Bir şeye inanmak ve inandığın yolda gitmek güzeldir ama çıkmaz yola da sapmamak lazım

Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün acısını bu Covid-19 salgını günlerinde çok daha fazla hissettik...

ads ads ads ads
26/06/2021

ads

Ali Baturay Ali Baturay


Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve ekibinin, Kıbrıs sorununda “federal çözüm” tezinden “iki devletli çözüm” tezine dönmesi, çok tartışıldı, ben de daha önce bu konuda fikrimi birkaç kez yazdım…

   “İki devletli çözüm” tezi bir inanç mı gerçekten?

   Gerçekten de bunun olacağına, “iki devletli çözüm” teziyle bir sonuca ulaşılacağına inanıyorlar mı?

    Yoksa bunun hiç gerçekleşmeyeceğini biliyor da mevcut durum devam etsin diye mi böyle yapıyorlar?

    Gerçekten de bu tezi Ersin Tatar ve ekibi mi istiyor, yoksa Türkiye’nin isteğiyle mi bunu savunuyorlar?

    Yani Türkiyeli yetkililer mi Ersin Tatar’ın tezini destekliyor, yoksa Türkiye’nin belirlediği tezi mi Ersin Tatar savunuyor?

    Ersin Tatar, gerçekten de “iki devletli çözüm” tezini savunuyordu da bu dönemde Türkiye’nin stratejisine bu tez mi yakın ya da uygun geldi?

    Aslında herkes bu soruların cevabını az çok biliyor…

    En çok söylenen şey ise “Türkiye federal çözüm tezinden vazgeçmeseydi, Ersin Tatar ‘iki devletliliği’ istese bile zor savunurdu, yani savunamazdı” yönünde…

    Ersin Tatar’ın nasıl seçildiğini, kimlerin sayesinde seçildiğini ve onlara karşı tavırlarını şu sıralar gözlemliyorsanız, yukarıda söylenenin yanlış olmadığını tabii ki anlarsınız.

    Türkiye “federal çözüm” tezine destek verse, Ersin Tatar da Kıbrıs sorunu stratejisini istemese bile bunun üzerine kuracaktı.

    Hatta yine birçok kişi iddia ediyor ki; ansızın Türkiye karar değiştirir ve “federal çözüm” tezine dönerse, Ersin Tatar da dönecektir?

    Ne yani Türkiye’ye rağmen başka tez mi savunacağını sandınız?

    Bunları herkes biliyor zaten, o nedenle birçok kişi Sayın Tatar’a “Kendinizi fazla kaptırmayın, ansızın her şey terse dönebilir, o zaman ne diyeceksiniz?” diyorlar.

     “İki devletli çözüm” tezine inananlara bir şey diyebilir miyiz?

      Muhtemelen bana, “Sen federal çözüme inanıyorken, sana bir şey söylenmesi hoşuna gider miydi?” diye soracaklar.

      Ben Sayın Ersin Tatar’ın pozisyonunda değilim, yetkileri olmayan sıradan bir vatandaşım ama çok şey söylediler bana da... Hele Annan Planı referandumuna destek veren yazılar yazdığım günlerde çok hakaretler de işittim.

   Kimin ne söylediği ya da söyleyeceği değil, ortadaki gerçeklerdir önemli olan aslında…

   Elbette inanmak ve inandığın yolda gitmek güzel bir şeydir ama çıkmaz yola da sapmamak lazım. Hele sizin inandığınız şey yalnızca sizi ve taraftarlarınızı değil de tüm toplumu ilgilendiriyorsa ve beraberinizde bir yerlere onları da sürüklüyorsanız o zaman “dur bir dakika” deme hakkı doğar başkalarına da…

    “Federal çözüm” teziyle uzun yıllar bir sonuca ulaşılamamasının çeşitli dönemlerde, çeşitli nedenleri vardır, evet uzun sürmesi de can sıkıcıdır ama bazı aşamalardan geçilmiştir ve bir yerlere gelinmiştir…

     Evet federal çözüm aranırken, metodolojik olarak “her şey çözülmeden, yani tüm anlaşmazlıklar sonuca bağlanmadan bir sonuca ulaşılamıyor” ama anlaşılan konular da orada duruyor, tam da bu yönde son noktayı koymak için mücadele edilecekken, ansızın tamamen bambaşka bir tezle ortaya çıkmak büyük risk…

    Hem de öyle bir tezle ortaya çıkılıyor ki, BM, AB, uluslararası toplum buna şiddetle “hayır” diyor, kabul etmiyor, onların deyimiyle “güçlü ve kesin bir şekilde” reddediyor…

    İki devletli çözüm, KKTC’nin tanınmasını öngörüyor ki kesinlikle olmayacak, kabul edilmeyecek bir şey…

    İki devletli çözüm tezi, olmayacak duaya amin demektir…

    KKTC’nin kurulmasından dolayı kısıtlamalar getiren BM mi KKTC’nin tanınmasına onay verecek?

    Daha masum konularda bile retçi davranan Rum yönetimi mi KKTC’yi tanıyarak, iki eşit devlet olarak masaya oturacak?

     Yoksa bu konuda her fırsatta sert bir şekilde reddettiğini açıklayan AB mi?

     ABD mi destek veriyor, Rusya mı, Çin mi, Müslüman Arap ülkeleri mi, kim?

     Hiçbiri destek vermiyor ve vermeyecekler de… Bunu görememek mümkün değil, apaçık ortada.

     Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Brüksel’den döndükten sonra yaptığı basın toplantısında şimdilik geldiği yerlerden “iki devletli çözüm” tezine olumsuz bakıldığını ama bu konuda mücadelesinin süreceğini söyledi.  

     Basın toplantısında fazla keyifli değildi Sayın Tatar, sanki biraz hayal kırıklığı yaşamış gibiydi, orada Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile yemek salonunda, BM Genel Sekreteri Guterres ile de koridorda fotoğraflarının çekilmiş olması çok konuşuldu, KKTC bayraklı maskesi de abartılı ve gereksiz bulundu…

    Ben fazla oralara takılmıyorum… Yemek salonunda değil de toplantı salonunda, koridorda değil de daha özel mekanda çekilse de fotoğraflar bir şey değişmeyecekti.

    Oraya giderken Tatar’ın da ne söyleyeceğini biliyorduk, alacağı cevapların ne olacağını da…

     Tatar, “İki devletli tez kabul edilmeden resmi müzakereler başlamaz” şeklindeki geçmiş sözlerine yakın şeyleri bir şekilde yinelese de sözlerinin devamında biraz yumuşatarak, “Resmi müzakerelere sonuç almak için katılacağını” söyledi. Kim bilir belki ben öyle anlamak istediğim için öyle anladım…

    Güven artırıcı tedbirlere yönelik toptan retçi tavır da geri çekilmiş, “müzakerenin özünü etkileyecek şekilde olmaması” kaydıyla iki toplumun da yaşamını kolaylaştıracak, örneğin sınır kapılarının açılması gibi güven artırıcı önlemelere hazır olduklarını söyledi Sayın Tatar…

    Diyebilirsiniz ki? Anlamak istediğin gibi anlıyorsun… Olabilir… Ne kaybederim ki?

    Ben de Türkiye’nin AB’yle ve diğer aktörlerle ilişkileri çerçevesinde gün gelecek yeniden “federal çözüm tezine” döneceğine inananlardanım… Bugün yarın, yakın tarihte değil belki ama olacaktır bu göreceksiniz…

     Ha, en kötü senaryo olan tüm iplerin kopması, bir daha masa kurulamaması ve Kıbrıslı Türklerin çok farklı yollara yönelmesi tabii ki bizim için iyi olmaz. Mevcut durumun devamı da sürdürülebilir değildir. Durumun perişanlığı ortada...

    Biliyorum, ülke insanının gündeminde Kıbrıs sorunu yoktur, herkes ekmek derdinde, can derdinde ama aslında Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün acısını bu Covid-19 salgını günlerinde çok daha fazla hissettik, çok daha iyi anladık.

    Umarım, olmayacak şeylerin peşinde koşmaktan ve Kıbrıs Türk halkını bilinmez bir karanlığa sürüklemekten vazgeçerler…

26/06/2021 23:09
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ali baturay
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.