Baturay: Pandemi süreci gösterdi ki ‘sanal yaşam çabası’, fiziksel yakınlığın yerini tutamıyor

ads ads ads ads
01/08/2020

ads
Baturay: Pandemi süreci gösterdi ki  ‘sanal yaşam çabası’, fiziksel  yakınlığın yerini tutamıyor

 

   Normal zamanda belki farkında değildik ama koronavirüs bize gösterdi ki fiziksel yakınlığın yerini hiçbir şey tutamıyor.

   Fiziksel yakınlık aslında bir insan ihtiyacıdır…

   Evet, sanal ortamda birçok işimizi halledebiliyoruz, salgından önce de yapıyorduk.

   Ülkemizde bulamadığımız bazı ürünleri sanal ortamdan ödeyip, kargoyla Türkiye’den veya başka ülkelerden getirtebiliyorduk.

   Sanal ortamda banka işlemlerimizi yapabiliyor, aylık bazı fatura ödemelerimizi birkaç tuşta halledebiliyorduk.

   Hasta olup da evden çıkamadığımızda, işyerimize gidemediğimizde kucağımızdaki bilgisayarla veya tabletle birçok işimizi halledebiliyor, bu şekilde arkadaşlarımıza yardımcı olabiliyorduk.

   Bazı işletmeler, çalışanlarının ofise gelmeden iş yapmasına izin veriyordu zaten…

   Sinemaya gidecek, televizyon izleyecek vaktimiz olmadığında kendimize göre ayarladığımız saatlerde Netflix benzeri platformlardan sinema filmi veya seçebileceğimiz bazı dizileri izleyebiliyorduk, hatta bir süre sonra televizyon ihtiyacımız kalmadığını hissediyorduk.

  Birçok kişi artık kağıda basılı gazete ve dergi okumamaya, bu ihtiyacını sanal ortamda karşılamaya alışmıştı bile.

  Ülkemizde fazla yaygın olmasa da kitabı da e-kitap yöntemiyle, elektronik ortamdan okuyanlar var.

  Uçak bileti kesmek için şubeye gitmiyoruz artık, otelden rezervasyon yaptırmak için de seyahat acentesine gitmek zorunlu değil, tüm bunlar için elinizde bir cep telefonu, bir tablet veya bir bilgisayar ile bir kredi kartının olması yeterli…

   Sevdiğiniz restoranın yemeklerini bile sanal ortamdan sipariş etmek ve sanal ortamdan ödemek mümkün…

   Sanal ortamdan çeşitli eğitim olanakları da var…

   Salgın nedeniyle kapandığımızda birçok kişi zaten buna bir alışıklığımız olduğunu, zorlanmayacağımızı söylüyordu.

   Evet salgın öncesi de bazı alanlarda sanal ortamın kolaylıklarını kullanıyorduk, salgın sırasında evlerimize kapandığımızda bu alışkanlıklarımız işimize yaradı ama hayat sanalda devam edemiyor işte...

   Tabii genel kapanma sırasında sanal olarak ulaşabileceğimiz devlet daireleri, işyerleri, mağazalar, dükkanlar da kapalı olduğu için oralardan karşılık bulamamak, bazı sanal sistemlerin çift taraflı olmaması, bizim sanalda olmamıza bir fayda etmedi.

   Ancak en büyük sorun; “fiziksel yakınlık/ fiziksel temas” ihtiyacıydı…

   Sosyal ihtiyaçlarımız vardı ve sanal ortam bunları bize veremiyordu, görüntülü sohbetlerimiz bile soğuktu sanki…

    Ne zamandır bu konuyu yazmak istiyor ancak sosyal temas uyarılarının yapıldığı, önlemlerin yeniden artırılmasının gerektiğinin söylendiği bir ortamda yazmaya çekiniyordum ama National Geographic dergisinin ağustos sayısında Bengisu Kiraz’ın “Sosyal Dünya” isimli yazsını okuyunca yazmaya karar verdim.

    Bengisu Kiraz da bu konuya değiniyor ve “Fiziksel deneyimlerin kısıtlandığı bir dünya, yeteri kadar tatmin edici olamayacağından insanlarla aynı fiziksel alanı paylaşamamak, popüler karantina şikayetleri arasında yer aldı” diyor.

    Birbirine sarılamamak, birbirini öpememek, bir restoranda bir meyhanede buluşup yiyip içerken sohbet edememek, bir kafede kahvelerini yudumlarken iş konuşamamak, özel günlerde dostlarını toplayıp onlara ziyafet çekememek, büyük boşluk yarattı insanlarda…

    Sanal alem/ ortam hayatımızın büyük bölümünü kaplasa da zaman zaman bizi fiziksel dünyadan koparsa da insan duyguları olan bir varlıktır, duygularını en iyi aktarmanın yolu da fiziksel temasla mümkündür, zorda kaldığımız her durumda bir başka insandan yardım alırken fiziksel teması kullanıyoruz.

    Telefon ettiğimiz kişiye, “seninle konuşmam lazım ama yüz yüze, telefonda olmaz” dediğimizde, bu talep telefonlarımız dinleniyor diye değil, yüz yüze konuşmanın, fiziksel temasın sıcaklığını ve ikna edici olduğunu bildiğimizdendir.

     Bu deneyimlenmiş bir durumdur; telefonda konuşurken “hayır” diyebilen kişilerin yüz yüze konuşurken o kadar “hayır” diyemediği ortaya çıkmıştır, yani fiziksel yakınlık o kadar önemlidir.

     Uzmanlar, fiziksel yakınlığın gıda kadar insana gerekli ve rahatlatıcı olduğunu söylemektedir.

     Salgın dönemi karantinaları, evlere kapanmalar bize gösterdi ki; restoranlar, kafeler, müzikli eğlence yerleri, oteller, mağazalar kazanç elde etmek için kurulan iş yerleridir ama bir anlamda kişilerin fiziksel yakınlık ihtiyacına da katkı yapan yerlerdir…

      Tiyatrolar, konser salonları, sinema salonları toplu izlenince tadı çıkan, kişi sayısı azaldıkça zevki kaçan yerlerdir, oralarda verilen mesajı toplu almanın, hele de çoğunluğun aynı tepkiyi vermesi kadar zevkli bir şey olamaz.

    Futbol maçlarının ya da diğer spor dallarının da izleyicisiz tadı yoktur…

    Bir konferans salonunda 100 kişinin dinlediği ve onlarca farklı sorunun yöneltildiği bir konferanstan alınan zevki ve kişisel entelektüel katkıyı sanal ortamda izlemekle alamazsınız.

    Fiziksel yakınlık, hem de çok kalabalık bir şekilde deneyimlendiğinde insanı rahatlatıyor, ruhsal/ psikolojik gıdaya dönüşüyor.

    İnsan, yalnızca yiyip içen, çalışıp, uyuyan bir varlık değildir, sosyalleşme ama fiziksel yakınlaşmayla sosyalleşme önemli bir ihtiyaçtır…

   Bugün insanların kurallara uymak istememesi, özellikle sosyal temas kuralını ihlal etmesi, ısrarla kalabalık ortamlarda bulunmak istemesi işte bu fiziksel yakınlaşma açlığı ve ihtiyacındandır.

   Bunu anlayabiliyorum ama vakaların ülkemizde yeniden arttığı bir dönemde yeniden kapanıp, yeniden fiziksel yakınlaşmadan mahrum kalmak istemiyorsak, kurallara uymalıyız, bugün kendimizi, yakınlarımızı, toplumu koruyacak kurallara riayet etmeliyiz…

    Gördük işte, fiziksel yakınlığın yerini hiçbir şey tutmuyor, onu tamamen kaybetmemek için biraz daha çaba gösterelim…

01/08/2020 20:37
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ali baturay, haber, kktc
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.