdin, sen yanımda olmayacaktın” dedi.

     Biraz şaşırmış, biraz da bozulmuştum, “Şu an kendimi değersiz mi hissetmem gerekiyor?” diye sordum. Kendine has gülüşüyle bana şöyle dedi: “Tam tersi be saf Mesaryalı, çıkarsız bir ilişkimiz var. Eğer beni seviyorsan, muhtemelen ben olduğum için seviyorsun. Bu iş yerine ne ben aldım seni ne benim şirketimdir diye geldin ne de benden bir beklentin var. Param için veya sana sağlayacağım imkanlar için burada değilsin. Eski Asil Nadir sana dünyaları sunabilirdi ama şimdi yalnızca maaşını verebiliyorum. Kötü şartlar bizi yan yana getirdi. Milyonlar verip de alamayacağın çok değerli tavsiyeleri, yaşam derslerini alıyorsun benden. Daha ne istiyorsun?” dedi.

    Doğrudur, Asil Bey’den çok şey öğrendim, gerçek bir yaşam dersi…

    Asil Bey, bu dünyada bir insanın yaşamak isteyeceği her şeyi yaşamış, yapmak istediği her şeyi yapmış, her insana nasip olmayacak çok özel deneyimleri olan birisiydi. Her şeye doymuştu, bazen bizi heyecanlandıran şeyler onda hiçbir etki yapmazdı, çünkü o, onları yıllar önce misliyle çok daha görkemli, yaşamış görmüştü…

    Asil Bey, bu dünyada tanıdığım en pozitif insandı. En olumsuz şartlarda bile paniğe kapılmaz, karalar bağlamaz, moralini hiç kaybetmezdi. Onun yaşadıklarını başka biri yaşasa ya kahrından çatlar, ölür ya da aklını oynatırdı. Ancak o, tüm olumsuzluklara karşı pozitif tutumunu yitirmedi, moralini hep yüksek tuttu.

    İngiltere’ye hak arayışına gidip de hapsedildiğinde, onunla telefonda konuşma imkânımız olmuştu. Asil Bey’in kız kardeşi, o dönemler genel müdürümüz olan Bilge Hanım (Bilge Nevzat) sağlamıştı bize bu imkânı. Telefonun başına geldiğimde, Asil Bey’in çok üzgün olacağını, kederli bir dille konuşacağını sandım ama yanıldım. O kadar pozitif konuştu ki şaşırdım, hapishaneden değil de sanki bir tatil köyünden konuşuyor gibiydi. Hatta bana “Neden öyle üzgün konuşuyorsun?” diye çıkıştı.

   Asil Bey, “Siz işinize dört elle sarılın, her şey güzel olacak, çok yakında Kıbrıs’tayım, yapacak çok işimiz var” dedi. Sanki morale ihtiyacı olan o değil de bizmişiz gibi hissettim…

  Asil Bey, nazik bir insandı, kızması, öfkesi bile zarafetten damıtılmış gibiydi… Bazen arkadaşlara “Asil Bey bize kızdı anlamadınız mı?” derdim. “Nasıl yani, ne vakit, nasıl kızdı?” diye sorarlardı…

   Çok renkli hayalleri, bitmek bilmez hedefleri vardı… Çok bilgili, kültürlü birisiydi, adeta bir tarih kitabı, bir ansiklopedi gibiydi, bir konuda danıştınız mı size mutlaka iyi malzeme verecek bir hazineydi. En güzeli de bazı tarihi olaylara tanıklık da etmiş olmasıydı…

   İyi bir sinemaseverdi, zaman zaman filmlerden replikleri tekrarlardı bize. Francis Ford Coppola’nın yönettiği The Godfather (Baba) serisini defalarca izlemiş, oradan alıntıladığı bazı sözleri kullanırdı zaman zaman…

    Asil Bey’in ilginç saptamaları, değerlendirmeleri de vardı. Bir gün birisi onu öfkelendirmişti, bunun üzerine şöyle bir şey anlattı:

   “Paraya tapan, parayla satın alınabilen çok insan vardır. İnsanların yüzde 90’ını parayla satın almak mümkündür. Bir insanın önüne ömrü boyunca kazanması mümkün olmayan büyük miktarda para koyduğunda kafası karışır, hesaplar, planlar yapar ve bütün prensiplerini bir tarafa itip parayı kabul eder. Ancak nasıl ki askerde komutanlar ispiyoncuyu tutar ama hiçbir zaman sevmez ve güvenmez ya, ben de satın alınabilen kişiye değil de o yüzde 10’un içinde kalan, parayla satın alınamayan insanlara saygı duyarım…”

      Zirvede olduğu günlerde etrafında pervane olan birçok insanın, eski zenginliği kalmadığı zaman ortadan kaybolduğundan, bir hatır dahi sormadıklarından söz ederek, “Birçok insan paranın ve gücün peşinde koşuyor, vefasızlığın ve ihanetin kitabını yazabilirim” derdi.

     Asil Bey her ne kadar da bazı kişilerin ihanetinden, vefasızlığından, kendini unuttuklarından söz etse de aslında seveni çoktu, çok sayıda insan gidip gelirdi yanına. İnsanlar onunla birkaç dakika sohbet etmek, birlikte fotoğraf çektirmek istedi…

      Asil Bey, 2004 Annan Planı referandumuna destek vermek için 2003 yılında Kıbrıs Medya Grubu’nun yayın politikasını değiştirdiğinde ben ve gazetedeki diğer arkadaşlar çok şaşırmıştık. Aynı zamanda ben ve benim gibi Annan Planı’na “evet” diyen arkadaşlar için büyük bir sürpriz olmuştu, çok sevinmiştik. O günlerde muhabirler, köşe yazarları, TV program yapımcıları adeta zincirlerinden kurtulmuş, fazladan özgürlük kazanmış gibiydik. Kıbrıs Gazetesi Annan Planı mücadelesini, Annan Planı mücadelesi de Kıbrıs Gazetesi’ni yükseltmişti. Birbirini tetikleyen güçler gibi. Gazetenin tirajı 20 bine kadar yükselmişti o günlerde…

     Asil Bey, yayın politikası değişikliğini “Halk Kıbrıs’ta çözüm istiyor. Büyük halk kitlesinin haklı isteğinin karşısında duramayız. Halkın olan Kıbrıs Medya Grubu, halkın isteği doğrultusunda yayın politikasını değiştiriyor” demişti… Bence de doğru bir karar alınmıştı, meslek yaşamımın en güzel, en renkli, en heyecanlı günleri o günlerdi…

     Asil Bey’in çok isteyip de yapamadığı şey, Geçitkale Havaalanı’nı işletmekti… Bunun için çok mücadele verdi, buna tanık olanlardan biriyim. Geçitkale Havaalanı projesini defalarca dinlemiş, ezberlemiştim. Neredeyse bunu bir yaşam mücadelesi haline getirmişti. Keşke bu hedefini gerçekleştirebilseydi, hem bir hayalini gerçeğe dönüştürecekti, hem de ülke kazanacaktı…

    Asil Bey’in son eşi Nur Nadir Hanım’dan olan ilk çocuğu doğduğunda halen Kıbrıs Medya Grubu’nda çalışıyordum. Asil Bey, bebeğin verdiği tepkilerle ilgili şaşırmış bir şekilde her gün bize bir şeyler anlatırdı. Ben ve Emin Akkor arkadaşım, daha önce dört çocuk sahibi olan Asil Bey’in bu şaşkınlığına ve heyecanına anlam veremiyorduk. Bir gün ona; “Asil Bey, kusura bakmayın ama sizin dört çocuğunuz var ama sanki de ilk defa baba olmuşsunuz gibi tepkiler veriyorsunuz. Neden böyle, merak ettik?” diye sordum.

    Asil Bey, “Haklısınız ama ben o dönemler çok çalıştığım için diğer çocuklarımın yanında olamadım. Onlarla hiç bu kadar yakın olup, ilgilenemedim, gerçek bir baba hissi duyamadım ki. O nedenle yeni baba olmuş gibi davranıyorum” demişti. Demek ki insan çok zengin olabilir, imparatorluk kurabilir ama başka çok değerli şeylerden mahrum kalabilir. Bir babanın evlatlarının büyüyüşünü göremeyişi, onlara sevgisini tam gösterememesi önemli bir sorundur bana göre…

     Asil Bey’le ilgili anlatacak çok şey var, bu köşeye sığmaz…

     Peki hataları hiç mi yoktu? Vardı tabii ki… Sonuçta o da insandı ve tüm insanlar gibi hatalar yaptı… Serhat İncirli arkadaşım, birkaç gün önceki yazısında kendine göre üç hatayı, yine Asil Bey’e yönelttiği sorular çerçevesinde bir şeklinde yazmıştı, haklı sorulardı onlar ama ben biraz da başka açıdan bakacağım.

    Dediğim gibi, herkes hata yapabilir ama yine de beni şaşırtan şeyler vardı bu konuda. Asil Bey gibi tecrübeli, deneyimli, dünya görmüş, bir dönemi sallamış, iş yaşamında dev olmuş, dünyanın ilgisini çekmiş ve beğenisini kazanmış birisinin yapmaması gereken hatalar da yaptı…

    Kıbrıs Medya Grubu’ndaki bazı kararlarında da ailevi ilişkilerinde de siyasilerle olan münasebetlerinde de bazı hataları, yanlış seçimleri oldu. Mesela Kıbrıs Medya Grubu’nda benim onun oğlu yaşında olmamdan dolayı, “oğlunu dinlemek ve anlamak istemeyen baba gibi” beni dinlemediği ve yanlışa düştüğü zamanlar olmuştu. Ben ona, “Eğer ben sizden bir şey istiyor, rica ediyor ve sizi uyarıyorsam, kurumu ve sizi de düşündüğüm için bunu yapıyorum” derdim sıkça. Hatta ben bu söze başlayacağımda, “Evet biliyorum benim ve kurumun iyiliği için bunu istiyorsun” diye sözümü keserdi. Haklı çıkmam ne benim hoşuma giderdi ne de onun ama yine de direkt “sen haklıydın” demese bile kendine has söylemi ile hakkımı verirdi, acı bir gülümsemeyle…

    En üzüldüğüm şey, Asil Bey’in İngiltere’de olduğu, hapis yattığı dönemlerde Kıbrıs Medya Grubu’na sahip çıkan, bir dönem kurumu zor durumdan çıkarıp, çok iyi duruma getiren, bu konuda inkar edilemez, güzel hizmetleri olan kız kardeşi Bilge Nevzat ve eniştesi Fehim Nevzat’tan bir dönem uzaklaşması onlarla konuşmaması, onlarla görüşmemesiydi.

  Bilge Hanım ve rahmetli Fehim Bey, Asil Bey’i çok severlerdi, yalnızca medya grubu konusunda değil, her konuda ona destektiler. Asil Bey’le ilgili en yadırgadığım konu; eniştesi Fehim Nevzat’ın cenaze törenine gitmemesiydi. Bence Asil Bey o cenazede olmalıydı. Bilge Hanım yine de ölümünden kısa süre önce Asil Bey ile konuştu ve kırgın ayrılmalarının önüne geçti, cenazeye de katıldı. Fehim Bey hayatta olsaydı adım gibi eminim o da Asil Bey’in cenazesine katılırdı…

       Bir de bana göre, yurt dışında yaşıyor olmalarına rağmen, diğer dört çocuğuyla (hatta evlilik dışı ve soyadını taşımayan bir de kızı var, onunla bile) daha yakın ilişki kurmalıydı. Evet zaman zaman telefonda onlarla konuştuğunu görüyordum ama bence bu yeterli değildi. Belki yanılıyorum ama ben öyle hissediyordum. Nitekim yurt dışındaki hiçbir çocuğunun cenazeye katılmamış olması bu sözlerimi doğrular niteliktedir.

      Bunları söyleme cesareti ve haddini kendimde nerden mi buluyorum? Ben o kurumda 22 yıl çalıştım ve o aile, adeta ailem gibi olmuştu, çok yakınlarındaydım, gözlemlerim ve hislerim böyle. Bazılarına göre hatalı düşünüyorsam özür dilerim…

      Benim ve bazı başka arkadaşlarımın Kıbrıs Medya Grubu’ndan istemeden ayrılmasının bir sebebi de Asil Bey’in bir tür hatasıydı aslında, kimi zaman indirekt olsa bile ama yaşarken bunu ona bir türlü anlatamamıştım, başka arkadaşlar da anlatamadı. Ben yine de orada 22 yıl çalıştım, “Daha ne kadar çalışacaktın?” diyebilirsiniz ama benim kadar şanslı olmayanlar ve daha kısa sürede istemeden oradan ayrılanlar da vardı.

     Neyse şimdi bunları deşmeye, kurcalamaya gerek yok, ne yaşandıysa yaşandı, güzel ve mutlu günlerimiz daha fazlaydı.

      Diyeceğim o ki; Asil Bey’in kurumunda çalıştığım, onunla mesai paylaştığım, sohbet ettiğim, tavsiyelerini aldığım ve deneyimlerinden yararlandığım için kendimi şanslı hissediyorum. Asil Bey hayattayken de ona her şey için teşekkür etmiştim ama bir kez daha çok teşekkür ediyorum… Işıklar yoldaşı olsun…

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: Ali Baturay yazdı: Hayalleri ve hedefleri sonsuzdu, pozitifliğini hep koruyan birisiydi…
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.