BİNBOĞA’DA YANDAŞ İSTİHDAMLARI İPTAL. AMA SORUN ATILAN ADIM DEĞİL, ZİHNİYETTİR. “ADAMCILIK” BİZİ BU NOKTAYA GETİRDİ, HALEN AKILLANAN YOK… DEVLET MALI DENİZ… HE?

TOPLUMUN BİR KESİMİNİ SÖMÜREREK, KALAN KESİMİNE “TATLI BİR HAYAT” YAŞATMAK, SİYASETİN VE SENDİKALARIN ÖNCELİKLİ GÖREVİ DEĞİLDİR

Çok şey söylemeden önce bir şey söyleyim de; “yeni bir havayolu, milli bir havayolu” yok. “Migimaus” gibi görsellere de inanmayın. Bu ülkenin yatırımcısı, Ercan merkezli, İstanbul- Ankara- Adana bağlantılı uçuşlar düzenlemek için uçak kiralama derdinde. Devlet yanında yöresinde yok…

Şimdi; inanın, öfkem şahıslara değil, sisteme… Yıllardır bu ülkenin ürettiği değerlerin üzerine çökme alışkanlığı edinen herkesle kavgam var; herkesin kavgası olması gerekir aslında. Adaletsizlik orada, eşitsizlik orada, adamcılık orada; kısacası torpil de diyebilirsiniz

Şimdi, sorsanız hep ihtiyaç. Yahu, bir kere de “Evet yahu, torpil yaptık, size ne?” Deseniz? Yok. Hep bir savunma, hep bir sahiplenme, hep bir ihtiyaç mekanizması. Halbuki bu ülkenin her genci eşit değil mi? Niye sizin partilileriniz hep bir tık daha fazla eşit? Kadir gecesi doğdular?

Binboğa’da son dört günde yaşananlar malumunuzdur. Oradaki yeni yönetim, “yolluk” adı altında kendilerine 10 bin TL maaş bağlamış, izaz ikrama girmiyorum, yönetim kurulu başkanı hem arabayı kendine almış, hem işleyen personeli kendine şoför yapmış…

İstediklerine hibe yem vermişler, istediklerine borç silmek için davayı geri çekmişler… Velhasıl, Kooperatif Merkez Bankası iştiraki bir kurumun üstünde lingini oynuyorlar; yetmemiş. Üstüne bir de istihdam yapmaya karar vermişler. Kimleri? Demokrat Partilileri

Ha, bu arada DP Genel Başkanı “yapmayın” demiş, demiş yani. Ama dinlememişler. O o a söz vermiş, bu buna söz vermiş, en sonunda 3 kişiyi kapıdan içeriye almışlar. 300 kişi işsiz dışarıda bekliyor, kimsenin umurunda bile değil. Üstelik de istihdam edilenlerin ikisi de örgüt başkanı

Dediğim gibi, ben anlayışa karşıyım. Mantaliteye yani. Benden olan yaşasın, gerisini bit yesin mantığı, bu ülke gençliğinin en büyük düşmanı. Benim için istediğini düşünebilir abiler; hiç umurumda değil. Sonuç? Haksız istihdamlar iptal edildi, bugün yeni bir gün

Koop- Süt’ü de batırdılar. Ehil olmayan ellerde, Koop- Süt Çar- çur ediliyor. Görevi piyasayı ucuzlatmak, üretimi artırmak, ihracatı büyütmek olan kurum, ancak da ayakta kalıyor, ya da kalmıyor. Genel kurulunu yapmamış, resmen işgal altında bir yapı, sorsan halkındır

Benzer anlayışlar, bu devletin her kurumunda var. Kurumun gelir- gider dengesine bakılmaksızın, herkes bir yukarı fırlama derdinde. Kıb- Tek’te de durum farklı değil. Kurum aylık 10 milyon dolar zararda. Ne demek 10 milyon dolar? Yaklaşık 200 milyon TL…

Sorumlusu elbette çalışan değildir. Ama oralardaki örgütlü mücadele de “arada 2 demeç vereyim, sert olsun” mantığı ile yürütülemez. 100 personele, 17 B baremine çıkmak için kadro savaşı veriliyor. Kıb- tek’te 17 b’nin karşılığı 55 bin TL maaş. Yer yer ek mesai ile 110 bin TL…

Mantık bunun neresinde? Kıb- Tek’in barem skalası, zaten kamuya göre daha avantajlı. Örneğin, kurum müdürü, müsteşar bareminde, müdür muavinleri de haliyle müdür bareminde. Şube amirleri ise bildiğiniz doktor bareminden maaş çekiyor. Tahsisatlara, ek ödeneklere girmiyorum bile…

Dolayısı ile, birileri, “şu kurum halkındır, bu kurum bilmem kimindir” diye söze başladı mı, cevabım bellidir. “Domuz ölünün körüdür halkındır…” Halkın olmaz. Olsa olsa, kötü yönetimin faturasını halka ödetiyorlar. Sendikalar ise, bu statükonun koruyucusu…

Tekrar ediyorum, derdim kimsenin aldığı para, verdiği emek değildir. Bu çarpık sistemle kavga ettik, ettik. Etmezsek, geriye bir şey kalmayacak. Toplumun bir kesimini sömürerek, kalan kesimine “tatlı bir hayat” yaşatmak, siyasetin ve sendikaların öncelikli görevi değildir