Ali Baturay yazdı: Koronavirüs nedeniyle dilenen özürler üzerinden ülke gerçekleri...

Ali Baturay'ın kaleminden...

ads ads ads ads
28/03/2020
HK

ads
Ali Baturay yazdı: Koronavirüs nedeniyle dilenen özürler üzerinden ülke gerçekleri...

Koronavirüs salgını kriz günlerinde hükümet üyelerinden iki özür geldi... Önce Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay özür diledi. Sonra da Başbakan Ersin Tatar. Sizce hangi özür daha kuvvetliydi? İsterseniz bir bakalım. Özersay, İngiltere’den gelen ve karantinaya alınacak olan öğrencilerin yerleştirileceği yurdun 8 odasının hazır olmaması ve öğrencilerle ailelerinin tepki göstermesi üzerine, ortadaki organizasyon hatasından dolayı öğrenciler ve ailelerinden özür diledi.

    Bu özre en büyük tepki Başbakan Ersin Tatar’dan gelmiş ve ortada özür dilenecek bir şey olmadığını, kendisinin böyle bir şey için özür dilemeyeceğini söylemişti. Aslında Kudret Özersay, birebir kendisi hatalı olduğu için özür dilemiş değildi. Başbakan yardımcılığı, bu ülkenin en yüksek noktalarından birisidir, bu makamın altındaki makam ya da makamlardan birisi veya birileri görevini tam yapamamış, bir aksilik yaşanmıştı. Özersay, burada “Hata şu şu kişilere aitti” deyip onları toplumun önüne mi atsaydı? Hayır, bir yönetici böyle yapmaz, kendisi özür diler, hatayı yapanlardan da hesabını sorar. Yani Kudret Özersay’ın yaptığı doğruydu, hatayı kendisi yapmasa da bir yönetici sorumluluğu gereği özür dilemesi yerindeydi…

    Şu işe bakın ki bu özre tepki gösteren Başbakan Tatar da neredeyse olayın üzerinden 10 gün bile geçmeden kendisi de özür dilemek zorunda kaldı. Peki Tatar, kimden özür diledi? Devletin vereceği 1500 TL katkıdan ilk etapta yararlanamayacak olan ülkemizdeki üçüncü dünya ülkesi vatandaşları ile yine bu kapsama alınmayan tüm otel- casino çalışanlarından, Diyalog TV’de sarf ettiği sözler nedeniyle… Ödememenin gerekçesi ne olursa olsun, 1500 TL yardım kapsamı dışında bırakılan tüm yabancı uyruklulara hükümetin bir özür borcu vardı. Yani Başbakan Tatar’ın Diyalog TV’ye telefon bağlantısı yapıp da oradaki konuşmasından dolayı değil, genel olarak bir özür dilenmesi şarttı.

    İlginç olan şeyse; Diyalog TV’de Başbakan Tatar’ın söyledikleri bu ülkenin gerçekleriydi. Belki de Başbakan Tatar’ın son zamanlarda söylediği en gerçek şeylerdi. İlginç olan, bu ülkede yıllardır tartışılan, “Çalışma izinliler ‘aile birliği’ adı altında tüm ailesini Kıbrıs’a getirsin mi getirmesi mi?” tartışmasına ilk kez bir Başbakanın bu kadar net taraf olmasıydı. Ki bu tartışmada Başbakan Tatar, “çalışma izinlilerin aile birliği için tüm ailesini buraya getirmesinin bu ülkeye bir bedeli olduğunu” söyledi. Başbakan, yıllardır, bazı muhalefet siyasi partilerinin ve bazı sendikaların yaptığı eleştirinin aynısını yaptı. Bana göre özür genel olmalıydı, o sözleri söyledi diye özür dilememeliydi, o sözlere özürlük bir şey yoktu.

    Başbakan Tatar, Diyalog TV’de “aile birliği korunsun” diye ailesini de Kıbrıs’a getiren çalışma izinlilerle ilgili şunları söylemişti:

    “Bu insanlar geliyor bir maaşla çalışıyor. Ödedikleri vergi var mı? Çok şüphe ederim. Asgari ücretten gösteriyorlar onları. Bir sigorta primi var ama eşi var, 3 çocuğu var. Çocukları benim okuluma gider. Hasta olduklarında benim hastaneme giderler. Çalışan, eşiyle, çocuklarıyla, anasıyla, babasıyla ülkemize gelir. Yahu biraz bunları da düşünelim ve bu KKTC’yi koruyalım. (Programdaki gazeteci Reşat Akar’ın sözlerine yönelik) ‘Çalışma izinlinin ödediği primlerle emekli maaşlarını ödüyoruz’ diyorsunuz. O primlerin karşılığıyla çalışanlar, hastaneme de gider, okuluma da, çocuğuyla, eşiyle, annesiyle, babasıyla… Bunu da kaydedelim bir yerde kalsın. ‘Bu parayı burada harcıyor’ diyorsunuz. Kazandığı para nedir? 3500 TL alan adamın yemesi içmesi, şuyu, buyu, yarattığı çevre kirliliği? Bu durum bu ülkeye ne getirir ne götürür, o da ayrı bir tartışma konusu… Bu insanları dışlamıyorum ama KKTC’yi yönetenler de bolluk içinde yönetmiyor, kaynaklar kıttır…”

   Evet bu sözleri bir muhalefet milletvekili ya da bir sendikacı değil, Başbakan Tatar söyledi. Bu sözlerde bir yanlışlık yok bence. Tüm söyledikleri gerçek, bu ülkenin gerçekleri. Yıllardır tartışılan gerçekler. Başbakan, bu gerçekleri sıkıya girince hatırlamış gibi görünebilir ama bence hep farkındaydı ama siyasi kaygılar, popülizm onu böyle konuşmaktan alıkoyuyordu.

    Başbakan doğruları söyledi ama söyledikleri içinde bir hükümet olarak, bir başbakan olarak düzeltmesi gereken noktalar vardı. Yani bu işten şikayet eden değil, şikayet ettiklerini düzelten olmalıydı. Bu ülkede çalışma izinlilerin “aile birliği” adına ailesini de Kıbrıs’a getirmesine karşı çıkanlar da var, aileler gelecekse de daha kontrollü olması gerektiğini söyleyenler de…

    Başbakanın “Vergi ödüyorlar mı şüpheliyim, hepsini asgari ücretten gösteriyorlar” demesi abestir. Eğer böyle bir aksaklık seziyorsa düzeltmeliydi. Başbakan, 3500 TL’nin, yemesi içmesi derken bir aileye yetişmeyeceğini, çalışan ve ailesinin hastaneleri, okulları kullanması ve kalabalık nüfustan dolayı yarattığı çevre kirliliğini hesapladığımızda getirdiğiyle götürdüğünün hesaplanması gerektiğini söylüyor. E bu kalabalık ve ne kadar olduğunu sayamadığımız nüfusumuzdan şikayet edenlerin söylediği de buydu zaten. Peki siz bunları neden düzeltmek için çaba sarf etmediniz? Bunlar yeni tartışmalar değil, yıllardır ekonomik boyutu ile sosyal, toplumsal, psikolojik yanları bir teraziye oturtulamadı. “İnsani” denilen bir yöntemin, bizim gibi “denetim özürlü” bir ülkede nasıl dezavantaja, zarara dönüştüğünü şimdi bir başbakan söylüyor aslında…

   Üstelik başbakanın açtığı tartışma kayıtlı olan çalışanlar üzerindendir. Ya kayıtsız olanlar, ya kaçaklar, ya tespit edilemeyenler? Ya da kayıtlı başlayıp, kayıttan düşenler? Yasağa düştüğü için gizlenenler? Gizlendiği için bazı işverenlerce istismar edilenler, adeta beleşe, köle mgibi çalıştırılanlar, sömürülenler? Onlar ne olacak? Bu ülkeden kaç yabancı uyruklunun ayrıldığını tespit edemeyen bir sistem nedeniyle “yabancı uyruklulara 1500 TL veremediğini” açıklayan bir hükümet, kayıt dışı olanları, kaçakları nasıl tespit edecek ki?

   Tatar, belki de son zamanlarda söylediği en gerçek, en çarpıcı ve ciddi ülke meselesi için özür dilemek zorunda kaldı. Bu zor günlerde katkı kapsamına almadıkları tüm yabancı uyruklulardan özür dilemeliydi ama Diyalog TV’de söylediği gerçeklerden dolayı değil.

   Tabii buradan çıkarılacak bir de kıssadan hisse meselesi var. Başbakan Tatar, Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ı özür diledi diye eleştirmişti. Demek ki neymiş? İnanın önüne ne çıkacağı, neyle karşılaşacağı hiç belli değilmiş. Dün eleştirdiğin şeyi bugün sen yapmak zorunda kalabilirmişsin. Demek ki neymiş? Direkt kabahat sizde değilse bile, bulunduğunuz makamdan dolayı özür dilemek size düşebilirmiş ve sorumluluğu üzerine almak bakımından doğru olan buymuş. Demek ki neymiş? Özür kötü bir şey değilmiş, bir erdemmiş ve yeri geldiğinde herkese lazımmış…

   

 

 

28/03/2020 17:11
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: kudret özersay, ersin tatar, ali baturay, haber, kıbrıs, kktc, yorum, yazı, kıbrıs haberleri, özür, Koronavirüs
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.