Çift başlı ekonomik kriz yaka yaka gidiyor

ads ads ads ads
02/10/2020

ads

Ali Baturay Ali Baturay


    Covid-19 salgını, zaten çok iyi olmayan ekonomimizi daha da geriletti, kaosa soktu.

    Kapanan işyerlerine her geçen gün yenileri ekleniyor.

    İşsizler ordusu her geçen gün büyüyor.

    İşyerini kapatmayanlar direniyor, geçmişte kazandığının çok azına, işyerini ayakta tutmaya çalışıyor.

    Kapılarını kapatmayanlar küçülüyor, masraflarını kısıyor, masraf kısmanın birinci maddesi ise “personel azaltmak” oluyor.

    Devlet çalışanları kesintilerini geri aldı ama özel sektörde birçok işyerinde çalışanlar, bırakın kapalı dönemde kendilerinden kesilenin ödenmesini, işten çıkarılmamak için halen maaşının üçte ikisine ya da yarı maaşa çalışmayı kabul ediyor.

   Çalışma yaşamı eskiden de çok düzgün değildi ama kriz, yine en çok özel sektör çalışanını, işçiyi, asgari ücretliyi vurdu…

    İşyerleri Covid-19 krizine karşı direnmeye çalışırken, bir de döviz krizi baş gösterdi, çift başlı bir ekonomik krizle karşı karşıyayız...

    Ülkede birçok girdi dövizle satın alınıyor, ülkeye giren birçok ürün dövize endeksli, günlük alışverişlerde de dövizin etkisi var, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi nedeniyle durmaksızın yükselen döviz, içinde bulunduğumuz krizi daha da çekilmez kılıyor.

    Döviz krizi, ayakta durmaya, işyerini kapatmamak için direnmeye çalışan işyeri sahiplerinin direncini kırıyor.

    Elektriğe zam yapılmadı ama iş yapamaz durumdaki işletmeler için elektrik ücreti eskisinden daha fazla yakıyor ve dayanılmaz oluyor.

    Sıkça duyuyorsunuz “7 bin işyeri kapatıldı”, “8 bini aşkın işyeri kapatıldı” diye, pardon bunlara “kapatıldı” denilmiyor, “faaliyetlerine ara verildi” deniliyor, sanki büyük çoğunluğu bir daha geri dönebilecekmiş gibi…

     Covid-19 krizi kolay kolay bitecek gibi görünmüyor, bunun üzerine döviz krizleri de ekleniyor ve ciddi devlet desteği olmadan birçok işletmenin geri dönmesi imkansız…

     Devlet, “kısıtlı imkanları” nedeniyle hiçbir zaman reel sektöre arzu ettiği katkıyı yapamayacak, zaten devleti yönetenler, “asli görevlerinin” devlet çalışanlarının maaşını ödemek olduğunu sanıyor.

     Turizm kolay kolay ayağa kalkacak gibi görünmüyor, ona bağlı birçok yan işletme de çok zor durumda kaldı, çoğu kapısına kilit vurdu.

     Şimdi son umut yükseköğretimde, sarılacak son can simidi olarak görülen üniversite öğrencileri, tüm ülkeyi kurtarabilir mi?

     Bir nefes olur ama tüm ülkeyi kurtaramaz.

     Ekonomistlere, uzmanlara göre, esas krizin etkisini bu aydan itibaren göreceğiz, yıl sonuna kadar durum daha da kötü olacak.

    Uzmanlar, halka “ciddi borçlara girmeme, elinde avucunda olanı idare etme” çağrısı yapıyor.

    Birçok kişi bırakın tasarrufu, açlık sınırına geldi, hatta açlık çekenler bile var.

    Aslında uzmanların çağrısı biraz da “tuzu kuru” kesime, kendini garantide zannedenlere ama krizin ne boyuta ulaşacağı ve kimi ne kadar yakacağı belli değil, bu fırtına herkesi vurabilir, güvende olduğunu zanneden devlet çalışanlarını da…

     Reel sektördeki daralma, reel sektörün devlete olan yükümlülüklerini yerine getirememesi, devlet gelirlerini de etkileyecek, bunu da görmek gerek.

     Seçim süreçleri, sorunların görülmesini engelliyor, ısrarla bir “tozpembe tablo” yaratılmaya çalışılıyor, seçim nedeniyle hükümet bazı konularda şartları zorluyor, peki seçim sonrası…

     Biraz hafızanızı zorlayın, eskileri düşünün, seçim önceleri, seçim süreçleri hep sorunsuz gibi geçer ama sonrası gerçekle yüzleşiriz, seçim sürecinde “maddi yetersizlik” sözünü duymazsınız ama seçim geçince başlar yönetenler yakınmaya, şikayet etmeye, “parasızlıktan”, “imkan olmamasından”, “yasal engellerden” falan söz ederler…

    Seçim süreçlerinde elde edilenler, seçim geçtikten sonra pek öyle rahat elde edilemez.

    Seçim süreçleri boyunca “peri masalı”, seçim sonrası “yokluk masalı” anlatılır bize, hatta bazen “korku filmi” izleriz…

    Zamlar hep seçim sonralarına bırakılır, kemer sıkma akla gelir ama kemeri hep dar gelirli sıkar, yönetenler yığınla mazeret sıralarlar bize…

    Sorunlarınızı çözemez hale gelirsiniz, büyü bozulur adeta…

    Korkarım ben seçim sonralarından, peri masallarına inanmam, bilirim o “yokluk masalları” ile yüzleşeceğimi…

    Ne yapsak acaba, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra erken seçim duasına mı çıksak?

    Kurtuluş değil ki seçimler, bütçede ciddi masraflar da yaratan seçimler maalesef sorunlarımızı çözmüyor, bu seçim bitmeden yeni bir seçime hazırlanmaya tahammülümüz de takatimiz de yok.

    Seçim öncesi politikalarıyla ülke yönetilmesi meselesi bizi bir yerlere taşımaz, ancak bize kaybettirir, bu sürede yaşanan gerginlikler, kamplaşmalar da cabası…

    Seçim geçecek bir şekilde, az bir zaman kaldı ama esas siz seçim sonrasını düşünün, seçim sonuçlarına göre birçok siyasi parti içinde taşlar oynayacak, sarsıntılar olacak…

     Kazananlar için de kaybedenler için de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bir süre ne hükümet edenler kendine gelebilecek ne de muhalefet edenler ve siz böylesine bir kaosta ekonominin yönetileceğini mi zannediyorsunuz?

     Çift başlı ekonomik kriz yaka yaka gidiyor, seçimden konsantresini kaybetmiş siyasilerin zaten kısıtlı olan imkanlarla çare yaratabilmesi çok zor görülüyor.

     Bizi uyaran uzmanlara, “karamsar”, “kötümser”, “felaket tellalı” diyebilirsiniz ama hem dünyada hem de ülkemizde göstergeler onlara inanmamızı sağlıyor, seçim rüyasından uyandığımızda bir daha gözümüzü kırpamayabiliriz, görünen o ki; 2021 bizim için 2020’den bile zor bir yıl olacak...

      

02/10/2020 21:16
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS:
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.