Vatandaş olarak en korktuğum noktaya geldik yine. Ayrışma. Evet, suç varsa cezası da vardır. BRTK müdürü, Yüksek Seçim Kurulu uyarısına rağmen, yayını kesmedi. Mahkeme, şikayet önüne gelince konuştu, olgulara göre kararını verdi. 2 ay 20 gün hapis. Mahkeme kararları kesindir ama kamu vicdanı da vardır

Kamu vicdanı, hemen ikiye bölündü. Ama böylesi bir kararın, siyasi yansımaları olacağı da aşikardır. Toplum tam da bu noktaya geldi. Yargının Türkiye hükümeti ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale ile hesaplaştığını düşünen de var, bunun sadece bir yargı kararı olduğu noktasında duran da.

Yasalara uymak, uygulamak her vatandaşın görevidir. Hele hele, kamuda üst düzey görevlere gelenler, anayasanın eşitlik ilkesinden hareket ederek, herkese eşit olmak zorundadır. Bu eşitlik ortadan kalktığı hallerde ise, doğru olan, halkın vicdanıdır, yanıdır.

Hukukçular bile siyasi görüşlerine göre bölünmüşken, toplumun genelinin de bölünmesi kaçınılmaz. Bu yeni bir yangın, yeni bir tartışma. Yargı bağımsızlığı esas. Buna sonuna kadar sahip çıkacağız. Ben yargının siyasallaştığını düşünmüyorum. Düşünenler var

Bu olay, başlı başına bir ders niteliği taşıyor aslında. Siyaseten geriliyor ve ayrılıyoruz. Maalesef, hızla fakirleşmişsiniz, umutsuzluğa itildiğimiz, çocuklarımızı göç yollarına verdiğimiz böylesi bir dönemde ayrışmak en son yapmamız gereken şey. Ancak, bu karar, siyasi etkisi de olacak bir karar

Bir süredir, hükümet eliyle anayasa çiğneniyor. Burada bir karar vereceğiz. Anayasa ve yasalar esas mı? Yoksa, siyasetçi, “yasama- yürütme- yargı” ayrımının arkasına mı sığınacak? Çünkü, anayasayı korumakla görevli olanlar, bir süredir anayasayı paspas eden siyasetçileri seyrediyor, en kolayı müdürü hapse göndermekti…

Başta da söyledim, suç varsa, ceza da var. Meryem Çavuşoğlu, çok sevdiğim, saygı duyduğum birisi. Gerçekten üzgünüm, yerine yatacak kadar da iyiliğini isteyen birisiyim. Görev süresi boyunca, siyasi görüşlerin kendisini yönetmesine izin verdi. Bu konuda kendisini çok eleştirdim. Kamu yayıncısı olan BRT, bir çok olayda siyaseti “şahsileştirenlerin” etkisi altına girdi

Meryem Çavuşoğlu, ita amiri kendisi olmasına rağmen, derdi demokrasi, çok seslilik, hukukun üstünlüğü olmayan siyasi ayakların etkisi altında kaldı. Özer Kanlı, bahsettiğim etkinin başıydı. Bu yayınla ilgili talimatın sahibi de o, hepimiz biliyoruz. Çıkıp, “talimatı ben verdim” diyemedi. Sosyal medyadan dalga geçiyor resmen…

Şimdi, bu suçu yaratan bir çok isim çıkmış, “Meryem Çavuşoğlu’nun yanındayız” diyor. Değilsiniz, azmettiricisiniz. Meryem şimdi klimasız, kan ter içinde bir kodeste, siz konforlu odalarınızdasınız. Her olayda olduğu gibi, bu olayda da en masum ceza alırken, umarım bir ders çıkarırız

Meryem Çavuşoğlu, net söylüyor: “Yasakları bildiğim için, anlaşmamız, sadece Türkiye yetkilileri konuşma yapacaktı. Öyle anlaştık. Peşi sıra KKTC yetkililerinin kürsüye çıkmasını beklemiyordum.” Şımarık çocuk edasındaki KKTC siyasetçisi bu açıklamadan utandı mı? Sanmam…

Dün akşamdan itibaren, koro halinde anayasanın 136’nci maddesini paspas yaparak, yargıyı eleştiri yağmuruna tutan siyasiler, benim gözümde kağıttan kaplam, timsah gözyaşı döken bir avuç iktidar histerisi. Meryem Çavuşoğlu suçunu kabul ederken, “göreceğim siyasileri” demişti, gördük

Demokrasi esastır. Özgürlükler esastır. Kamunun, genele hizmeti esastır. Hukuk esastır. Siyasetten bin kişi gelir geçer, ama kodese yasaları değil, “emirleri” uygulayanlar girer. Yasalarımız eski ve değişmesi gerekenler çoğunlukta. Siyasetin yoğunlaşması gereken toplumu bölecek değil, birleştirecek yasalardır

Son cümlem… Meryem Çavuşoğlu için üzüldüm. Şikayetçi Yüksek Seçim Kurulu, cezayı veren Lefkoşa Ceza Mahkemesi. O törende konuşmaması gereken siyasiler, çıkıp konuştular. Bugün utanması gerekenler yine en önde günah çıkarıyorlar…