Üç gün önce herkesi şaşırtan bir haber düşmüştü gündeme… Neydi o haber? İş insanı ve Halkın Partisi MYK Üyesi Ahmet Tokatlıoğlu, sahte evrak düzenlediği iddiasıyla tutuklanmıştı.

    Neyle suçlanıyordu Tokatlıoğlu? Polisin iddiasına göre, Tokatlıoğlu, babasına ait tasdik memurluğu ofisinde yetkisi olmadığı halde 9 adet vekaletname hazırlamış, imzalayıp mühürleyerek evrakları sahtelemiş.

   Bu işlemleri yaptığı tarihte babası yurt dışında olduğunu için onun yerine imzaları Tokatlıoğlu atmış…

    Peki bu şikâyeti kim yapmış? Şikayetçi Maliye Bakanlığıymış…  7 Mayıs’ta Maliye Bakanlığı Genel Koordinatörlüğü şikâyette bulunmuş.

   İfadesi alınan 4 kişi, söz konusu vekaletnameler üzerindeki mühür ve imzanın Tokatlıoğlu tarafından atıldığını söylemiş. Yani onu suçlu çıkaracak ifadeler vermişler. 

     İki vekaletname de bulunamamış, çünkü bunları alanlar yurt dışındaymış…

     Ahmet Tokatlıoğlu, üç gün tutuklu kaldıktan sonra, bugün yeniden mahkemeye çıkarıldı. Bugünkü oturumda polis, yapılan incelemede vekaletnamelerdeki imzaların Tokatlıoğlu’nun babasının el yazısına ait olduğunun tespit edildiğini söyledi.

    Yani yapılan incelemeye göre, vekaletnamelere imzaları Ahmet Tokatlıoğlu atmadı… Tokatlıoğlu, nitekim bugün teminatla serbest bırakıldı. Yani ileri bir tarihte yargılanacak…

    Şimdi aklımıza takılan sorulara bir bakalım… Öncelikle şunu söyleyeyim; Tokatlıoğlu, sevilen bir insan, düzgün bir iş insanı, güvenilen bir siyasetçi…

    Tutuklandığı gün onlarca insan sosyal medya paylaşımlarında Tokatlıoğlu’nun bunu yaptığına inanmadığını yazdı, ortada bir yanlış olabileceğini belirtti.

    Ortada Maliye Bakanlığının şikâyeti, ifade verip suçlayan insanlar ve bir tutuklama olduğu halde insanların buna inanmaması ve Tokatlıoğlu için “yapmaz” demesi, ona inancını belirtmesi onun adına gerçekten güzel bir şey…

    Şimdi şunu sormak lazım? Bu imzaları Tokatlıoğlu atmadığına göre, ifadesi alınan o dört kişi neden “imzaları o attı” diye ifade verdi? Bu dört kişi kimdir?

    Maliye Bakanlığı mı bu kişilere ulaştı? Yoksa bu kişiler mi Maliye Bakanlığı’na başvurup şikâyette bulundu?

    Eğer bu kişiler gidip de Tokatlıoğlu’nu Maliye Bakanlığına şikâyet ettiyse demek ki aldıkları belgelerin yasaya aykırı olduğunu biliyordu. Mademki yasaya aykırı belgeden şikayetçidirler neden o belgeleri aldılar?

     Eğer onlar gidip de Maliye Bakanlığına şikayetçi olmamışsa, onların sahte belge aldığını kim biliyordu ki bakanlığa bildirdi?

      Yoksa şikâyeti Tokatlıoğlu’nun babasının rakipleri mi yaptı? Peki onlar nerden biliyordu böyle belgeler hazırladığını?    

      Bir insanı karalamak, itibar suikastında bulunmak, tutuklatmak, birkaç gün tutuklu kalmasına neden olmak bu kadar kolay mı? Bunları da mı görecektik bu ülkede?

      Suçlayıcı ifade veren o dört kişi de mahkemeye çıkacak mı? Ülkemizde “gizli tanık” yöntemi olmadığına göre mahkemeye çıkacaklar. Peki polisi ve mahkemeyi yanıltmışlarsa, “ortada olmayan bir suçtan” dolayı polise ifade vermişlerse amme fesatçılığı suçundan yargılanacaklar mı?

   Buraya kadar yazdıklarım olayın bazı ayrıntıları ve kafamıza takılan bazı sorulardı.

   Şimdi bu yazıyı yazmamın esas amacına geleyim; bu mesele midemi bulandırdı, çünkü bu iş bana “siyasi rakibi susturma, intikam alma” gibi geldi.

   “Sen benim açığımı, kusurumu buldun, beni mağdur ettin, ben de kaşır seninkini bulurum, hatta bulamazsam da yaratırım, hem de bunu yaparken hükümet olmanın verdiği güçlerimi kullanırım” mantığı gibi geldi bana.  

     Birçok insan böyle düşünüyor. Birçok insanın midesi bulandı… Ne yani şimdi ülkeye getirmediğiniz bir bu mu kalmıştı? Kılıfına uydurup, insanları suçlu çıkarma oyunları mı oynayacaksınız?

     Bugünkü mahkeme oturumunda söz konusu vekaletnamelerdeki imzaların Tokatlıoğlu’nun babasına ait olduğu belirtildi. Yani o imzalar Ahmet Tokatlıoğlu’na ait değilmiş.

     Ancak şeytana uymuş ve o imzaları atmış olsaydı bile düşüncem farklı olmayacaktı, bana göre olay bir komplo, bir intikam alma oyunudur.

     Eğer o imzaları atmış olsa, evet bu bir suçtur, evet yapılmaması gerekir ama ben yine de bunun bir hassasiyet, bir denetleme sonucu ortaya çıkan olay olduğuna inanmayacaktım.

     Maliye Bakanlığı denetledi de buldu ha? Nereyi doğru dürüst denetlediniz de bir tasdik memuru ofisi oltanıza takıldı? Mesela kaç noter kaç tasdik memuru denetlediniz ve ne kadarında kusur buldunuz?

     Yahu bu ülke kayıt dışı kazanç cennetti. Şimdi size bir çırpıda 10 tane kayıt dışı iş yapan meslek alanı sayarım ki artık herkes kanıksamış bile onların yaptığı bu işi. Onlarla bir derdiniz yok mu?

     Yahu bu ülke kara paradan, rüşvetten, yolsuzluktan, usulsüzlükten, partizanlıktan dökülüyor da bula bula birkaç vekaletname mi radarınıza takıldı?

     Ha, “Noterleri/ tasdik memurlarını denetlemeyin, bırakın ne yaparlarsa yapsınlar” demiyorum. Denetleyin tabii ki… Yalnız onları değil, her tarafı denetleyin ama yapmıyorsunuz…

     Bula bula canınızı sıkan bir partinin yetkili organında yer alan siyasiyi buldunuz ve kamuoyunun size inanmasını, yaptığınızın tamam olduğunu düşünmesini istiyorsunuz.

     Bu ülkede neler olup bittiğini herkes biliyor ne karanlık ne kirli işler döndüğünü… Ortada dönen para miktarları dudak uçuklatıyor. Ancak dokunulmazlar vardır onlara dokunulamıyor.

     Yahu maliyesi batmış bu ülkeye halen partizanca istihdam yapmak bile çok daha büyük suçtur, çok daha tahrip edicidir.

     Her türlü yasa dışı işle birileri malı esaslı götürürken, siz üstelik de olmayan şeyi yaratarak, senaryo uydurarak suçlu yaratırsanız kimse size “aferin” demez. Demedi de… Tokatlıoğlu’nun maruz kaldığı melese eğer yeni bir hesaplaşma, intikam alma, susturma yöntemiyse hemen bundan vazgeçin.

    Bir daha da böyle hedef seçip karalama yöntemiyle susturma faaliyeti yapmayın, bunlar bizim ülkemizde de yargımıza da uygun komplolar değil.