Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi'ndeki “Diploma yolsuzluğu” ya da başka bir deyişle “Sahte diploma olayı” 2024 yılının en önemli meselelerinden birisiydi.

  2024 yılının en büyük skandalıydı. Aslında bakarsanız ülke tarihinin en büyük skandal olaylarından birisiydi.

  Birçok kişiye hiç üniversiteye devam etmediği, derslere ve sınavlara girmediği halde bir saatte, bir günde lisans veya yüksek lisans diploması verildi.

  Üniversitede çok sayıda insanın karıştığı “sahte diploma verme”, “sahte mezuniyetlerin” yanı sıra rüşvet olayları da yaşandığı iddia edildi.

   Üniversiteye bile uğramayan kişilere bir saatte diploma verecek kadar kendinden geçmiş, tüm değerleri ayaklar altına almış ve de yasaları ihlal etmiş bir grup insan…

    Üniversite olgusunu, akademi eğitimini hiçleştirmiş, yok saymış bir zihniyet…

   “Üniversiteler adası” denilen ülkemiz adına utanç verici bir olay.

    Hem ülkeyi hem de yükseköğretimimizi küçük düşürücü, itibarını zedeleyici bir istismar… Gerçekten de akıl alır gibi değil…

    Şu işe bakın ki üniversite sahipleri ile atadıkları yöneticiler ters düşmese, anlaşmazlık yaşamasa tüm bunlar, bu koca skandal ortaya çıkmayacaktı.

    Üniversite sahipleri polise başvurmasa, soruşturma başlatılmasa biz birçok kişinin “sahte diploma” aldığını, “yalancıktan mezun olduğunu” öğrenemeyecektik.

    Bir günde diploma alan kişiler, hakkıyla üniversite bitirmiş gibi etrafta dolaşacaktı. Gerçi halen dolaşanlar olduğu iddiaları da var ya…

    Eski bir bakan, siyasiler, polisler, askerler, devlet kademelerindeki üst düzey yöneticiler, sahte diploma olayına karıştı…

    Bir iki istisna dışında, bu kişiler hep hükümetin büyük ortağı partinin mensupları, sempatizanları…

    Neredeyse belli bir yakınlığı olan çevreden yolu Güzelyurt’tan geçen herkese diploma dağıtmışlar…

     Bu arada sahte diploma alan kimse “almadım” diyemedi ama bazı mazeretler uydurdular, “kandırıldık”, “aldatıldık” gibi şeyler söylediler. Kaldırılmak ha? Kandırılarak hak etmedikleri imtiyazlara sahip olmuşlar, ne ilginç değil mi?

     Olaylara karışanlar arasında nüfuzlu kişiler olduğu için meselenin bastırılmak, unutturulmak istendiği, bunun için çaba sarf edildiği öne sürülüyor. Olaya yalnızca tutuklanan kişiler değil, daha fazlası olduğu iddia ediliyor.

      Hatırlayın; sanıklardan birisi olan Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi Genel Sekreteri Serdal Gündüz’ün, ifadesinde 600'ü aşkın kişiye sahte not girişleri yapılarak diploma verildiğini beyan ettiği iddia edilmişti.

     Birçok kez yeni tutuklamalar yapılacağı iddiaları ortaya atılsa da böyle bir şey olmadı. Hatta bu olay unutulsun, konuşulmasın diye çaba harcanıyor.

     Halkımız zaten unutkan… Hararetli bir şekilde olayı tartıştıktan ve olaya biraz da dedikodu zihniyetiyle baktıktan sonra unuttu herkes.

     Birkaç gün önce Serdal Gündüz, yargılanmaya başlayınca konu yeniden gündem oldu.

    Aslında bu olay ülkedeki bir gerçeği ortaya koyuyor, kolaya alıştırılmış, emek harcamadan en zor olanı bile elde edebileceği öğretilmiş ya da alıştırılmış büyük bir kesim var. Torpille, partizanlıkla, onlar olmazsa rüşvetle her şeye ulaşabileceğini sanan bir kitle…

    İşte bu zihniyetle, üniversitenin kapısından dahi girmeden diploma almayı içine sindirmiş insanlar…

    Liyakatsizliğin zirve yaptığı bir devlet yapısı içinde ne beklenebilirdi ki?

    Bu olay bir milat olabilirdi, birçok sıkıntılı yanları olduğu bilinen yükseköğretim için tam da reorganizasyon zamanıydı… Çekidüzen gerektirenlere ellenmeliydi, yalnızca Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nde değil, başka bazı üniversitelerde de bazı istismarlar olduğu iddialarının üzerine gidilmeliydi.

    Tüm üniversitelerin zan altında kalması ve genel kötü kanıdan zarar görmesinin önüne geçilebilirdi. Yapılmadı…

    Sahte diploma veren üniversite bile hiçbir şey olmamış gibi eğitime devam etti. Başka üniversitelerdeki iddialar da öylece kaldı…

     Kedi kakasını gizler gibi gizlediğimizde veya devekuşu gibi kafamızı kuma gömdüğümüzde skandallar, fiyaskolar, sorunlar saklanıyormuş gibi… Kendi kendimizi kandırmaya devam ediyoruz…

   Halen ismi ortaya çıkmayan ama hiçbir emek harcamadan diploma alanların içi rahat mı? Ya verenlerin? Ya tüm bunları denetlemek ve yönetmekle yükümlü makamlardakiler? O koltuklarda rahat oturabiliyorlar mı?

   Hade yasalara, kurallara uyulmuyor, yasalar doğru uygulanmıyor, peki kimse vicdan muhasebesi de mi yapmıyor?

   Yalan bir düzen kurduk, içinde boğuluyoruz, ne yazık ki kötüler, iyileri de aşağıya çekiyor, birileri yapıyor, zararını tüm toplum, tüm kesimler görüyor. Acı olan şu ki birçok kişi bunu bile göremiyor…