Doğu Akdeniz’de yeni düzen arayışında enerjinin önemi

Hidrokarbon direktörü, (Observatoire Méditerranéen de I’Energie) Dr. Sohbet Karbuz doğal gazla ilgili önemli gelişmeleri Havadis için değerlendirdi…

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
27/10/2012
Havadis

Doğu Akdeniz’de yeni düzen arayışında enerjinin önemi

  “Doğu Akdeniz’deki kaynakları geliştirmek, büyük jeopolitik zorlukların ve engellerin üstesinden gelmeyi gerektirecektir. Bu zorluklar arasında en hassas sorunlardan birisi, münhasır ekonomik bölge konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıklardır”

  “İsrail ve GKRY herhangi bir gaz ihracat altyapısına sahip olmadığından şu sıralarda en çok tartışılan konulardan biri gazın nasıl ihraç edileceğidir. Kağıt üstünde birçok seçenek bulunmasına rağmen her bir seçenek bir çok politik, finansal ve güvenlik zorluklar içermektedir”

  “Enerji ekseninde karşılıklı meydan okumaların artması, Orta Doğu’nun güvenliği ve istikrarına karşı da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ülkelerin izlediği uzun vadeli olmayan politikalar, bölgede zaten var olan çekişmeleri daha karmaşıklaştırmakta ve sorunları artırmaktadır”

İsrail ve Kıbrıs açıklarında son birkaç yıldır yapılan önemli doğal gaz keşifleri sonrasında, Doğu Akdeniz uluslararası petrol sektörü ve jeopolitiğin odak noktası haline gelmiştir. Eğer halen sürdürülen ve ileride yapılması planlanan aramalar da başarılı sonuçlar verirse, sadece bu bölgenin değil, tüm Akdeniz’in enerji tablosu önemli derecede değişebilir. Ancak, Doğu Akdeniz’deki bu kaynakları geliştirmek, büyük jeopolitik zorlukların ve engellerin üstesinden gelmeyi gerektirecektir. Bu zorluklar arasında en hassas sorunlardan birisi, münhasır ekonomik bölge konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıklardır. Dolayısıyla, belki de tek ortak payda olan enerji, Doğu Akdeniz ve çevresindeki jeopolitik çekişmenin ana unsuru haline gelmektedir.


Doğu Akdeniz’deki Enerji Keşifleri

Mısır’ın Akdeniz’de 1960’lardan beri yürüttüğü deniz sondajlarını 1990’ların sonunda doğru derin sulara kaydırması sonucu 300 den fazla doğal gaz sahası keşfedilmiş ve akabinde Mısır doğal gaz ihracat eder hale gelmiştir. Mısır’ın bu başarısı 1948’den beri gerek karada gerekse denizde açtığı 780’den fazla kuyuda bir türlü ticari miktarlarda doğal gaz ve petrol keşfedememiş İsrail’i sürekli motive etmiştir. On yıllar boyunca süren ve sonuç alınamayan hidrokarbon arama faaliyetlerinden sonra 1999 ve 2000 yıllarında İsrail’in Ashkelon yerleşkesinin batı kıyısındaki sığ derinliklerde ve Gazze Şeridi’nde 5 adet küçük çaplı doğal gaz keşfi yapılmış ve yapılan keşifler umutları artırmıştır.

Bu küçük çaplı keşifler Doğu Akdeniz’in derin sularında arama çalışmalarına ve sismik veri toplama çalışmalarına hız kazandırmıştır. İsrail ve Güney Kıbrıs açıklarında 2009’dan bu yana yapılan 3 büyük çaplı gaz keşfi, bölgenin çok önemli doğal gaz potansiyeline sahip olduğunu bize göstermiştir. Öyle ki, İsrail açıklarındaki Tamar ve Leviathan sahaları 2001 ve 2010 yılları arasında yapılmış olan dünyanın en büyük derin deniz gaz keşiflerindendir.

Haziran 1999-Ağustos 2012 tarihleri arasında Gazze Şeridi, İsrail ve Güney Kıbrıs açıklarında keşfedilen 12 sahadaki doğal gaz miktarı toplamda 1,1 trilyon metreküpü geçmektedir ki bu miktar neredeyse Azerbaycan’ın ispatlanmış doğal gaz rezervlerine karşılık gelmektedir. Ağustos başı fiyatlarıyla bu sahaların parasal değeri 330 milyar dolar civarındadır. Yapılan tüm bu keşiflere rağmen Doğu Akdeniz halen dünyanın en az arama yapılan bölgeleri arasındadır.

Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Kurumu (USGS) Mayıs 2010 tarihinde, Doğu Akdeniz’deki Levant Başenin’in (İsrail, Gazze Şeridi, Güney Kıbrıs ve Lübnan açıkları) keşfedilmemiş petrol ve gaz kaynağı potansiyelini değerlendirerek bu düşünceyi doğrulamıştır. USGS’nin bu çalışması, Levant Başenin’de 1,7 milyar varil petrol ve 3,5 trilyon metreküp doğal gaz olduğunu öngörmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz keşifler ve USGS değerlendirmesi, Doğu Akdeniz’de var olduğuna inanılan petrol ve gaz rezervlerine olan inancı önemli derecede artırmıştır. Doğal olarak bu bölge de, en umut verici arama pazarlarından biri haline gelmiştir. Bugün bölgedeki bütün ülkeler bu karlı pazarda kendi dilimlerini sağlama almak için yarışmaktadırlar.

Şubat 2007 tarihinde GKRY(Güney Kıbrıs Rum Yönetimi)’nin ilk deniz alanları ruhsat ihalesinde Kıbrıs Adası’nın güneydoğu tarafında bulunan bir parseli (12. Blok) alan Amerikan Noble Energy Aralık 2011’de bu bölgede büyük bir gaz sahası keşfetmiştir. Hemen akabinde GKRY Şubat-Mayıs 2012 döneminde diğer parselleri kapsayan ikinci ihale sürecini başlatmıştır.


Bölgede Yeni Bir İttifak: İsrail ve GKRY

Suriye ve Lübnan açıkları, şimdiye kadar hiçbir kuyu sondajı yapılmamış alanlar arasında olmasına rağmen bu iki ülke kendi deniz kaynaklarının kullanımı konusunda İsrail ve GKRY’den daha yavaş hareket etmiştir. Lübnan 2012’nin ilk çeyreğinde deniz alanlarında doğal gaz aramacılığı için ilk ihale sürecini başlatmaya karar vermiş fakat bu hedef birçok nedenden dolayı 2013’e ertelenmiştir. Suriye, düşen petrol üretimini dengelemek ve gaz ithalatını düşürmek için yabancı şirketlerin denizlerdeki petrol/gaz aramacılık faaliyetlerini teşvik etmiş ve Mart 2011-Aralık 2011 döneminde 3 bloğu kapsayan deniz arama ruhsatları ihalesini açmıştır. Fakat bu ihale, ülkede devam eden kriz yüzünden askıya alınmıştır.

Bu arada, Mısır, Haziran ayında Akdeniz ve Nil Delta Başenin’de 15 bloğu kapsayan yeni bir uluslararası ihale açmıştır. Teklif verme süresi Kasım 2012’de sona erecek bu ihalede sunulan 6 bloğun İsrail ve GKRY’ye yakın olması Mısır’ın bölgeye artan ilgisini göstermektedir.

Halihazırda, İsrail ve GKRY keşfedilen gaz kaynaklarını en iyi kullanmanın yollarını aramaktadırlar. GKRY’nin ana düşüncesi, yurtiçi pazarındaki ihtiyacı az olduğundan dolayı üretim fazlası gazı ihraç etmektir. İsrail için işler biraz daha farklıdır. İsrail hükümeti gazı daha çok yurtiçinde kullanmayı planlamaktadır. Tzemach Komitesi olarak bilinen bir hükümet komitesi, devlet ihracat politikası hakkında bir çalışma hazırlamaktadır. Komitenin önümüzdeki haftalarda sunacağı nihai rapor keşfedilen gazın nasıl değerlendirileceği ve ne kadarının ihraç edilmesine müsaade edileceği konularındaki tartışmalara son noktayı koyacaktır.

İsrail ve GKRY herhangi bir gaz ihracat altyapısına sahip olmadığından şu sıralarda en çok tartışılan konulardan biri gazın nasıl ihraç edilebileceğidir. Kağıt üstünde bir çok seçenek bulunmasına rağmen her bir seçenek bir çok politik, finansal ve güvenlik zorluklar içermektedir. Dolayısıyla, bölgeden gazın nasıl dış pazarlara ihraç edilebileceği sorunu halen bir çözüm bulamamıştır.

Doğu Akdeniz’de tanık olduğumuz gaz bolluğu, enerji güvenliği ve ekonomik refah açısından büyük fırsatlar sunmaktadır. Ancak bu çok büyük teknik, politik, yasal, yönetimsel ve güvenlikle ilgili sorunlar da ortaya çıkarmaktadır. Münhasır ekonomik bölgelerin tanımlanması etrafında yoğunlaşan politik sorunlar ve güvenlik sorunları medyada da geniş yer bulmaktadır.

İsrail’in Lübnan’la olan ve yaklaşık 850 km2’yi kaplayan Akdeniz’deki münhasır ekonomik alan sorunu muhtemelen GKRY’nin arabuluculuk yapmasıyla çözülebilecektir. Fakat Türkiye, Yunanistan, KKTC ve GKRY arasındaki benzer tartışma ve mücadele daha uzun bir süre devam edecek gibi gözükmektedir. GKRY’nin açtığı ikinci doğal gaz arama ihalesinde arz edilen parsellerden bazıları, Türkiye’nin kendi kıta sahanlığında gördüğü (Ada’nın batısında kalan bölgede) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin Türkiye’nin milli petrol şirketi olan TPAO’ya verdiği arama alanları (Ada’nın güneyi) ile çakışmaktadır. Hatırlamak gerekirse Türkiye ile KKTC Eylül 2011’de kıta sahanlığı ve açık deniz petrol ve doğal gaz aramacılığına dair anlaşma imzalamışlardır. Kasım 2011’de TPAO’ya 7 blok için verilmiş olan arama ruhsatlarından altı tanesi GKRY’nin tek taraflı olarak ilan ettiği münhasır ekonomik bölge alanlarını kapsarken, geriye kalan bir tanesi kuzeydeki Gazimagosa’dadır.

Türkiye GKRY’nin ve bölgede faaliyet gösteren şirketlerin Kıbrıs sorunu çözülmeden veya Kıbrıs Türklerinin onayı olmadan petrol/doğal gaz arama ve çıkarma faaliyetlerinde bulunmamalarını talep etmiş ve hatta GKRY ile işbirliği yapacak şirketlerin gelecekte Türkiye’de enerji projelerine dahil edilmesinin söz konusu olmayacağını ifade ederek GKRY’nin açtığı ikinci ihaleye itibar etmemeleri çağrısında bulunmuştur. Ne var ki 15 ülkeden toplam 5 şirket ve 10 konsorsiyum GKRY’nin ihalesine teklif sunarak bu uyarıları ciddiye almadıklarını göstermiştir. Kıbrıs’taki iki halkın denizdeki doğalgaz ve petrol kaynaklarının nasıl kullanılacağına, gelirin nasıl paylaşılacağına ve bunun hangi formatta olabileceğine birlikte karar vermesi en mantıklı ve kalıcı çözümü beraberinde getirecektir.

Güvenlik sorunlarını bölgede en çok düşünen taraf İsrail’dir. İsrail, insansız hava uçakları ve donanmaya ait gemilerle gaz platformlarını hem karadan hem de denizden koruma altına almışken ileride Lübnan veya Gazze’den gelebilecek saldırılara karşı koyabilmek amacıyla bir kaç ay önce 750 milyon dolarlık özel bir savunma bütçesini onaylayarak konuya olan hassasiyetini göstermiştir.

Bölgedeki ülkeler arasındaki güvenlik ve politik sorunlar değişen ilişkileri de beraberinde getirmekte ve Doğu Akdeniz’de yeni bir bölgesel güç dengesinin şekillenmesine yol açmaktadır. Bu nedenledir ki bir kaç yıldır her aktörün değişen ulusal çıkarları doğrultusunda, değişen ittifaklara ve bölgesel aktörler arasında oluşan rekabetlere şahit olmaktayız.

Arap baharının rüzgarının esmesiyle beraber gittikçe yalnız kalan İsrail, bölgede ittifak arayışlarına girmiş ve doğal gaz keşiflerini bu arayışta katalizör olarak kullanarak GKRY ve Yunanistan ile yakın ilişkiler geliştirmeye başlamıştır. Enerji ekseninde yüksek diplomasi trafiği ile pekinleşen bu ilişkilerin iki ülke arasındaki ekonomik, siyasi ve askeri yakınlaşmayı derinleştireceği de beklenmektedir.

Diğer yandan, Suriye’de rejiminin değişmesi bir anlamda Rusya ve İran’ın Akdeniz’e açılmasının önlenmesi anlamına gelecektir. Belki bunun da etkisiyle Rusya Suriye’deki deniz üssünü Güney Kıbrıs’a kaydırma olasılığının planları yaparken iki ülke arasında mevcut olan ekonomi ve enerji işbirliğini pekiştirmektedir. Rusya’nın Aralık 2011’de GKRY’ne verdiği 2,5 milyar dolarlık borcun 5 milyar dolara çıkarılması görüşmeleri, iki Rus şirketinin GKRY’nin ikinci doğal gaz arama ihalesine teklif vermesi bunlara örnek olarak gösterilebilir. Rusya İsrail’i de ihmal etmemektedir. Rus Rosneft’in İsrail’in gaz sahalarını geliştirmek için girişimlerde bulunması, İsrail gazının LNG olarak pazarlaması amacıyla Gazprom Export’un mutabakat anlaşması yapması ve iki ülke arasında artan ticaret ve üst düzey ziyaretler de buna işaret etmektedir.


Sonuç

Özetlemek gerekirse, Ocak 2009’dan bu yana yapılan büyük gaz keşifleri dünyanın en karmaşık politik bölgelerinden biri olan Doğu Akdeniz’de yeni çatışmaları körükleyecek, var olanları alevlendirecek ve zaten dengesiz olan bu bölgeye artı kaygılar ekleyecek olsa da, bölgesel işbirliği ve bölge refahı açısından bir fırsat sunmaktadır. Bu kaynaklar herkesin yararına olacak şekilde geliştirilmediği sürece, var olan çatlakları artırabilir, hatta bazı durumlarda geniş çaplı çatışmalara yol açabilir. Petrol ve gaz kaynakları Doğu Akdeniz ve ötesindeki ülkelerin geleceğinde baskın bir faktör olmaya devam edecektir. Bu kaynakların istikrar, refah ve uzun dönemli enerji güvenliği mi sağlayacağını yoksa çatışmaları tetikleyici bir etken mi olacağını şu anda öngöremiyoruz.

1 Temmuz 2012 tarihinde GKRY’nin AB dönem başkanlığını ele almasından kısa bir süre öncesine kadar Doğu Akdeniz deki gaz keşiflerinin Avrupa’nın enerji arz güvenliğine beşinci bir koridor olarak muhtemel katkısı konusunda sessiz kalan Avrupa Birliği’nin önümüzdeki aylarda GKRY’nin (Yunanistan ile birlikte) öncülüğünde bu konuya ağırlık vermesi beklenmektedir. GKRY yüksek ihtimalle ikinci deniz ruhsatları ihalesinin sonuçlarını AB başkanlığı bitmeden açıklayacaktır. Akabinde yaşanacak süreç ise Türkiye’nin AB’ye katılımında bir dönüm noktası olacaktır. Komşularıyla sıfır problem politikasıyla bölgesel ve global güç olma yolunda kollarını sıvayan ülkemizin bir an önce gerçek derinliği olan, tutarlı ve uzun vadeli stratejiler geliştirmesi sıfır politika ve sıfır komşu yorumlarından sıyrılması gerekmektedir.

Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkeleri tek paydada toplayan enerji konusu, dikkatli ve akılcı bir şekilde ele alınmadığı için maalesef birleştirici yerine ayrıştırıcı bir politik araç haline dönüşmektedir. Enerji ekseninde karşılıklı meydan okumaların artması, Ortadoğu’nun güvenliği ve istikrarına karşı da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ülkelerin izlediği uzun vadeli olmayan politikalar, bölgede zaten var olan çekişmeleri daha karmaşıklaştırmakta ve sorunları artırmaktadır. Enerji konusunun bölgenin refahı yolunda fırsata çevrilmesi ise bölgedeki ülkelerin samimi ve yapıcı bir diyalog kurarak dengeli fakat pragmatik bir yaklaşım oluşturmalarına bağlıdır.

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS: sohbet karbuz
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.