Ayla Kahraman yazdı: Umut ve umutsuzluk, cesaret ve korkaklık aynı bütünlükte barınabilir mi?

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
22/03/2025

Ayla Kahraman yazdı:  Umut ve umutsuzluk, cesaret ve korkaklık aynı bütünlükte barınabilir mi?

      Korku ve güvensizlik, yaşama egemen olmaya başladığında, bireyin kendi varlığı ile ilgili algısını bozar. Duygusal bütünlüğün dayanıklılığı azalırken savaşma arzusu da bir yerlere sığınır.

      Biz insanlar kendimizi güvende hissetmediğimizde veya korkularımız süreklilik kazandığında, yaşamak için sarılacağımız nedenler de azalmıştır artık. Üstelik yola devam etmek için savaşma ve değiştirme arzusunu da kaybetmiş olabiliriz.

      Bu; kaynağını yaşadığımız çevreden alsa da kendimizle yaptığımız savaşı başlatan ve sonu yenik düşmeye doğru giden bir savaştır.  Ve yenik bir insanın umut ve savaşma gücü olmadan, kendi yaşamı için harekete geçmesini beklemek hayal değil midir? 

      Yaşam her anında, bizden karar vermemizi bekler. Çoğu zaman karar verme mekanizmamız, risk almaya hazır olarak çalışır. Cesur kararlar, işe yarar sonuçlar getirse de getirmese de biz cesaretle devam ederiz. Cesaretin besin kaynaklarından biri -belki de en önemlisi- umuttur çünkü. Bir şeyler yoluna girecek, güzellikler yaşanacak, yaşam anlamlı yolculukların mekânı olacak… Ama duygusal bütünlüğümüz yenik düştüyse eğer, mücadele yerine bir kabulleniş, içeriye kaçış kişinin tek seçeneği olabilir. Gerçekten de böyle hisseden kişi artık bir savaşçı değildir. Kıyıya sürüklenmiş bir gemi enkazı gibidir.

      Peki bunun çözümü yok mudur? Duygusal enkaz haline gelmiş bir insanın yaşamın kıyısında ömür tüketmesi kaderi midir?

      Kişinin önce kendisi sonra birlikte olduğu insanlar, toplumu için anlamlı yaşama konuk olması gerekmektedir. Ancak böylece cesaret isteyen kararlar verebilir ve varoluşsal değerlerini anlamlandırarak neslini, kültürünü, varlık nedenlerini koruyabilir, aktarabilir.

      Yaşam yolculuğunu cesaretini ve karar verme yetisini kaybetmiş bir enkaz olarak değil; son nefesine kadar yaşayan, düşünen, davranan biricik bir birey olarak sürdürebilir.

      Bunun gerçekleşebilmesi için duygusal bütünlüğümüzdeki tükenmişliğin, umutsuzluğun iyileşmesi hatta yok olması gerek. Siz umut ve umutsuzluğun yan yana barınamayacağını bilirsiniz. Cesaret ve korkaklık da aynı bütünlükte var olamaz. İçine kaçmış bir tutsağın, özgür iradesi olabilir mi? Buna bağlı kararlar verebilir mi?

      Duygusal enkaz haline gelmek veya getirilmek, başkalarının yazdığı veya karaladığı bir kara mizahın figüranı gibi görünse de aslında insan odaklı acı bir yok oluştur. Yok oluşun içinde sadece insan yoktur. Geçmişi, geleceği, kendilik özellikleri, biricikliği koca bir kara delikte kaybolur. Kayboluşun ilk sinyalleri ise çoğu zaman aynıdır: değersizlik, dışlanmışlık, kendine yönelik saygıyı yitirmek.

      Yaşamın içinde akmaya devam ediyorsak eğer, veda zamanına kadar, enkaz yığınları olarak değil; cesur kararlar verebilen, kendine ve yaşadığı ortama geliştirici katkılar koyabilen, kendisi ve çevresi için çarpışma enerjisi ve umudu bulan “varlar” olabilmeliyiz. Umutsuzluğu, yenilmişlik zehrini içimizden akıtmalı ve düşüncedeki bütün zincirlerden kurtulmayı başarmalıyız.

      İnsan olmanın gereği, cesur akıl ve yürekleri canlı tutmayı emreder. En karanlık noktada bir ışık olduğunu fark etmek ise, duygusal bütünlüğümüzü kara deliklerin yutmasını engeller.

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: Ayla Kahraman
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.