Ali Baturay yazdı: Ülkede her gün dramlar var ama dramı yaşayan kendi dramıyla kalıyor…
21/06/2021
Her şey her geçen gün daha pahalı oluyor…
Yaşam her geçen gün daha da zorlaşıyor…
Özellikle de dar gelirli emekçiler, büyük sıkıntılar yaşıyor.
“Evine ekmek götürmeye zorlanan insanlar var” sözü, öylesine söylenmiş bir söz değil.
Gerçekten de durum çok kötüdür.
Marketlerde parası çıkışmayan, kredi kartı bakiyesi olmadığından kasa başında öylece kalakalan insanlar arttı.
İnanmayacaksınız, kasa başında bir sodayı ödeyemeyen birisini gördüm, kredi kartında bir sodayı ödeyecek kadar para çıkmadı.
Bu duruma üzülen kasiyer, “Al tamamadır, ben hallederim” demesine rağmen utanıp gitti bu genç.
Parası çıkışmadığı için eşyaları bırakıp giden mi istersin, aldıklarının yarısını bırakan mı?
Sırada bekleyen bazı insanlar önündeki bu drama dayanamayıp ödemek istiyor ama bazen bu durum da ters tepiyor, insanlar kendine acınmasını istemiyor, başkasının hesabını ödemesini kaldıramıyor.
Hak veriyorum, kolay bir şey değildir, yardım etmek isteyenler yürekten teklif ediyor bunu ama insanlar kendisini dilenci gibi hissetmek istemiyor.
Kim ister ki böyle bir pozisyona düşmeyi?
Çocuğuyla kasada kalan bir anne gördüm, bazı eşyaları bıraktı, çocuğunun yemişlerini aldı.
Ne yapsındı yani? O çocuğu ağlatsın mı? Çocuk “yemişimi isterim” diye gözyaşı döküp çıksın mıydı marketten?
Başka bir markette Afrikalı öğrencilerin kredi kartı yetersiz kalınca, “kenara koyun gelip alacağız” dedi ama kasiyer, “Öyle diyorlar gelmiyorlar, kaç kez aynı şey oluyor” dedi.
“Yalnızca Afrikalı gençler mi bu duruma düşüyor?” diye soruyorum.
“Yok abi, yerli halktan da oluyor, parası çıkışmayan, kredi kartı yetersiz kalmayan insanların olmadığı gün yok. İnanın kredi kartını pos makinesine sokunca, artık ‘inşallah bakiyesi var’ demeye başladık” diyor kasiyer.
Devam ediyor anlatmaya kasiyer; “Müşteri utanıyor, biz utanıyoruz. Bazı küçük miktarları bağışladığımız da oluyor ama ne kadar bağışlayacaksın, ufak ufak rakam büyüyor…”
Kasiyer, “Parası olan market arabasını doldururken, işçi insanlar ikişer, üçer domates salatalık alıyor, parası ona yetiyor, her gün bunları görüp üzülüyoruz, hükümet edenler gelsin bir gün yanımıza otursun da neler yaşandığını görsün” diyor.
Fazla fazla somun ekmek satın alıyormuş insanlar, bir de makarna…
Ancak da kasap reyonlarındaki çorbalık kemiğe parası yetiyormuş, birçok insanın.
Bunların bazılarını gözlemliyorum, bazılarını kasiyerler ya da reyon sorumluları anlatıyor bana.
Bu anlattıklarımızı masal sanıyorlar, böyle şeyler yaşandığına inanamıyorlar.
Kaldırmıyorlar ki kafalarını baksınlar etrafta neler var, insanlar nasıl yaşıyor ne yiyor ne içiyor diye.
Dramı yaşayan kendi dramıyla kalıyor…
Ne işsizi düşünen var, ne çalışan dar gelirliyi, ne borç ertelemesi bittiği ama çalışamadığı, kazanamadığı için çaresiz olup da hapis yatma ihtimali olanı…
Çaresizlikten dolayı insanlar intihar ediyor, intiharlar arttı…
Sıkıntılarla boğuşan insanlar aniden ölüyor, kalp ve damar hastalıklarından ölümler çoğaldı.
Hem de bu ani ölüm vakaları, genç denebilecek yaştaki insanlardan oluşuyor…
Bu arada durumu iyi gibi görünen insanlar, aileler için de şartlar her geçen gün daha kötüye gidiyor, alım gücü düşüyor, döviz yükselirken cebindeki para eriyor.
Ülke şartları her geçen gün zorlaşıyor ama hükümet edenlerin derdi kurultay, başka derdi yok.
Hükümetin küçük ortakları DP ve YDP milletvekillerinin istifa etmesi, ikna edilmesi hikayesi ile uğraşıyoruz kaç gündür.
Hükümet akaryakıta, tüp gaza zam üstüne zam yaparken bir taraftan da “çalışanlardan nasıl kesinti yapabilirim” diye kanun hükmünde kararnameler yapıp duruyor.
Devlet çalışanından da, emekliden de, sivil toplum örgütlerinin dayanışma aidatlarından da kesip, budama derdine düştüler.
Emekçiden kesinti yapmanın yollarını arayan hükümet, üst düzey yönetici atamaları ile yıllık 16 milyon 380 bin TL ve partizanca sözleşmeli istihdamları ile de 6 milyon 20 bin TL ek külfet getirdi devlet bütçesine…
Kendileri tasarruf etmiyor ama sıkıntılar içindeki halktan, emekçiden tasarruf bekliyorlar.
Tabii bir taraftan da hiç gündeme bile gelmemesi gereken birçok can sıkıcı gelişme yaşanıyor, ülke demokrasisini tehdit eden icraatlar yapmak istiyorlar, sendikal hakları geriletmeye çalışıyorlar, insanı kendi ülkesinde yabancı hissettiriyorlar, devlet eliyle kültürel erozyona katkı koyuyorlar.
Bu kadar halktan kopuk, politik hesaplarla ülke mi yönetilir?
Yönetiliyor işte, sözde yönetiliyor, sayısız saçmalıkla, başarısızlıkla, beceriksizlikle ve bol bol şükranla…
Ha sahi, bu akşam hükümetin bir ödülü vardı halka; akaryakıt zammı…
Ne güzel ama ha? Hiçbir şey yapma ama zam yap, çünkü dövizin yarattığı yıkım yetmiyor, bas üstüne bir de zammı... Bravo size…