Bir Amiralin Sözleri Işığında 15 Temmuz Darbesi
27/07/2016
Halil Paşa
2011 yılında “Balyoz Davası” ile tutuklanıp 18 yıl hapse mahkum olduktan sonra, 2015 Haziran’ında beraat kararıyla serbest kalan Tümamiral Cem Gürdeniz, Hürriyet gazetesi muhabiri Cansu Çamlıbel’in bir sorusuna verdiği cevapta şöyle dedi:
“…Türkiye’de Amerikan çıkarlarını koruyacak Türklerin sayısı belki görevi bu alanda hizmet etmek olan Amerikalılardan çok olabilir. Aynı şey ordu için de geçerli.” (Hürriyet, Sf. 18, 25 Temmuz 2016.)
1.Türkiye’de Amerikan çıkarları için çalışan Türk casus sayısı o kadar çok ki, sayıları Amerikalı casuslardan fazla olabilir.
2.Türk Ordusu içerisindeki Amerikan casuslarının sayısı da, Amerika’nın Türk ordusuyla ilgili görevlendirdiği Amerikan vatandaşı casuslarının sayısından daha çok olma ihtimaline sahiptir.
3.Demek ki Türk Ordusu, uzun zamandır, içerisinde Amerikan casusları olacak denli “iyi” yönetil(me)mektedir.
4.Bu kadar çok Amerikan casusunun varlığı, 2002 Kasımından bugüne, 14 yıla yakın bir süredir Türkiye’yi tek başına yöneten AKP iktidarının da pek ala siyasi yönetim zaafiyeti olarak açıklanabilir.
5.Yok AKP yukarıdaki 4’ncü şıkkı kabul etmiyor ve zafiyet olarak kabul etmiyorsa ve de 2002 yılından beridir AKP kurmayları siyasi iktidarda ordunun atanmış rütbelilerinin değil de, seçilmiş hükümetlerin (tabii ki AKP’nin) olması gerektiğine karar verdiler ve olaylar 15 Temmuz Darbesine kadar bu nedenle gelmişse eğer… Bu durumda Amiralin sözlerini doğru kabul edilecek olursak, Ordu’daki Amerika’ya hizmet etmekte olanların varlığı 2002 öncesinden de eskiye uzanır ki bu çok daha vahim bir duruma işaret eder.
Türkiye’de yapılan “mesleki saygınlık” araştırmalarında, “Ordu çalışanı olmak”, “subaylık”, en üst sıralarda yer alıyordu. Ergenekon ve Balyoz davaları ile başlayıp, nihayet 15 Temmuz darbesiyle generallerin de tutuklanabileceğinin toplumda kanıksanmasıyla, sanırım artık Türkiye’de her on yılda bir darbe yaparak, arada bir de “sert bildiriler ve açıklamalarda” bulunarak “siyasete balans ayarı veren” rütbeliler devri kapandı gibi. Ayrıca iç politikada, ekonomiden Kürt Sorununa, dış politikada NATO üyeliğinden AB yol haritasına, komşu ülkelerle ilişkiden Kıbrıs Sorununa, seçilmiş siyasetçileri by-pass edecek, bürokratlara ve medyaya ve de iş dünyasına “gözdağı” verecek, atanmış generallerin “son sözü söyleme” ayrıcalığının kendilerinde olduğunu içselleştiren Türk Ordusu da yok artık.
Şimdi yorumumuzu biraz daha ileriye taşıyalım ve günümüzde olanlarla ilişkilendirmeye çalışalım..
Türkiye’deki askeri darbelerin en büyük mağduru daima sol kesim olmuştur.
Hapse atılanların, işkence görenlerin, idam sehpasına gönderilenlerin, faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenlerin ezici çoğunluğu hep sosyalistler, sol kesim olmuştur. Bu nedenle demokrasiye en çok ihtiyacı olan, bunu isteyen de en çok Türkiye solu oldu bu ülkede. Günümüzde de, demokrasiden laikliğe, eşitlikten adalete, insan haklarından hayvan haklarına, azınlıklar, feministler, travestiler, eşcinseller, çevrecilere, nihayet ani-emperyalizmden anti-kapitalizme… Bu alandaki siyasi mücadeleler, en çok da sol örgütlerin teori ve pratiğinde yer aldığı bir gerçeklik iken; 15 Temmuz askeri darbesinin hiçbir şart altında sol’dan destek bulamayacağı bilinmeyen değildi.
Ancak Türkiye solu, özgürlük ısrarından dolayı yalnızca askeri darbenin değil, son yıllarda siyasal iktidarın Erdoğan liderliğinde başkanlık sistemi dayatması ile İslami muhafazakarlığın Türkiye’nin “laik-batılı yaşam tarzlarını” hedef alacak şekilde söylemlerinden dolayı da, karşılıklı keskin siyasi söylemlerin eşliğinde, birbirine güvenmeyecek kadar ikiye bölmüştü ülkeyi…
Şimdi bu bölünmenin derinindeki nedenler halı altına süpürülerek, 15 Temmuz Darbe girişimi ertesinde birkaç “anti-Amerikancı” söylem ve 1 Mayıslarda kuş uçurulmayan Taksim’de, bayraklı kalabalık eylemin ertesinde, MHP’den daha çok oy almış HDP dışlanarak, Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile görüşmesi ülkede “milli birlik ve beraberlik” şemsiyesi altında toplanmanın fotoğrafıysa eğer…
Türkiye solu ve ondan etkilenen biz Kıbrıslıtürk solu böyle filmleri o kadar çok gördü ki...
- Kıbrıs sorunu çözüme hazır değil!
- BREXİT, AÇGÖZLÜ SERMAYE VE EŞİTSİZLİK
- İngiltere'nin Brexit’e Hayırı Ne Anlama Geliyor?
- Zeytinin Kökleri
- SEL FELAKETİNİN ARDINDAN UNUTMAMAMIZ GEREKENLER
- GELECEĞİN TOPLUMU VE KIBRIS: 4
- GELECEĞİN TOPLUMU VE KIBRIS: 3
- GELECEĞİN TOPLUMU VE KIBRIS: 2
- Geleceğin Toplumu ve Kıbrıs: 1
- Mağusa’ya Kıymayın Efendiler
- TÜM YAZILARI için tıklayınız