Bir başka fay hattı daha var…

ads ads ads ads
25/02/2023

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


Her şeyin çok kötü olduğunu hissettiğimiz bir dönemden geçiyoruz.

Pandemi ve enflasyonun sosyoekonomik mozaiğe yaptığı etkinin üzerine depremin yıkıcı etkisi ve kaybedilen canlar art arda eklendi.

Devletin bu derece yetkinlikten yoksun olmasından dolayı etrafımızda sanki iyi hiçbir şey kalmamış, güvenilecek siyasi bir lider, kurum ve düzen kalmamış hissindeyiz. Birçok konuda devlet politikası ve hazırlığı olmadığı algısı deprem sonrası olguya dönüşmüş.

Artık tüm bunlardan “kaçmak” zamanıymış gibi geliyor. Hani bir gün “Bakkala gidiyorum diye evden çıksam uzaklara gidip bir daha hiç dönmesem” kıvamında olanlar var. Bu kaçmayı yalnızca fiziki göç etmek diye düşünmeyin. “Kaçma” fiilini devlete hâkim olan zihniyete muhalefet etmekten, fikir beyan etmekten, çözüm üretmekten kaçmak olarak yorumlayın. Kaçmayı şimdilik erteleyen son bir umut olarak görülen seçim var.

İçine düştüğümüz durumdan uzaklara kaçmak yerine gözlerin dalıp gittiği uzaklardaki düzeni buralara da egemen kılmayı hala daha kovalayanlar da var. Onların da umudu seçim.

Her şeyin çok güzel olduğu uzaklar, insanların dürüst olduğu, düzgün iş yaptığı, yolsuzluk yapmadığı, hatta aklına bile getiremediği uzaklar. İnsanların birbirinin hakkına, sosyal yaşam tarzına saygı duyduğu uzaklar. Ötekileştirme ile toplumu dizayn etmenin olmadığı, düşünülmediği uzaklar. Bu unsurların bir kısmı bizim büyüdüğümüz Kıbrıs’ta bir zamanlar vardı.

Türkiye’nin önündeki seçim bir yerde devlet yönetimine hâkim olan sosyolojinin zemin hazırladığı zihniyetten kaçmak ile hukuk devletinin egemen olduğu uzakları kovalamak ve yakalamak arasındadır.  

Pandemiden, ekonomiye ve son olarak depremde su yüzüne çıkan yönetememenin kaynağı olan bu zihniyettir. Adıyaman’da yıkılan otelin altında can veren bir avuç Kıbrıs Türkünü yalnızca otelin inşasında kullanılan eksik, kalitesiz malzeme, kesilen kolonlar ve kat sayısının olması gerektiğinden fazla olması alıp götürmedi.

Kıbrıs Türkü de aynı sosyoloji ile karşı karşıyadır.

Karşısındakini farklı görüşünden dolayı hemen gayrı milli ya da Rumcu ilan eden…

Hatta ileriye gidip cehennemlik ilan eden…

Yalnızca maddi çıkarı peşinde siyasi güç zehirlenmesi ile düşünemez olan…

Farklı düşüneni ötekileştirdiği için empati yapamayan, ben yaptım bak oldu diyen…

Çevresi yalnızca aynı kafa yapısındaki kalabalık bir sürüden oluşan…

Aynı kalabalığın içinde dünyaya gelmiş ve onun içinde göçüyor olmayı yeterli gören…

Her geçen gün kalesini ören ve duvarlarını dışarıya kapatan bir sosyolojinin ürünüdür depremde çöken binalar.

Sonuç?

Başka ülke görmemiş.

Bir başka hukuk ve düzen görmemiş.

Huzur dolu şehirler görmemiş.

Betona gömülmemiş adam gibi bir mimari görmemiş.

Görmemişlerin sosyolojisidir bu.

Herkesi kendine benzetme derdinde olan, hukuk değil siyasi güç odaklı düzenleme ile yönettiğini zanneden bu sosyoloji bir gün sabah deprem ile uyanıyor ve uçtan uca ortalığı aslında pislik götürdüğünü görüyor.

Biz yakın geçmişe kadar Kıbrıs’ta bu sosyolojiden etkilenmeyiz, Türkiye’de yaşıyor olsak da Kıbrıs’a kaçarız diye düşünürken bu pisliğin depremde canlarımızı da önüne katıp götürdüğünü gördük.

Tüm bunları görüyoruz da ne oluyor? Tam da bu noktada toplumda şu an konuşulmayan bir fay hattı oluşuyor.

Bu gidişatın hayra alamet olmadığını çok önceden gören ve uyaran muhalif kesimde şöyle bir beklenti var. Bu yalnızca Türkiye’de değil, Kıbrıs’taki muhalif kesimde de var.

Toplum tüm bunları görecek, anlayacak, uyanacak ve değişecek.

Deprem olunca yerküre fiziki değişime uğruyor ama muhatap olunan bu sosyoloji değiş artık diyerek değişmiyor.

Bu değişime direnci hor gördükçe, dışladıkça ve alternatifini uçtan uca ortaya koymadıkça da direnç kronikleşiyor.

Öfke haklı da olsa etrafı her türlü pislik götürse de ne yazık ki ikna oluşturmuyor.

Esas tehlike tüm bu yaşananlara rağmen sandığa gidildiğinde aslında pek de bir şeyin değişmediği sonucu çıkarsa olacak. Toplumdaki fay hattı esas o zaman kırılacak. Toplumsal mozaik esas o zaman yıkılacak. O fay hattındaki kırılma ile Türkiye’nin beyninde oluşacak hayal kırıklığı İstanbul depreminden çok daha yakın ve yıkıcı olacaktır.

Bize bilinçaltında öğretildiği üzere umutsuzluğa kapıldığımızda Akdeniz’in mavisine dalıp uzaklardaki Toroslara doğru baktığımız Türkiye’miz iyi durumda değil.

 

25/02/2023 11:31
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: cenk uzunoğlu
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.