Ayla Kahraman yazdı: Fahişelik bir meslek mi?
19/04/2025













Fahişelik, dünyanın en eski mesleğiymiş. Gülelim mi ağlayalım mı bu itibar yutturmacasına.
Asırlardır kadının ortak kullanımı ile ilgili yazılı olmayan kuralların olduğunu bilir misiniz? Asırlar önce yaşanmış gerçeklere bir bakalım: Köyün en zayıf halkasının çekici küçük kızı pek çok kültürde ortak bilinçle veya ne derseniz deyin seçilir. Bir tane yetmez, elbette. Birkaç “çocuk kadın” bu hizmet için doğal gelişme, büyüme, yetişkin olma sürecinden alınır. Hizmet için hazırlanır. Önce duygusal olarak iğfal edilir sonra bedenen köyün veya yerleşkenin fahişesi oluverir. Tarihte ve günümüzde… Merak eden baksın.
Çoğunuz duymuşsunuzdur. Hâlâ bugün dünyanın birçok yerinde çocuk fahişeler var. Turizm furyasının turist kılığındaki insan avcıları bu bölgelerde tatile gidiyorlar. Erkek erkeğe. Elbette erkek çocuklar da sunuluyor özel zevk düşkünü bu yaratıklara. İşin ilginci ne biliyor musunuz, çoluk çocuk sahibi, aklı başında görünen hatta mevki sahibi erkekler; o ülkelerde, bunun çocuklar için “sıradan bir şey” olduğuna inanmaya hazır. Dağarcığında akademik birkaç sözcük biriktirmiş erkekler, bunu onların kültürel özelliği olarak ballandıra ballandıra anlatmayı da seviyorlar.
Bazen diyorum ki, tarihsel süreçteki insani gelişim bir arpa boyu bile yol almamış. Sonra, bilim yetişiyor imdadıma. Benim hobilerimden biri, bilimsel makaleleri takip etmektir. Bazen para ödemek zorunda kalırım ama en yeni araştırmalara ulaşmak için başka çare yok. Gençken, bazı araştırma merkezlerine “çaycı” olmak bile benim için önemli bir hedefti. Öğrencilik yıllarımda. Bildiğim hiçbir şey bana yetmez çünkü. Ne oldu ne öğrenildi, anlaşıldı; bilmeden rahat etmem.
Bilimin verdikleri önemlidir, değil mi? Bilim; inanç ile uyumludur ve inancın gelişimini sağlar. Anlaştık mı? Gelin o zaman bu “fahişelik” konusunu konuşalım.
Önce kadına bakalım mı? Her evde bir kadın var. Bir yerde gördüm, çok güzel anlatmışlar: “dünyanın yarısını kadınlar oluşturuyor ama tamamını kadınlar doğuruyor”. Bence en basit ve etkileyici olan anlatım budur.
Sonra bilimsel makalelerin kadın ile ilgili araştırmaları geliyor aklıma.
Sevgili okuyucularım, mitokondri, İQ, EQ konusunda kadının öncüllüğü ile ilgili verileri sizinle paylaşmaya kalkışsam, bu yazı makale olmaktan çıkar. İnsan ırkının devamını sağlayan mitokondriyi elbette işin uzmanlarının anlatması, tercihimdir.
Düşündüm de dünya tarihine yön veren, yolu değiştiren dönemeçlerinde hep kadınlar var. Öncü kadınlar. Onların kararı ile rejimler şekil değiştirmiş veya yeni bir şeyler oluşmuş. Kadın her zaman, öncelikle “yandaş” edinilmeye çalışılmış. Doğal olarak, her devrimin, her mücadelenin ve gelişmenin veya geriye gitmenin cephanesi de kadınlar olmuş ve olmaya devam etmekte.
Ancak; kadın, “erkek” dediğimiz diğer insan yarısından farklıdır ve kalıplarınız ne derse desin neslin devamını sağlamaktadır.
Filozoflardan bilim adamlarına kadar, insanın tarımsal macerasının başlaması ile, kas kuvvetinin öne geçtiğini; kadının doğurganlığının ve analığının ön planda tutulduğunu biliriz. Biz istediğimiz kadar güçlü kadın güçlü ana olandır diyelim; kadınlığı öldürülmüş ananın cephane olması kolaydır, biliriz.
Bununla birlikte kadın; kararları, seçimleri, yaptıkları ile dünya tarihindeki rolünü sürdürmüştür. Yaratıcıdır. Yoktan var edendir. Ancak doğal farklılıklarından kaynaklanan bir şeyler onu itaate ya da öncü savaşçı grup olmaya zorlamaktadır. Sanırım.
Bunları yazarken gene Rollo May geliyor aklıma. O “seçmek” söz konusu olduğunda, yani böyle bir şansımız varsa, özgür irademizin bir sınava gireceğinden söz eder. Özgür iradeyi ara bul ve o sınava gir. Galiba burada düğümlendik. Yasa ile oluşamıyor bu özgür irade denilen sınav. Bir kadının bir bıçakla kendi boğazını kesip ölmeyi becermesi nasıl imkansızsa, özgür iradenin sınavı da öyle imkânsız işte.
Karar vermek, seçim yapmak; özgür iradenin sınavıdır. Özet bu. Bu nedenle, ülkemizdeki seks tüccarlığının merkezleri gece kulüplerinin varlıklarını sürdürmedeki becerilerini dikkatle izlemenizi öneririm. Bu fuhuş yuvaları; herhangi bir bireyden daha özgürdür ve karar mekanizmalarını kafalarına göre belirlemektedirler. Sanki sistem yanlarında veya sistem onlarmış gibi…birileri ölür, birileri kaybolur. Ortaya çıkan kurbanlar için ise hep aynı hikâye anlatılır: İntihar etti.
Şimdi lütfen düşünün. Hepiniz. Fahişelik bir meslek mi, bir dayatma ve zincire vurma operasyonu mu?






