Bu garagözlükler ülkedeki sorunların görülmesini engellemek için midir?
10/11/2020
Ali Baturay
Bilirsiniz Kıbrıslılar, akıl alamaz işlere, tuhaflıklara, karmaşa içeren, acı ama komik olan olaylara tepkisini; “Garagözün perdesi” diyerek gösterir. Yani yaşanılanların “Karagöz- Hacivat gölge oyununda” perdeye yansıyan gölge kadar gerçekliği, ağırlığı bulunmayan ama Karagöz- Hacivat oyunundaki kadar komik olduğuna vurgu yapılmak istenir. Bu nedenle “Garagözün perdesine çevirdiler memleketi” diye tepki konulur.
Bazı kişiler aslında bu sözü söylerken Karagöz- Hacivat’ı pek aklına getirmez ama “Karagözlük” ya da “Karagözlük etmek”in anlamı olan “güldürüp eğlendirecek davranışta bulunmanın” karşılığı olarak kullanır ama “Karagözlük” demez “Garagözlük” der, hatta tepki koyduğu kişilere “Garagözler” diye tepki gösterir, Kıbrıslı şivesiyle…
Evet şu anda ülkede yaşananlara baktığımız zaman tam da “Garagözün perdesinde yaşanacak kadar kara komik ama yine perdedeki gölge kadar da ağırlığı olmayan” şeyler yaşıyoruz.
Tabii komik ve perde gölgesi gibi ağırlığı olmayan şeyler yaşanması, bunların bize bedelinin ağır olmayacağını göstermez. Bu garagözlükler gerçekten de hayatımızı olumsuz etkiliyor.
(Hemen şunu söyleyeyim; Karagöz- Hacivat perde oyunu, aslında siyasilerin tuhaflıkları, tutarsızlıkları ve hataları ile benzeşmeyecek kadar ciddi, asaletli, tarihi değeri olan bir alandır, hatta sanattır ama halk ağzına böyle yerleşmiş bir kere… Özür dileyerek, bu ifadeleri kullanıyorum.)
Peki siyasetin garagöz perdesinde yaşananlar neden böyle arka arkaya sıralanıyor? Bir garagözlüğün ardına neden yenileri ekleniyor? Neden yapılanlardan ders alınmıyor?
İnsan ister istemez şüpheye düşüyor, acaba bu garagözlükler ülkedeki sorunların görülmesini engellemek için midir? Acaba diyorum, halkı biraz daha oyalayıp, Covid-19 salgınının sorunlarını, dövizdeki süratli yükselişi, bunlara bağlı süratle artan fiyatları/zamları görmeyelim mi istiyorlar, unutalım mı?
Garagözlüklerle dikkatimizi dağıtmaya mı çalışıyorlar? Garagözlüklerle kapanan binlerce işyerini, işsiz kalan binlerce insanı görmeyelim mi? Kendileri mağdur olan bu kesimler kendi sorunlarını unutsun mu istiyorlar?
Kredi borcu ödeme tarihi gelip de ödeyemeyen çaresiz insanların, dükkan/ mağaza kirasını, elektrik ücretini ödeyemeyecek duruma gelip de kapıya kilit vuran iş sahiplerinin, yarı maaşa ya da üçte iki maaşa çalışıp da ev geçindiremeyecek duruma gelen özel sektör çalışanlarının, üç kuruşa günlük çalışan ama açlık çekenlerin, yaşadığı sorunlardan dolayı yuvası dağılanların, oyalanıp ses çıkarmaması için midir siyasilerin bu garagözlükleri?
Nedir bunların yapmaya çalıştığı? Eğer amaçları halkı, suni gündemler yaratıp da oyalamaksa, bilsinler ki daha fazla oylayamayacaklar.
Geriye doğru bir bakın; cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile iç içe geçen Covid-19 salgın sürecinde ne kadar tuhaflık yaşadık, ne çok yanlışlar yapıldı, ne çok gaflar işlendi… Seçim popülizmiyle hareket edildi, devlet çalışanlarını tavlamak için her şey denendi, reel sektöre üvey evlat muamelesi yapıldı. Bunların hesabını bile sormayı beceremeyen halkı, halen garagözlüklerle, hikayelerle daha fazla uyutmaya çalışıyorlar.
Sayın Ersin Tatar, muradına erdi, saraya yerleşti ama giderken partisinden bir milletvekiline başbakanlık için vekalet bile vermedi, “Benden sonrası tufan” tavrıyla. “Ben başkanlık edeceğim bakanlar kuruluna” dedi, hade kendi bilmezdi, hukukçuları da mı söylemedi ona yasal olarak cumhurbaşkanının bakanlar kurulunu toplayamayacağını? Yok, söylemdiler, bakanlar kurulu toplanamıyor, karar alamıyor, Bütçe Yasa Tasarısı’nı bile meclise sevk edemiyor. 2021’e bütçesiz girip mali kaos yaşanması muhtemel…
Ülke uzun süredir hükümetsiz. Tatar, “UBP, en fazla milletvekili olan partidir, genel kurulunu yapsın da başkanına hükümeti kurma görevini vereyim” dedi. UBP, kurultayının birinci turunu yapıyor, 6 bin 810 kişiyi Lefkoşa’ya taşıyor ama ikinci tura kalan iki aday ansızın çekiliyor, herkesi şoka uğratıyor. Birçok kişi müdahalelerden, baskılardan söz ediyor ama adaylığını çekenler bize neler olduğunu açıklamıyor, inandırıcı gelmeyen şeyler söylüyor.
İki adayın da çekilmesinden sonra tüzüğün sonraki adaylara, yani üçüncü ve dördüncü gelen adaya hak tanıdığı maddesi yok sayılıyor. Önce kurultayın 10 ay ertelendiği söyleniyor, sonra birileri parti tüzüğünü hatırlıyor, tüzüğün 45 gün içinde kurultay yapılmasını emrettiği görülüyor.
Bu kez UBP Meclis Grubu, Genel Sekretere yetki veriyor, tüzük gereği kurultaya tek adayla gidileceği söyleniyor, Genel Sekreter Ersan Saner, Cumhurbaşkanı Tatar’dan hükümeti kurma görevini alıp kapı kapı dolaşmaya başlıyor.
Saner, diğer partilerin kapısını çalıp, işbirliği önerirken, diğer taraftan daha önce adaylığını çeken bir UBP milletvekili yeniden aday olduğunu açıklıyor. Herkes yine şok oluyor, “yeniden aday olacaksan, neden daha önce çekildin?” soruları gündeme geliyor.
Bu arada Ersan Saner, sayı olarak hükümet kurma imkanı olan CTP’den ve HP’den “ret” cevabı alıyor. Hop burada duralım, CTP’nin “ret” diyeceğini herkes tahmin ediyordu ama UBP’lilerin “Önceden anlaştık” iması yarattığı HP de “hayır” diyordu. Peki, hani da siz HP ile anlaşmıştınız, hani de siz kurultayda başkan değil de “başbakan” seçecektiniz? Bu da mı yalandı?
Tabii UBP’nin ve Ersan Saner’in derdi bir değil ki, önceden adaylıktan çekilen milletvekili şimdi cumartesi günkü kurultaya aday olduğunu açıkladığı için, bunu engellemenin bir formülünü bulmak zorundaydılar. Hop, cumartesi yapılacak kurultay da erteleniyor, birden parti meclisi akla geliyor ve kurultay tarihini bu organın belirleyeceği söyleniyor.
Neymiş? Birden fazla aday olursa, bunun için hazırlık gerekiyormuş. Yani UBP için ‘Show must go on’ (gösteri devam etmeli). Mademki bir hazırlık yapılacak, o zaman oldu olacak geçen defa aday olan 5 kişi de yeniden aday olsun. Hatta daha başkaları da aday olsun, maksat garagözün perdesi boş kalmasın.
- Bu bir veda yazısıdır
- Ülkede tahmin edilenden daha çok zor durumda insan ve işletme var…
- Zor durumdaki vatandaşa dokunacak ve erken sonuç verecek tedbirler alınmalıdır
- Yerel seçimler, aynı zamanda UBP’nin UBP’yle mücadelesi olacak gibi
- Trafiğe çıkan herkes ölüm tehlikesi altındadır
- Mahkûm ve tutuklu aileleri, yeni cezaevindeki eksikliklerden şikayetçi
- Velev ki KIB-TEK’te sorunlar 2023’te bitecek, peki yaratılan enkazın hesabını kim verecek?
- Dev bir krizle mücadele eden esnafa, minicik bir ekonomik paket geliyormuş
- KIB-TEK’teki gelişmeleri kanıksamayın, birkaç yıldır yaşananlar olağan değildir
- Hak ihlallerini herkes biliyor, görüyor ama yasalar çalıştırılmıyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız