Ali Baturay yazdı: Sıkıldık, yorulduk artık, her deli saçmasının peşine düşmeyelim…
25/04/2025













Türkiye medyası Kıbrıs’a, Kıbrıslı Türklere yönelik olumsuz bir olay yakalamayagörsün, tepe tepe kullanır.
Haberler, köşe yazıları, televizyon programları arka arkaya gelir.
Bazı gazeteciler bilmiş tavırlara bürünür, değerlendirme yapar, kimleri uzmanlar çağırır, onları konuşturur.
Maalesef Türkiye medyasının çoğunda yıllardır Kıbrıs’a karşı önyargılı bir bakış var.
Birçok yılların gazetecisi, birçok deneyimli meslektaşımız maalesef o bilgi birikimlerine rağmen çok cahilce yorumlar yapıyor.
Çok bilmiştirler ama buraları hiç bilmeden yazıyor ya da konuşuyorlar, tarih bilgileri eksik, buradaki halkla empati yapamıyorlar.
Üzüntü verici olan, buralara sıkça gelenlerden bazıları da Kıbrıslı Türkleri anlayamıyor. Hatta Kıbrıs sorununu bile çarpıtıyor, kendi bakış açılarından değerlendiriyorlar.
Kıbrıslı Türklerin, başka bir ülkenin vatandaşı olduğunu, kendine özgü konuşması, davranışları, gelenek, görenekleri bulunduğunu anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar.
Kıbrıs adacağının, yani bu toprak parçasının, üzerindeki insanlardan daha önemli olduğuna inanıyorlar.
Çok rahat, “KKTC, Türkiye’nin 82’inci ili olsun” diyorlar. Bunun olamayacağını söylerseniz bunu “Türkiye’ye veya Türk insanına hakaret” olarak niteliyorlar.
“KKTC, Türkiye’nin 82’inci ili olmalı” diyor ama orada yaşayanların fikrini sormayı bile düşünmüyorlar.
Kuzey Kıbrıs’ta yapılan bazı toplumsal sorunlarla ilgili eylemleri fırsat bilip buradaki halka hakaret ediyorlar, onlara göre Kıbrıs’ta eylem yapmak şımarıklık.
Kıbrıs’ta federal çözüm istemek “Rumculuk” ya da “Rum seviciliği” olarak görülüyor…
Bilmem kaç tane kitap yazmış sözde aydınlar, profesör unvanı almış akademisyenler, tarihçiler öyle acayip şeyler söylüyor, öyle akla mantığa sığmayacak konuşmalar yapıyor, yazılar yazıyorlar ki hayret ediyoruz. Hatta üzülüyoruz da nasıl bunları söylüyorlar diye…
Buralardaki, “orta eğitimde başörtüsü” meselesi nedeniyle de her gün haberler yapılıyor, köşe yazıları yazılıyor, tartışma programları yapılıyor. Sosyal medyada da yığınla paylaşım var…
Türkiye’deki bazı muhalif basın yayın organları, bazı gazeteciler, bazı muhalif siyasiler de Kıbrıs’taki meselelere maalesef iktidar karşıtlığı yani AKP karşıtlığı üzerinden bakıyor. Öyle bakınca da objektif olamıyor, gerçeği göremiyorlar.
Yani havuz medyası bir alem, bazı diğerleri başka bir alem…
“Başörtüsü meselesi” ile “bazı Türki devletlerin Güney Kıbrıs’ta elçilik açması” ve de “Özbekistan’da yapılan ‘Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesi’nde sonuç bildirgesinde yer alan ‘KKTC’nin tanınmaması gerektiğini belirten 541 ve 550 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarına’ imza atmaları” meseleleri de Türkiye medyasında iç içe girdi.
Bu konuların tartışıldığı programları izlemek de bu konularla ilgili yazılan yazıları okumak da bir işkenceye dönüştü.
Bizim bazı arkadaşlar da sürekli olarak bunların bazı bölümlerini alıyor, sosyal medyada kullanıyor, kimi yayın organları haber yapıyor ama ben bunlardan gerçekten çok sıkıldım. Evet bazıları haber değeri taşıyor ama artık benzer saçmalıkların tekrar tekrar önümüze gelmesi, psikoloji bozucu, yorucu…
Özellikle havuz medyasını kale alıp sinirlerimizi bozmayalım. Bunların peşinde koşmak kendi kendine işkence etmek gibidir.
“O onu dedi, bu bunu dedi… Bak bu ne dedi?” Son günlerde başka bir şey yok.
Alışmadınız mı? Belli dönemlerde bu saldırılar, bu hakaretler, bu cahilce konuşmalar, yorumlar hep olmuyor mu? Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşamıyor muyuz?
Elbette, “En yukarılardan, yetkili makamlardan gelen hakaretleri ya da kalp kırıcı sözleri normal karşılayın, dikkate almayın” demiyorum. Onları boş vermek kolay değil ve bir şekilde bizim yetkili makamlarımız da bunların olmaması için bazı girişimler yapmalı. Ancak biz kimden ne istiyoruz ki? Maalesef bizim ülke yöneticilerimizin suçu var bu konuda.
Bizim bazı yöneticilerimiz, Türkiye medyasına konuşuyor, muhaliflerini kötüleyecekler diye Türkiye kamuoyunun kafasında önyargılar olmasına katkı sağlıyorlar. İçinden çıkılmaz zor bir durum yaratıyorlar. Herkes de “bu durum nereye varacak?” diye merak ediyor.
Ancak artık medyada her yazılanın, her söylenenin, her sosyal medya paylaşımının peşine düşmeyelim. “O onu dedi, şu bunu dedi” diyerek kendi kendimizi yemeyelim. Koca bir memleketin medyasına ya da sosyal medyasına yetişmemiz mümkün değil. Zaten havuz medyasını ciddiye almak anlamsız, kendi kendinize saygınızı yitirmek, aklınızı kaybetmek istemiyorsanız onları yok sayın…






