Bu ülkeye zihniyet devrimi şarttır
01/05/2025











Ali Baturay
Bazıları gerçekleri duymak istemiyor. Gerçeklerden kaçmak için söylenenleri farklı yerlere çekiyor ve hakaret yağdırıyorlar.
“Yanlış anlıyorlar” demek istemiyorum, aslında yanlış anlamaya programlıdırlar.
Gördüğü ya da duyduğu şeyi, maalesef birçok kişi durduğu yere göre, işine geldiği gibi anlıyor, toplumsal fayda üzerinden değil, kendi küçük hesapları çerçevesinden…
İşin içine menfaat girince, etrafta birilerine şirin görünmeye, yaranmaya, yalakalık yapmaya çalışan çok sayıda insan görüyoruz.
Çok sayıda insan kişisel menfaat peşinde koşunca toplum kaybediyor, hatta bu sistemde kazandığını zenneden de kaybedendir.
Ülke olarak bize ne lazım biliyor musunuz? Tabii ki zihniyet değişikliği… Bir “zihniyet devrimi” şarttır.
Aksi taktirde inanın, Kıbrıs’ta bir çözüm olsa bile biz mevcut anlayışımızla hayır etmeyiz.
Hani şimdi yeni cumhurbaşkanlığı binasına ve yeni meclis binasına övgüler yağdırılıyor ya, kimilerinin ağzından bu binaların o heybetli hallerine hayranlık ifadeleri akıyor ya, sanırsınız görkemli bir binanın içinde yaşadığınızda, oturduğunuzda ya da çalıştığınızda şak diye her mükemmele dönüyor.
Yok öyle bir şey… Eldeki malzeme, lüks içinde, şatafat ortamında daha değerli olmaz…
“Mütevazı bir binada verimli olunmaz, çok büyük, çok lüks binalarda çok verimli olunur, çok başarı elde edilir” diye bir kural mı vardır? Yoktur tabii ki…
Büyük olan, lüks olan, pahalı olan inanlara statü ve itibar mı kazandırır sanıyorsunuz?
Statüyü ve itibarı bu şekilde elde etmeye çalışırsa birileri, zaten oralarda işler tamam gitmiyor demektir.
Her şeyimizi halletseydik, her şeyimiz tamam olsaydı ve sıra en heybetli binaları yapmaya gelseydi, fazlaca göze batmazdı ama öyle değil işte…
“Ayranımız yok içmeye…” meselesi… Karnını doyurmakta zorlanan birisine, hiçbir masrafını karşılayamayacağı lüks bir ev hediye etmek gibi…
Maliyesi batmış, ödemelerini yapamayan, sürekli borçlanan bir hükümet yapısı var işte ortada…
Hiçbir yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir hükümet…
O nedenle bu ülkeye lüks, şatafat, görkem yerine akıl lazım, özellikle de ekonomik akıl… Vizyon lazım, öngörü lazım, gelecek planlaması lazım, gerçeklikten kopmamak lazım…
Uzunca süreden beridir, hem ülke gerçeklerini hem de dünya gerçeklerini kabullenmediğimiz için hayal kırıklığına uğruyoruz. Mesela Türki cumhuriyetlerle ilgili hayal kırıklığımız da gerçeklerden kopmuş olmamızdan kaynaklanıyor…
Öte yandan, “statükodan faydalanma ya da parçası haline gelme” köhnemiş zihniyetinden de kurtulmak lazım.
Yoksa ister en görkemli binaya yerleşin ister ülkenin adını değiştirin, isterse de kıyafet üzerinden ahkam kesin hiçbir şey elde edemezsiniz. Zaten bir şey elde edemiyoruz da…
Yeni görkemli cumhurbaşkanlığı ve meclis binalarımız hayırlı olsun, herkes içinde güle güle otursun.
Bu ülkenin önceliği hiçbir zaman bunlar değildi, bize nelerin lazım olduğunu da şimdi yine sıralamayayım size, zaten biliyorsunuz.
Bunlarla kimsenin başı göğe ermeyecek, kimsenin bu sayede harikalar yaratamayacağını da çok iyi biliyoruz.
Siz de biliyorsunuz ki bu tartışmalar da bitecek hatta bir süre sonra hatırlanmayacak bile. Tartışmalar tarihin tozlu sayfalarında kalacak ve biz oradan da ders çıkaramayacağız.
Biz kim olduğumuzu ve bize ne lazım olduğunu unuttukça, özümüzü, benliğimizi kaybettikçe, bir şeyler yaratmaya, üretmeye önem vermedikçe, onurlu bir şekilde ayakta durmaya çalışmadıkça, hep birilerinin bize bir şeyler vermesini bekledikçe, eğildik sonra eğildikçe ve elimiz açık bir şekilde biat ettikçe hiçbir şey elde edemeyiz. Tam tersine hep kaybederiz, hep daha kötü oluruz…
Umut kırıcı bu kısır döngüyü durdurmadıkça tükeniş devem edecek…
Bir kesim sürekli yaranma peşinde başka bir kesim de sürekli yakınıyor, söyleniyor ve hiçbir şey değişmiyor.
Uyanmamız ve zihniyetimizi değişmemiz lazım, zor ama yapmalıyız, iyiye, güzele ulaşmak için kendi kendimize yeter olmamız şarttır. Bunu beceremediğimiz sürece hiçbir şey düzelmeyecek…
Mevcut durum berbattır. Gideceğimiz köyün minareleri göründüğü halde biz halen “dur bakalım ne olacak?” deyip duracak mıyız?
- Ülkedeki suçlular yetmedi sanki, sınır dışı edilmiş suçluları affediyorlar…
- Sınır kapıları önemlidir, soruna mutlaka çözüm bulunmalıdır…
- Beyhude bir inanmışlık mı bu, yoksa çaresizlik mi?
- Mülkiyet sorunu veya kapsamlı çözüm için yolumuz uzun olsa da çok çalışmalıyız…
- Böylesine zor bir dönemde işyerine gitmeden maaş çeken insanlar var…
- Sınır kapılarını kapatmayı aklınızın ucundan bile geçirmeyin…
- Gazetecinin devlet okulunda haber yapmasına “mülke tecavüz” demek çok saçma…
- “Çocuklarımız öldükten sonra mı bakanlık tedbir alacak?”
- Partizanca istihdamın işe gitmeden maaş alanı çok kıymetli…
- Bir gün duvara toslayacağımız belliydi, oldu işte…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız






