Bu ülkenin müteahhidi, köylerimizin yollarını bile yapamayacak durumda mı?
** Bir milyar TL’lik köy yolları ihalesi, birçok sektöre nefes aldırabilirdi...
06/06/2021
Ali Baturay
Bir milyar TL bedelindeki Kuzey Kıbrıs köy yollarının yapımı ve bazı üst yapı işleri, KKTC’nin müteahhitlerine verilmedi. 322 kilometrelik bu yol yapımı, ihaleye de çıkılmadan Türkiye’de faaliyet gösteren iki firmaya bırakıldı.
Yerli firmalar kan ağlıyor, pandemi döneminde onlar da darbe yemişti, birçoğu bu büyük işi çıkış olarak görüyordu.
Müteahhitler Birliği, bir milyar bedelindeki işin, ihaleye çıkılmadan Türkiyeli firmalara verilmesine tepkili, eylem hazırlığı yapıyor. Birlik Başkanı Cafer Gürcafer, “Bu ihalelerle yerli firmalara bir- iki yıllık uğraş çıkabilirdi, ekonomik olarak da bu bizi çok rahatlatırdı” dedi.
Peki neden böyle oluyor? Bu ülkeyi yönetenler, böyle bir işin bu Covid-19 salgını döneminde yerli firmalar için ciddi bir nefes alma kaynağı olduğunu bilmiyor mu?
Bu ülkeyi yönetenler, Covid-19 döneminde katkı yapmadığı reel sektörü, bu gibi işlerle ayakta tutacağını düşünemiyor mu? En azından bir özür mahiyetinde bu işlerin yerli firmalara verilmesi içi çaba harcayamazlar mıydı?
Covid-19 olmasa ve normal bir dönem olsa bile, bu küçücük ülkede bu gibi büyük işler, reel sektör için büyük önem taşır. Bu ülkenin yolunu, bu ülkenin müteahhidi neden yapmasın?
Peki Türkiyeli yetkililer bunu düşünemez mi? Türkiyeli yetkililer, bu ülkenin reel sektörünün ne kadar zorda olduğunu bilmiyor mu? Hade KKTC’li yetkililer korkuyor onlara söyleyemiyor ama bunu onlar düşünemez mi?
Üstelik Ekonomik Örgütler Platformu, bir süre önce Türkiye’ye gitmiş ve Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a bu konuları anlatmışken, neden yine ihaleler Kıbrıs’ta açılmıyor, neden Kıbrıs’ta yapılacak işler yerli firmalara verilmiyor.
Türkiye’nin dev şirketleri 322 kilometrelik bir yol çalışmasını alacak da çok daha mı zengin olacak? Türkiye’de yaptıkları onca büyük işin yanında bu iş nedir ki?
Bu ülkeyi yönetenler korkuyor söyleyemiyor ama oradakiler de buradaki özel sektörü düşünemiyor. Peki ne olacak bu iş böyle? Buradaki reel sektör, iş insanları, yok olsun, bitsin mi, yanında çalışanları işten çıkarsın mı?
Türkiye’den Kıbrıs’a maddi katkı yapılacağına, işte böyle büyük işler verilmelidir ki bu ülke insanı çalışsın, üretsin, ortaya bir şey çıkarıp, kazansın. Merak etmesinler, özel sektör kazanır, dolaylı dolaysız vergisini öder, devlet oradan kazandığı parayla yine memura maaşını verir.
Yapılması gereken budur, Covid-19 salgınının başından beridir, ekonomi canlı tutulmalıydı, çarkın dönmesi sağlanmalıydı.
Ekonominin çarkı da bazı açılımlarla, işte böyle büyük işlerin tabana yayılmasıyla dönebilir. İhaleyi müteahhitler alacak ama yalnızca onlar kazanmayacak, bunun zincirleme başka sektörlere de katkısı olacaktı. Birçok firma, bu büyük işten zincirleme katkı bekliyordu ama olmadı, göz göre göre gitti.
Cafer Gürcafer, Ekonomik Örgütler Platformu olarak Türkiye’de temaslarda bulunup, bunları anlattıklarında, o dönem taleplerinin olumlu karşılandığını hatta burada bazı çalışmalar başlattığını söylüyor ve neden bu noktaya gelindiğini sorguluyor.
Gürcafer, hükümeti “ilgisizlik” ve “beceriksizlikle” suçluyor. Evet hem ilgisizdirler hem de beceriksiz ancak aynı zamanda korkaktırlar… Ülke gerçeklerini anlatamıyorlar. UBP Kurultayı nedeniyle Başbakan Ersan Saner, Türkiyeli yetkililerin desteğini almak ve onları huylandırmamak için ülke gerçeklerini ve ülkenin gerçek ihtiyaçlarını anlatmıyor.
Şimdi bazı kesimler “bu işleri Kıbrıslı Türk müteahhitler yapmalıydı” diyen Müteahhitler Birliği’ni ve benim gibi bu durumu eleştirenleri Türkiye düşmanı ilan edecekler, yine konuyu “Türkiye sevgisi/ Türkiye düşmanlığı” üzerinden okuyacaklar.
Böyle yapıldığı sürece bu sorunları çözemeyiz. Bu zihniyetle davranıldığı sürece Türkiye’den bu ülkeye faydası olacak projeler gelemeyecek, gelenler tartışma yaratacak, oradan gelen bazı şeyler/ talepler/ direktifler hep can yakacak, can sıkacak…
Mesela Geçitkale Havaalanı’nın askeri üst haline çevrilmesinin, Karpaz’a askeri deniz üssü yapılmasının, “turizm ve eğitim adası” denilen KKTC’ye darbe vuracağını, Türkiyeli yetkililere kim söyleyecek? Bunların bizi bitireceğini, turisti de öğrencileri de korkutacağını, bu ülkeye gelmeyeceklerini, bu sektörlerin biteceğini onlara kim anlatacak?
Peki onlar bunu düşünemez mi? “Ayrı, bağımsız devlet” dedikleri bu KKTC’de, bu ülkenin insanının da söz hakkı olacağını neden düşünemezler? Neden sanki de bu kara parçasının üzerinde insan yaşamıyormuş gibi davranıyorlar? Çünkü KKTC’nin Türkiye’ye aşırı bağımlılığı ve buradaki yöneticilerin eli açık sürekli bir şeyler talep etmesi, onların burayı ayrı bir devlet olarak görmesini engelliyor.
Bu ülkede dirayetli, iradeli yöneticiler yok ki. Bu ülkenin ihtiyaçlarını, ülke insanının hassasiyetlerini anlatamıyorlar…
Peki sonra ne oluyor? Tabii ki hayal kırıklığı, moral bozukluğu, çaresizlik, umutsuzluk… Sonra da “devlet kurdunuz ama devlet olamadınız” deyince kızıyorlar, bozuluyorlar… Peki gerçek bir devlet böyle mi olur?
- Bu bir veda yazısıdır
- Ülkede tahmin edilenden daha çok zor durumda insan ve işletme var…
- Zor durumdaki vatandaşa dokunacak ve erken sonuç verecek tedbirler alınmalıdır
- Yerel seçimler, aynı zamanda UBP’nin UBP’yle mücadelesi olacak gibi
- Trafiğe çıkan herkes ölüm tehlikesi altındadır
- Mahkûm ve tutuklu aileleri, yeni cezaevindeki eksikliklerden şikayetçi
- Velev ki KIB-TEK’te sorunlar 2023’te bitecek, peki yaratılan enkazın hesabını kim verecek?
- Dev bir krizle mücadele eden esnafa, minicik bir ekonomik paket geliyormuş
- KIB-TEK’teki gelişmeleri kanıksamayın, birkaç yıldır yaşananlar olağan değildir
- Hak ihlallerini herkes biliyor, görüyor ama yasalar çalıştırılmıyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız