Dünya Bankası: Reform Yapmadığınız İçin Orta Gelir Tuzağına Düştünüz!

ads ads ads ads
24/06/2018

ads

Birikim Özgür Birikim Özgür


Geçtiğimiz haftalarda Dünya Bankası uzmanları ülkemizi ziyaret ederek bir sunum gerçekleştirdi.

Sunumun içeriğini bazı gazeteler manşete taşıdı ancak kamuoyunda hiçbir nitelikli tartışmaya da rastlamadık.

Dünya Bankası, KKTC ekonomisinin durumunu AB ekonomisi ile kıyasladı.

Tam ihtiyacımız olan şey bu aslında.

Cam fanusta gül değiliz.

Performansımızı ölçebilmek için mutlaka kendimizi bir yerlerle kıyaslamak mecburiyetindeyiz.

AB kıyaslaması en etkili araçlardan bir tanesi…

Bu kıyaslamayı yapmazsak ve elde ettiğimiz bulgulara göre kendi yönümüzü belirleyemezsek yok olup gideceğiz.

Çünkü bu neoliberal dünya sistemi tam da bazı sözde solcu arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi çok acımasız!

Bizimki gibi küçük bir toplumu hap gibi yutabilir.

Ancak tek bir alternatifimiz var.

Bu sistem içerisinde varlığımızı sürdürecek şekilde canla başla çalışmak.

Bizim bazı solcuların “sözde” oluşunun yegâne sebebi de bu.

Çalışmayı, çabalamayı değil sanki iki kutuplu dünya düzeninde yaşıyormuşuz gibi sadece eleştirmeyi ve cepheleşmeyi marifet görmeleri.

Berlin duvarı yıkıldıktan sonra dünyada solun “direnme” değil “değişme / değiştirme” üzerinden kendini yeniden yapılandırdığından bihaberler.

Soldaki bu hastalıklı düşünce yapısı nedeniyle merkez siyasette sağcı partiler adeta tek başlarına dans ediyor.

Ne diyor Dünya Bankası?

“2008 krizinin ardından AB ülkeleri reformlarını yaptı ve düzlüğe çıktı ama KKTC’de reformlar yapılmadığından dolayı orta gelir tuzağına düşüldü”…

Yüksek gelirli ekonomi statümüzü kaybettik.

Ve orta gelir tuzağına düştük.

Reform yapmadığımız için!

Son 10 yılı hızlıca gözden geçirelim…

2008, Kıbrıs’a kesin dönüş yaptığım yıl.

Rahatlıkla iddia edebilirim ki 10 yılda az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de döndük baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz!

Evet, son 10 yılda tek bir reforma dahi imza atmadık!

Bazıları basit bir hesapla, “ama bu 10 yılın 5 yılı CTP iktidardaydı” diyebilir.

Ben de zaten “biz yaptık, UBP-DP bozdu” diyemiyorum.

Belki tek diyebileceğim “biz mali disipline uyduk, onlar uymadı” gibi bir şeyler olabilir.

Ki eğer reformlarla desteklenmezse bunun da halka yansımaları genellikle ters yönlü olur.

Özetle, “sağcı partilerin reform yapma gibi bir derdi yokken solcu partilerde de kale gibi sağlam reform karşıtları var” diyebiliriz.

Hal bu olunca makroekonomik göstergeler üzerinden geleceğe yön verme gibi bir siyasi kültür oluşturulamıyor.

10 yıl boyunca havanda su dövdük.

Ve orta gelir tuzağına hapsolduk.

Son derece anlaşılır bir durum bu.

Dünya Bankası bizi teskin ediyor:

“Bu duruma düşen sadece siz değilsiniz”…

“Gelişmekte olan birçok ekonomi orta gelir tuzağına düştü”…

Ve ekliyorlar:

“Vizyonunuz olmalı”.

Dolaylı olarak önerdikleri elbette ki AB vizyonu…

Satır aralarında çözümün bu vizyona katkısının altını çiziyorlar.

Aşina olduğumuz bir vizyon bu:

“Çözüme hazırlanmak için AB vizyonu”…

Veya “Çözüm ve AB vizyonu”…

Orta gelir tuzağından kurtulmamız için yapmamız gerekenleri şöyle sıralıyorlar:

Küresel ekonominin bir parçası olmalıyız.

Aslında milli gelirimizin % 81’i oranında sınır ötesi ticaretimiz var.

Bu bir gösterge…

Kıbrıslı Türkler dünyaya entegre olmuş durumda.

Ancak ticaret maliyetlerimiz çok yüksek olduğundan kârımız düşük.

İhraç ettiğimiz ürünler de düşük katma değerli…

Bana göre bu sorunun çözümü teknoloji üretiminde.

AR-GE faaliyetlerini destekleme ve teknoloji alanları geliştirme ile ilgili düzenlemeleri içeren yasalar yıllardır Mecliste…

Yapısal reformlar geciktiği için bürokrasi bu düzenlemelerin yeni kara deliklere yol açacağından endişeli.

Dolayısı ile dünya ekonomisine entegrasyonumuz askıda beklemekte.

Dünya Bankasına göre yapmamız gereken bir diğer şey ise “işletme dostu bir idare kurmak”.

Bunu da hemen Türkçeleştirelim.

Kamu reformu gündemde ancak ruhu eksik.

Kamunun düzenleme ve denetleme fonksiyonlarını ön plana çıkarıp işletmecilikle ilgili tüm fonksiyonlarını özel sektörle sivil toplum kuruluşlarına devretmediği müddetçe kamu reformu ile murat edilen sonuca ulaşılması mümkün değil.

Eğer “biz kamu ağırlıklı ekonomik rejimi dönüştüreceğiz” diyen bir lider yoksa Dünya Bankası rapor yazmaya devam etsin. Bir gün belki işletme dostu bir idare kurmaya karar veririz de dönüp bu raporlara bakıp yararlanmaya çalışırız.

Son olarak Dünya Bankası KKTC’de adil gelir dağılımı olmadığını işaret ediyor ve örnekler sunuyor.

Malta’da kreşe giden çocuk sayısı iki kat artınca kadın istihdamı patlamış.

Sonuç olarak 10 yıllık tecrübenin ardından şu noktadayız:

Reformlarımızla ilgili Türkiye bize yalvarmaktan vazgeçti.

“İstiyorsanız reformlarınızı yapın ve reformlar için size ayırdığımız kaynaklara ulaşın” deme noktasına geldi.

Onlar da parayı ağaçtan toplamıyor.

AB zaten Kıbrıslı Rumların baskısıyla Kıbrıslı Türklere yardımlarını kıstıkça kısmış durumda.

Dünya Bankası, bizden işaret bekliyor.

“Siz söyleyin, biz size reformlarınızda yardımcı olalım” diyor.

Orta gelir tuzağından çıkmak istiyorsak;

1) Küresel ekonomiye nitelikli üretimle daha fazla entegre olmak,

2) Kamu sistemimizi yeniden düzenlemek ve

3) Adil gelir dağılımını sağlamak mecburiyetindeyiz.

Bunun gereği de reform yapmaktır!

Türkiye ve AB kaynaklarının reformlarımızı destekleyecek biçimde etkin ve verimli kullanılması hususunda;

Karar bizim!

24/06/2018 09:58
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: birikim özgür
MANŞETLER

HK Birikim Özgür

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.