Beş karış suratla ödül almak…

ads ads ads ads
15/03/2017

ads

Hüseyin Ekmekci Hüseyin Ekmekci


 Kıbrıs Türk Tabipler Birliği, her yıl geleneksel olarak, medyaya da ödüller veriyor.

Ne yalan söyleyim, benim için hep bir prestiji oldu tabip ödülünün.

Bu yıl, bana da ödül layık görüldü…

Küstahlık için söylemiyorum ama, “ödül almak” bu devirde en kolay iş.

Önüne gelen, “medyada yer almak için” ödül veriyor.

Hele bir Tüketiciler Derneği var…

Her yıl neredeyse “ödül satıyor”…

Başka kişiler de türedi…

Ödül üzerinden yürüyen bir “para kazanma sistemi bile” var…

Bu nedenle çok önemsedim Tabipler Birliği ödülünü…

O heyecanla katıldım törene…

Sevdiğim, doktorum, arkadaşım olan bir çok isimle de karşılaştım…

Ama bir süre sonra suratım “sirke sattı…”

Nitekim, ödül almak için çıktığımda kürsüye…

Bir konuşma yapmak istedim açıkçası…

Yapamadım…

Neden konuşmak istedim?

Çıksam ne derdim?

Anlatacağım…

Sistem çöktü… Anjiyo değil by-pass istiyor

Kamudan doktorlar bir bir istifa ediyor.

Özel sektör doktoru ile kamu doktoru adeta düşman…

Kamu maaşı doktorlar için o kadar az ki…

Doktor Mustafa Kalfaoğlu’na sordum:

“Mağusa Hastanesi’nde yapmış olduğun ameliyatların, özeldeki mali karşılığı nedir…?”

“500 bin TL ile 600 bin TL arası…”

Ama 25 yılı geride bırakan doktorun maaşı 7- 8 bin TL arasında…

Hiç başka örnek vermeye gerek yoktur.

Kamuda görev alan bir çok doktor, özelde hastane kurmak, ya da kurulu olan özel sağlık kuruluşlarında yer almak için istifalara başladı…

“Emeklilik hakları var, istifa etmezler” diyenler, şimdi doktorların arkasından el sallıyor…

İyi bir doktorun, ortalama aylık geliri 30- 40 bin TL’yi aşıyor.

Üstelik, devlet hastaneleri gibi sistemsizlik içerisinde de boğuşmuyorlar.

Klinik doktorluğu da yerini ya cihazların da içerisinde yer aldığı Almanya modeli kliniklere, ya da büyük hastanelere devrediyor…

“Ahlaki sorunlar” tartışılıyor…

Daha kötüsü var…

Tabipler Birliği Başkanı söyledi…

Devlet Hastanesi’nde çalışan bir doktor, önce hasta sevki yapıyor, sonra o hastayı özel hastanede yine kendisi karşılıyor…

Türkiye’deki hastanelere sevk işlemlerinde de, kurulda yer alan doktorların hastalara “hastane tavsiye etmeleri” tartışılıyor…

Bir şey daha var…

O da “doktorlar hastanın cebindeki paranın üzerinden, büyük bir tartışma içerisinde…”

Doktorlar kusura bakmasın ama…

Tüm fedakarlıklar bir yana…

Algı budur…

Özeldeki diyor ki, “Kamu doktorunun para kazanması için kurulacak döner sermaye sistemine karşı çıkacağız…”

Devletteki diyor ki, “Bunca az paraya işlenmez, herkes istifa edip gidiyor…”

Çıldırmamak içten değil.

Herkesin hem fikir olduğu nokta da o…

Doktorluk mesleği artık daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor…

Yapma Gülgün hanım…

Elinin değdiği, şifa dağıttığı insan sayısı binlercedir.

Devlet hastanesinde olması güven verir.

Dr. Gülgün Vaiz.

Ben babamı anjiyo olurken kaybettim, ama devlet hastanesine güvenimi kaybetmedim.

Hele, kardiyoloji servisine hiç…

Çünkü oradaki varlığı bana bir başka güven verir…

Dün tören sırasında bir ara yanıma geldi…

“Hepimiz kamudan istifa edeceğiz…” dedi…

“E biz ölelim o zaman…” demek oldu tepkim…

Ama bu koşullarda da hekime “öl” deniyor aslında…

Gülgün hanım ile bir hafta sonu hastanede 12 saat geçirdim…

“Yerinde olsam istifa ederdim, bu nasıl eziyet?” demiştim.

O gün geldi aklıma…

Gülgün hanım, “istifa” noktasına gelmişse…

“İsteyen doktor gitsin, yerine başkası gelir” demesin bana kimse…

Doktorlar düzeltecek

Kimse kusuruma bakmasın ama…

“Kim daha fazla para kazanacak” kavgasına giriyor iş…

Bunu düzeltecek olan da doktorlardır…

Yoksa…

Kamudan herkes istifa etsin…

Biz de elimizde para, özelde sıra bekleyelim…

Bunu halka yapmaya kimsenin hakkı yok.

Herkes, önce hekimlik onurunu, ardından da ülkeyi düşünerek hareket etmeli.

Para bir şekilde elbette kazanılır.

Neden somurttum…

Konuşmaları dinledikçe içim karardı.

Sonra dedim ki kendime:

“Yahu böyle bir ortamda, neyin ödülünü alacağım ben? Ödül dediğin şey, insanı mutlu eder. Bunca hekimin mutsuz olduğu bir ortamda, neyin ödülü?”

Bir ara ayrılmayı düşündüm vallahi…

Ahmet Muratoğlu, “ayıp olur” dedi.

Kısa bir konuşma yapmak istedim o an…

Kürsüye çıkıp diyecektim ki:

“Doktorlar çok mutsuz. Siyasete çok öfkeli. Şu ya da bu şekilde, bıçak kemiği yırttı, düğüm sayısı bin beşyüz oldu. Bu sorunu çözecek olan da siyasettir. Sayın Sağlık bakanı faiz Sucuoğlu… Sözüm size… Bir daha seçim kazanmama pahasına bu yasaları geçirin, AB uyum yasalarını geçirin… Sistemi tamam kurun, varsın o zaman isteyen gitsin, isteyen size oy vermesin… Çünkü para kazanmak isteyen, hakkını almak isteyen doktorlar var ama, halk da var. Biz de sosyal sigorta yatıran vatandaşlar olarak, güçlü bir kamu hekimliği istiyoruz… Bu nedenle plaketi size vereceğim. Siz bu yasaları geçirin, o zaman gelip sizden gülen bir yüzle plaketi alacağım…”

“Popülizm yapıyor” denmesin diye onu da yapamadım…

Çıkıp ödülümü aldım, ama gülmedim, gülemedim.

Ama, koridorda sağlık bakanını yakaladım ve hepsini yüzüne söyledim…

Sayın Sucuoğlu dedi ki, “Gerekirse, seçim kaybederim, ne olacak… Ama mahkeme kararı var ve buna uyacağız. Gereğini yapacağız…”

Ben de “desteğimiz tam olacak…” demekle yetindim.

Böyle bir ödül hikayesi…

Sadece doktorlar adına değil…

Kaliteli sağlık hizmeti bekleyen, ve anayasanın “sağlık ücretsizdir” ilkesine güvenen vatandaşlar adına da endişeliyim…

15/03/2017 13:24
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: hüseyin ekmekçi
MANŞETLER

HK Hüseyin Ekmekci

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.