Ayla Kahraman yazdı: Duygular, düşünceler Dile Gelmek İster

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
15/03/2025

Ayla Kahraman yazdı: Duygular, düşünceler Dile Gelmek İster

Duyguların ve düşüncelerin dili ile ilgili hiç düşündünüz mü?

    Çok haklı veya doğru düşündüğünüz bir konuda kendinizi özür dilerken buldunuz mu?

    İlişkilerinizi iyileştirmek amacı ile söze başlayıp kendinizi kötü hissettiğiniz veya iletişimi   iyileştirmek istediğiniz kişiyi, kişileri incittiğiniz oldu mu?

    İyi niyetin bir elini “yanlış anlaşılmalar” tutmaktadır. Ne yaparsanız yapın, nihayetinde kaybettiğinizi düşünürken bulabilirsiniz kendinizi. Doğru kişilerin bir araya gelmesi; iyi bir ilişki sürdürmek için yeterli değildir. Duygu ve düşüncelerin, ilişkinin besin kaynağı olabilmesi önemlidir.  Duygular dillendirilmeye başlandığında fırtınalar koparsa, ilişkinin içindekiler bundan beslenmek yerine zehirlenebilirler. 

      Tahmin edeceğiniz gibi, en hassas konu ikili ilişkilerimizdir. Eşimiz, dostlarımız, çocuklarımız, aile üyelerimiz ile kurduğumuz ilişkiler, bakım ve onarım isteyen kıymetli ilişkilerdir.

      Farz edin ki, yaşadığınız ilişkide her şey yolunda. Bakım, onarım falan istemiyor. Keyfiniz yerinde ve akışa bıraktınız kendinizi. Bu iki cümle sadece hayaldir. Böyle bir şey yoktur. Yaşayan her şey, ilgi ister. Anlaşılmak, yenilenmek ister. İnsanlar ve ilişkileri en başta bunu ister. Sorun çıktı, görmeyelim lüksü yoktur ve “ben böyle isterim, doğru budur” da yoktur.

     Size göre her şey yolunda ise ama partneriniz böyle düşünmüyorsa, bir sorun veya birkaç tümsek olma olasılığı güçlüdür.

     Duygu ve akıl dili beraber çalışmayı severler. Birinin hissettiğini diğeri onaylar ve çözümler aramak için harekete geçer. Çözümleme sürecinde kullanılan dil elbette önemlidir. İkili ilişkilerimizde, dilimizden sözcükler dökülürken iyileşebilir ve iyileştirebiliriz veya tam aksi birlikte paramparça olabiliriz. Sorun çözmeye çalışırken çıkmaz yola girmek hayret uyandırabilir ama sıklıkla karşılaşılan bir sondur: Daha ötesi yok.

      Çiftin bir eşinin sorunu fark etmesi ilk değerli adım olsa da çıkmaz sokakta biten her konuşma veya duygusal dışa vurum; ilişkiyi yıpratma gücü taşımaktadır.

      Çiftin ilişki dengeleri oluşurken, soruna yaklaşma ve çözümleme süreci elbette önemlidir. Ancak ikili ilişkilerde kullanılan dilin ve davranışsal ifadenin kişileri doğrudan etkileme gücü vardır. Bir sorunu dile getirmek veya çözümlemek için davranmak; sorun çözmek istediğiniz kişiyi savunmaya, saldırıya, kaçmaya, inkâra yöneltebilir. Bu tepkiler, ikinize de kaybettirdiği gibi sonuçta anlamsız bir gerilimin ve memnuniyetsizliğin pençesine de düşebilirsiniz.

      İlişkiler dengeli, eşit ve eşdeğer zeminleri sever. Sorunsuz ilişki falan yoktur. Yaşayan her şeyde sorun ve çözüm gerektiren pek çok detay bulunur. Kişilere düşen karşılarındaki kişinin ilişki ortakları olduğunu bilerek sorunun anlaşılmasını sağlamaktır. Sorun tek kişiye aitmiş gibi akıl vermeler, sorunu kişinin kusuru gibi göstermek kaybettirir. İstediğiniz kadar iyi bir sorun gözlemcisi veya çözümleyicisi olun; kişisel ilişkilerinizde sözcük kullanımınız ve mantık yürütme biçiminiz sizi yere serebilir. İyileştirme çabanız aksi sonuç verebilir.

      Yani, susmalı ve eldeki ile yetinmeli miyiz? Her şey yolunda gibi mi davranmalıyız?

      Elbette hayır. “Mış” gibi yaşamak, yaşamak değildir.

      Sorunu, beklentiyi, arzuyu, isteği dile getirirken eleştirel dilden uzak durulmalıdır. Bu da yetmez, yüzünüz karşınızdaki kişiye öfkeyle değil en azından şefkatle ve iyi niyetle bakmalıdır. Kollarınız bile, ahenk ve huzurla hareket etmelidir. Yaklaşımınız sevdiğiniz kişinin kendini yetersiz ve yanlış hissetmesine neden olmamalıdır. Hesap sorma, hazır olmadığı bilgileri isteme, tuzak sorularla saldırma sorun çözmeye değil; oyunu kazanmış hissetmenize yol açar. İlişkiyi iyileştirmez ve size duyulan güveni de azaltır.

      “Sen” diye başladığınız konuşmalarınız önemlidir. Arkasından, sevdiğiniz insanı onurlandırıyor, destekliyor ve kendinizi ondan dolayı şanslı hissettiğinizi ifade ediyorsanız ne âlâ. Yok tersine, onun kusurlarını, eksikliklerini, yetersizliklerini dile getiriyorsanız, hedef tahtanız delik deşiktir. İster sevgiliniz, eşiniz; ister çocuğunuz, öğrenciniz. İşe yaramaz. Kaybettirir.

      “Ben” diye başladığınız konuşmalar da çok değerlidir. Öncelikle duygularınızı ifade etmenizin iyi bir yoludur. Karşınızdakini sıkıntıya veya savunmaya, suçluluk duygusuna itmeden, kendi öznenizin duygusal bütünlüğünü dile getirmenizin hiçbir sakıncası yoktur. İlişkinizdeki eksiklik veya yetersizlikleri; “ben” dili ile ve sevdiğinizi onurlandırarak, yardım veya öneri isteyerek birlikte çözmeye hazır olabilirsiniz.

      “Sen… bana bunu yaptın, ihmal ettin, hep çalıştın…” gibi bir konuşma, oldukça duygusal ve suçlayıcıdır. Karşınızdaki kişi bir şeyleri onarmaya değil, ateş alanından uzağa kaçmaya çalışacaktır, şüphesiz.

       Ancak karşınızdaki kişinin bütünlüğünü hedef almayan, eksik veya suçlu hissettirmeyen yaklaşımlar; ilişkilerin besin kaynaklarıdır. Sevdiğiniz kişi, sevildiğini öncelikle fark ettiğinde, sorunun ortak çözümü, ilişkinin doğal gelişimini sağlayacaktır.

          Sadece sevgili ile değil bütün ikili ilişkilerimizde, sorunu çözmeye çalışırken yanımızdaki kişiyi istekli kılacak yöntemlere dikkat etmek gerek. Sorun ne olursa olsun, karşımızdakini savunmaya itecek eleştirel duygu dili, sakıncalıdır.

      Duygular ve düşünceler; çözümleyici, birleştirici dille hayat bulduğunda, ilişkiler güçlenerek devam eder yoluna.

 

 

 

 

 

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: Ayla Kahraman
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.