Erçin Tekakpınar yazdı: Yürüyüş üzerine bir pazar yazısı
20/11/2022












Dünyada olduğu gibi KKTC’de de fiziksel hareketsizlik ve buna bağlı rahatsızlıkların arttığını sürekli duyuyoruz, dinliyoruz. Uzmanlar buna çözüm olarak, en düşük maliyetli ve herkes tarafından kolayca yapılabilecek fiziksel aktivite türü olan yürüyüşü şiddetle tavsiye ediyorlar.
Bu ara ben de bol bol yürüyüş yapıyorum. Boş zamanımın oldukça fazla olduğu bu günlerde bu yürüyüşler bazen günde iki kez bile oluyor.
Niyetim, yürüyüşün olumlu etkilerini anlatmak değil. Bunlar, doktorların ve spor hocalarının işi. Bu bilgilere herkes kolayca ulaşabilir. Benim söyleyeceklerim başka.
Kitap okumayı severim ama sürekli okuyan birisi değilimdir. Tavsiye üzerine veya daha çok mesleki bilgileri tazelemek ya da siyaset ve tarih ile ilgili bazı kitapları, fırsat buldukça okumaya çalışırım. Fakat Türkiye’ye gidişlerimde mutlaka AVM’lerdeki kitapçılara uğrar, 1-2 kitap alırım. Bu hiç şaşmaz.
İşte bu psikoloji içerisinde, 2020 yılı başında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı olarak bir toplantı için gittiğim İstanbul’da yine fırsat bulup kitapçılara uğramış ve 2-3 kitap almıştım. Ancak o günlerde iş yoğunluğu, hemen ardından başlayan pandemi süreci derken bu kitapları okuyacak fırsat bulamamış hatta doğruyu söylemek gerekirse aldığımı bile unutmuştum.
Geçtiğimiz hafta evde eşyalarımı düzenlerken almış olduğum bu kitapları rastgele buldum. Kitapları elime alıp ne olduklarını, kimin yazdığını, konusunun ne olduğunu anlamaya çalışırken, son dönemde çok sık yapmakta olduğum aktiviteden olsa gerek “Yürümenin Felsefesi “ isimli kitap dikkatimi çekti.
Fransız felsefe profösörü Frederic Gros’un yazdığı ”Yürümenin Felsefesi “ isimli bu kitap gerçekten harika. Henüz kitabı bitirmiş değilim, sadece 4-5 gündür okuyorum ancak şiddetle tavsiye ederim. Ben, daha şimdiden yürüyüşün sadece yürüyüş olmadığını sadece bir yerden bir yere gitmek olmadığını kavramaya başladım.
Günlük hayatımızın sıradan bir aktivitesi gibi görünen yürümeye, felsefi bakımdan anlamlar yükleyen bu kitap; insan hayatı için sıradan bir eylem gibi gözüken “yürümenin” düşündüğümüzün aksine nasıl da sıra dışı bir deneyim olduğunu anlatmakla kalmıyor Nietzsche, Rousseau, Thoreau, Kant ve Gandi gibi düşünürlerin yürümek-düşünmek yazmak üzerine kurulu hayatlarından ve yaşamlarından alıntılarla destekleyip gerçekten yürümenin sadece bir aktivite olmadığına inanmamızı sağlıyor.
“ Peki yürümek sadece evle iş arasında gidip gelmek, bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak değil de evrenle özel bir ritim, akort ya da hafifleme içinde buluşmak olabilir mi? Yeryüzüyle hemhal olup kendimizi başkalaşmaya açarak yürüyebilir miyiz?” sorularına cevap arayan kitap, ayrıca işin felsefesine uygun olarak yürüyüşün mümkünse yalnız yapılmasını, mümkün değilse de az sayıda insanla ve konuşmadan gerçekleştirilmesini öneriyor. Ben de bunu özellikle katılıyorum.
İnsanda yürümeye karşı istek uyandıran ve farklı bir bakış açısı yaratan bu kitabı, henüz bitirmiş değilim. Tembellik yapmaz ve 2-3 gün içinde, disiplinli bir şekilde okuyabilecek fırsat bulabilirsem; bu hafta sonuna kadar okuyup bitirebileceğimi düşünüyorum.
Pandemi nedeniyle, uzun bir süre yaşamak zorunda kaldığımız “sokağa çıkma” yasağı günlerinde, en fazla özlenen aktivitenin yürüyüş olduğunu söyleyebiliriz. Sokaklarda, parklarda, yürüyüş alanlarında , her yaş grubundan bir çok insanın sabahın erken saatlerinde ya da gün sonunda yürüdüğüne ve bu sayının her geçen gün arttığına şahit oluyoruz.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki , işin felsefesini beğenmeyenler ya da sevmeyenler olabilir. Yürümenin aslında müthiş bir özgürlük ihtiyacı ve hissi olduğunu unutmadan, en azından sağlık için , mutlaka yürüyüş yapmayı ihmal etmemeli, hem fiziksel hem de ruhsal sağlımıza dikkat etmeliyiz.
