Bir göç hikâyesi: Kıbrıs’ta ölmek için kesin dönüş yapmıştı, 17 yıl sonra yine Londra’ya göçüyor
08/09/2022











Ali Baturay
Bankada sıra numarası alıp en gerideki sandalyelerden birisine oturdum.
Yan sıradaki bir genç, “Selam abi, sen beni tanımazsın ama ben seni tanıyorum, gazetecisin, okuyorum seni, zaman buldukça programlarını da izliyorum” dedi...
Teşekkür ettim, genç konuşmaya devam ederek, “Göçle ilgili bir yazı yazmıştın bir süre önce, okumuştum, maalesef biz de aile olarak İngiltere’ye göç ediyoruz; annem, babam, kız kardeşim ve ben… Gidiyoruz abi, 17 sene önce kesin dönüş yapmıştık Kıbrıs’a, şimdi de Londra’ya kesin dönüş yapıyoruz ama bu kez tam kesin, dönüşü olmayacak” diye konuştu…
Kendisi 10 yaşındaymış İngiltere’den Kıbrıs’a kesin dönüş yaptıklarında… Annesi, kendisinden 5 yaş büyük kız kardeşi ve kendisi Kıbrıs’a gelmek istememişler.
Annesi, İngiltere’de doğan Kıbrıslı Türklerdenmiş, babası Kıbrıs’tan göç etmiş bir gençmiş. “Gel Londra’ya da sana kız bulduk” demişler, gitmiş, annesiyle evlendirmişler, çok da mutlu olmuşlar.
Ancak babası, Londra’ya ayak bastığı gün söz vermiş kendi kendisine “Bir gün Kıbrıs’a geri döneceğim, orada öleceğim, oraya gömüleceğim” diye.
Gencin annesiyle babasının anlaşamadığı ve kavga ettiği tek konuymuş bu Kıbrıs’a dönme meselesi… 17 sene önce eşini ve çocuklarını ikna etmiş bu yurtsever adam ve kesin dönüş yapmışlar Kıbrıs’a…
Genç, “Bu aslında bir iknadan çok pes etmeydi. Ben küçüktüm, pek fikrim sorulmadı ama annem ve kız kardeşimin, babamın inadı ve ısrarı karşısında pes edişi, çözülüşüydü aslında. Annem babamdan ya ayrılacak ya da Kıbrıs’a kesin dönüşe evet diyecekti, sonuçta kabul etti” dedi.
Hem annesinin hem babasının Kıbrıs’taki yakınları, “Kesin dönüş yapmayın, düzeninizi bozmayın, uzun süreli tatile gelin ama temelli gelmeyin” demişler, hatta yalvarmışlar ama babası ikna olmamış.
Genç diyor ki; en küçük amcası babasına, “Abi, illaki Kıbrıs’a gömülmek istiyorsan, öldüğünde seni Kıbrıs’a getirtir, buraya gömerim ama malını mülkünü satıp gelme” demiş ama söz dinletememiş…
Kıbrıs’a kesin dönüş yaptıktan sonra büyük uyum sorunu yaşamışlar, özellikle annesi çok mutsuz olmuş, “Ben bu sistemsiz ülkede yaşayamıyorum” diyormuş. Aslında babası da sistemsizlikten şikâyetçiymiş…
Annesi, “Avrupa sistemine alışan insanlar Kıbrıs’taki sistemsizlik nedeniyle çıldırır” deyip duruyormuş. “İngiltere ne kadar bozulsa da orası bir sistem ülkesidir. Londra’nın bozulmuş hali bile Kıbrıs’taki yaşamımızdan bin kat iyidir” diyormuş sürekli annesi ve kız kardeşi…
15 yıl sesi çıkmayan babası son iki yıldır, İngiltere’den kesin dönüş yapmanın hata olduğunu itiraf etmeye başlamış, o da “yapamıyorum” diyormuş artık.
“İngiltere’de çalıştığımın dört misli çalışıyorum ama çok daha az para kazanıyorum. Artık bu ülkenin hiçbir şeyine dayanamıyorum, çıldırmak üzeriyim” diyormuş gencin babası.
Genç, şöyle anlatıyor, babasının dönüşen halini:
“Babam çok milliyetçi bir adamdır. Ay yıldız kolyesi ve yüzüğü var, onları hiç çıkarmazdı. Her milli günde evimizin önüne bayrak asardı. Londra’da da asardı, bu yüzden birkaç kez başımız derde bile girmişti.
Biliyor musun abi son iki yıldır kolyesi ve yüzüğünü çıkardı, evin önüne bayrak asmaktan da vazgeçti. Çok şaşırmıştık bu haline, sordum bir gün ona ‘neden?’ diye. Bana sahte milliyetçilerin arasında bizi de sahte zannedebilirler. Onlar ortada böylece dolaşırken, ben kendimi kötü hissediyorum’ demişti.
O gün geri döneceğimize gerçekten inanmıştım… İlginç olan nedir biliyor musun abi? Ben İngiltere’ye dönmek istemiyorum. Geldiğimde 10 yaşındaydım, alıştım buralara, sevdim.
Annem ve kız kardeşim ise hem sevinçli hem üzgün. İngiltere’ye döneceğimiz için sevinçlidirler ama babamın ve benim buradan ayrılınca mutsuz olacağımızı düşününce de üzülüyorlar…
Annem bir gün bunu söylediğinde babam, ‘Yok ben üzgün değilim. 17 yıldır buradayız. 17 yıldır bu ülke düzelir diye bekledik ama hep daha kötüye gitti. Düzeleceği de yok, artık midem kaldırmıyor burayı. Devlet yöneticileri her konuştuğunda midem bulanıyor, kusacak gibi oluyorum, dayanamıyorum’ dedi.
Abi, Kıbrıs’ı çok sevdiğim halde ben de babamla aynı ruh hali içindeyim. Mutlu, huzurlu değilim buralarda, sürekli sorun sıkıntı, 27 yaşındayım, gelecek göremiyorum bu ülkede. Üzülüyorum ama yaşımın kaçmak için uygun olduğunu düşünüyorum. Şu anda kız arkadaşımı da bizimle gelmeye ikna etmeye çalışıyorum…
Babam, ‘Midem bulanıyor’ diyor ya, ben de öyle oluyorum. Ülkedeki olanlara bakar mısın? Bunları mide mi kaldırır be abi? Hani filmlerde, yaşadığı sıkıntıdan patlamak üzere olan insanlar ovaya, ya da tepelik, dağlık bir yere çıkar da boşluğa avazının çıktığı kadar bağırır ya, o duygular içindeyim. Yaptım da bir keresinde, çıktım ovaya bas bas bağıdım boşluğa…”
Genç bunları anlatırken annemin zor durumlarda söylediği “çığlık atasım gelir” sözü geldi aklıma…
Genç adam, Kıbrıs’a iyi bir para getirmelerine rağmen, babasının ta ki buraları anlasın, insanları tanısın, çarpık sisteme adapte olsun, çok para kaybettiklerini, zaman zaman dolandırıldıklarını, birçok kişi tarafından yolunacak kaz gibi görüldüklerini söyledi.
“Paralı enayi Londrez” olarak görülmenin özellikle babasının çok canını yaktığını anlattı genç ve anlatmaya şöyle devam etti:
“Londra’ya çok parayla gitmiyoruz, borçlarımız vardı kapattık, halimiz vasat. Babamın Londra’da arkadaşları var, kendine, kız kardeşime ve bana iş ayarladı. Babamın ayarladığı işler, eğitim aldığımız alanda değil. Oraya gidince ben ve kız kardeşim eğitimimize uygun iş bulmaya çalışacağız. Annem ‘gerekirse ben de çalışırım’ diyor. Annem 65, babam 68 yaşında, bu saatten sonra çalışmamaları gerekir ama ‘çalışacağım’ diye tutturdu, adam inat…
Bu arada babam artık Kıbrıs’ta ölüp, gömülmek istemiyor. ‘Yaşlanıyoruz, Kıbrıs’taki sistem yaşlıları korumuyor, onlara bakmıyor. Kıbrıs’ta yakınlarımıza yük olacağız, geberelim diye bekleyecekler ama orada İngiliz bize bakacak’ diyor.
En küçük amcama, ‘Sakın öldüğümde beni Kıbrıs’a getirip gömme, masraf etme, ben Londra’da gömülmek istiyorum’ dedi.
Bu arada babam ay yıldız kolyesini ve yüzüğünü sakladığı yerden çıkardı, Londra’da yine takacakmış. Bir de Türk bayrağını götürecekmiş ama KKTC bayrağını burada bırakacak. İnanmayacaksın ama KKTC’ye inancını yitirdi, KKTC’nin kurulmasının Kıbrıslı Türklerin lehine olmadığını, hatta onları bitirdiğini söylemeye başladı.
Hâlbuki böyle konuşanlara çok kızardı ama şimdi kendisi söylüyor. KKTC bayrağını ve KKTC’yi bırakıp gidiyoruz, bir daha geri dönememek üzere. Babam, buradaki yönetenlerin başarısız, yeteneksiz kuklalar olduğunu söylüyor, ben de buna inanıyorum.
Aile olarak biz hepimiz İngiliz vatandaşıyız, burada kalıp da niye çile çekelim, neden hep iğrenme, kusma hissiyle yaşayalım, neden hep çığlık atmak hissi gelsin içimizden? Sosyal medyada da paylaşmayacağız gidişimizi, sessiz sedasız gideceğiz. Başka genç arkadaşlarım da var göç edecek olan, İngiltere’ye gidince onlara yardımcı olacağım. Hollanda’da, İtalya’da, İskoçya’da üniversite eğitimine giden ama dönmeyecek arkadaşlarım var. Bu ülkeyi bu hale getirenler, eserleriyle gurur duysunlar. Gidince oradan sana messenger’dan yazacağım abi, beni dinlediğin için teşekkür ederim…”
Bunlar gencin anlattıklarından bir özet, daha uzun uzun konuşmuştu… Görüyor musunuz, göç yollarındaki gençlerimizin yanı sıra İngiltere’den, Avustralya’dan Kıbrıs’a kesin dönüş yapanları da bıktırdık, perişan ettik, pişman olup geri dönüyorlar.
Kıbrıs’ta ölmek, gömülmek isteyen insanımız, fikir değiştiriyor, gidip gurbet ellerde ölmek istiyor. Duydunuz mu, yurt dışından buraya kesin dönüş yapan milliyetçi insanlarımız, Kıbrıs’taki sahte milliyetçilerden tiksinmiş.
Göç hazırlığı yapan insanlarımız, bazı ülke yöneticilerinin konuşmaları ve davranışlarını midelerinin kaldırmadığını, kusma hissi yarattığını söylüyor, fena fena çığlık atmak geliyormuş içlerinden…
Son günlerde sosyal medyada dört göç öyküsü okudum, işte bu gencin anlattıkları da beşincisi… Umurunda mı bu ülkeyi yönetenlerin? Bir yalanın içine yoğrulmuşlar, kokuşmuş düzenin koruyucularının, ülke insanı umurunda mı, göç varmış, insanları kaçıp gidiyor onlar için bir şey ifade eder mi?
Gerçekten midemiz bulanıyor, sürekli kusma hissi duyuyoruz ve gerçekten fena fena bağırmak, çığlık atmak geliyor içimizden… Çok yazık, toplumsal bir kurtuluş için başkaldırmadıkça böyle parça parça yok olup gideceğiz… Fark etmez ama nasıl olsa gidenin yerine gelecek nüfus var değil mi? Kıbrıs Türk halkı varoluş mücadelesini bunun için verdi çünkü değil mi? Eserinizle övünç duyun…
- Ağır cezalara rağmen kurallara uymamanın yolunu buluyor birçok kişi…
- Bu durum çok vahimdir, yolsuzluklara bakış bakımından endişe vericidir…
- Bu ülkede artık her şey yanlış gidiyor, fiyaskoların ardı arkası kesilmiyor…
- Bu tutuklama yasal olabilir ama vicdani değildir…
- Hemşireler için “İngilizce öğretemedik, İngilizceyi ortadan kaldıralım” mantığı…
- Maaş ödemek için borçlanan bir devlet, halkına nasıl güven versin?
- Bakanlık, denetimi çalışandan Beklemesin, kendi yapsın…
- Herkes suspus; ne bakan bir şey söylüyor ne Başbakan ne de marketçiler…
- Sinirli, tahammülsüz, saygısız, nezaketsiz insanlar çoğaldı…
- Turist gibi ülkeye geliyorlar, burada silahlanıp tetikçiye dönüşüyorlar…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





