Eskiyle güya yeni başlangıç

ads ads ads ads
05/02/2018

ads

Yusuf Kanlı Yusuf Kanlı


Hadi gözümüz aydın. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile “kimyası çok uyuşan” Nikos Anastasiades ikinci turda %56 oyla ipi göğüsledi, başkanlık koltuğunu korudu. Böylece, Başpiskopos Makaryos ve Glafkos Klerides’ten sonra ikinci dönem koltukta kalabilen liderler listesinde kendisine yer buldu Bay Niko…

Kutlamıştır “kimya ikizi” Niko’yu gece yarısı bizim “Mıstaa” Akıncı. Deniştir belki de, “Hadi Bire Niko, yeni şeyler söyleyelim şimdi…” Ne cevap verebilir Niko? Bütün kampanya sırasında “0 asker, 0 garanti, 0 yerleşikler” diye kampanya yaptıktan sonra, hadi gel uzlaşalım be Mıstaa” diyebilmesi ne kadar kıvırma kapasitesi gerektirir acaba? Rum seçmeni yer mi, Türk tarafı güvenilir bulur mu, bunlar da ayrı komplikasyonları yeni dönemin.

Eskiyle yeni başlangıç olabilir mi? “Olur” derseniz, niye olmasın derim ama, “Olmaz, olamaz” diyenlere de hak vermemem mümkün değil.

6 Temmuz akşamından çok önceden bence Federasyon opsiyonu ölmüştü Kıbrıs’ta. Crans Montana’da, 6 Temmuz akşamı, Niko ve saz arkadaşı Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias efendi federasyon seçeneğinin cenaze namazını kıldırdılar BM Genel Sekreteri António Manuel de Oliveira Guterres’e.

Değerli akademisyen arkadaşım Prof. Dr. Mehmet Hasgüler seçim öncesinde kaleme aldığı ama seçim sonucu değerlendirmesi olarak sunulan yazısında Niko için “Züccaciye dükkanındaki fil” benzetmesini yaptı. Hiç de abartmadı doğrusu. Federasyon saplantısı içerisindeki Kıbrıs Türk solu açısından hem Niko hem de sosyalist Akel’in adayı  Stavros Malas “federasyon savunucusu” olarak algılandıklarından arada fark gibi idiyse de, eski EOKA çetesinin desteğinde siyaset yapan Demokratik Hareket Partisi (Disi) destekli Niko ile komünist Malas arasında tabii ki oldukça büyük farklar vardı. O nedenle de bizim solcu arkadaşlar Malas kazansın diye dua ederken Rum kilisesinin duaları ve desteği de Niko efendi içindi.

Federasyon, alt kimlikleri görmezden gelerek üst kimlik Kıbrıslılıkta birleşmeyi hayal eden Kıbrıs Rum ve Türk solu için temel siyasi yaklaşım olurken, gerek Niko’nun partisi Disi, gerekse Kıbrıs Türk merkez-sağ partileri açısından federasyon hedefi baskı altında kabul edilen ama hiçbir zaman içselleştirilemeyen, ya da olmazsa olmaz haline getirilemeyen bir hedef oldu. Gerek Kıbrıs Rum gerekse Kıbrıs Türk sağı açısından çözüm hedefi her zaman başka olmuş, federasyon “ehven-i şer” olarak zoraki kabul görmüştür. Enosis, yani Yunanistan ile birleşme hayali ölmüş görünse bile Kıbrıs Rum sağı (ki sol da buna büyük ölçüde katılmaktadır) açısından “çözüm” hala daha adanın “Yunan kimliği” korunarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden geri adım atılmadan bir şekilde Kıbrıs Türklerinin yama yapılacağı bazı federal eklemeler yapılmasından ibaret.

Niko seçlmiş yeniden… Malas seçilseydi ne olacaktı? Aynı eski şeyleri yeni bir ağız söyleyecekti o kadar. Şimdi vaziyet daha güç. Eski şeyleri, eski bir ağız güya yeniymiş gibi söyleyecek. Biz bunu nasıl göreceğiz?

Orada sıkıntı var. Ankara çok rahatsız. Akıncı daha dün 6 Temmuz akşamı ve sonrasında Rum tarafının federasyon istemediğini, artık başka yeni şeyler konuşulması gerektiğini, iki devletli çözüm dahil yeni arayışlar gerektiğini, yeni süreç başlayacak ise muhakkak takviminin önceden tespit edilmesi, olur ya (ki olacak) süreç çöktüğünde Kıbrıs Türk tarafının statüsünün görüşmelere başlamadan önce ortaya konması beyanatlarını yaparken, şimdi tekrar federasyon türküsü söylemeye başladı. Dahası, Türkiye’ye rağmen anlaşma olacak hayaliyle Crans Montana’da garanti sistemini yok eden, Türk askerini adadan tamamıyla gönderecek önerilere evet diyen Akıncı şimdi aynı türküleri söylemeye tekrar başladı. Halbuki Ankara eski görüşme zemininin tamamen ortadan kalktığı, federasyon seçeneğinin öldüğünü, adada artık konfederasyon ve hatta iki devletli çözümün konuşulması zamanı geldiğine inanıyor.

İşte tam da bu zamanda göreve gelen “dörtlü” koalisyon umarız bir “teslim hükümeti” olmaz, milli duruşu, toplum çıkarlarını kişisel hırslara ve siyasi intikam almaya tercih eder. Göründüğü kadarıyla Cumhurbaşkanlığı makamı ile TC makamları arasındaki artmakta olan güven bunalımı nedeniyle TC-KKTC ilişkilerinde bir soğukluk ve ötekileştirme giderek artmaktadır. Afrika gazetesi provokasyonu, Meclis’te yaşanan rezillikler ve bunlara yönelik gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse polis makamlarının basiretsiz davranışları ilişkileri daha da germiştir.

Dörtlü koalisyon bunun önüne geçebilecek, TC-KKTC ilişkilerini normalleştirebilecek mi? KKTC toplumunun bazı kesimlerinde tırmandığı gözlenen Türkiye düşmanlığı ve ona neredeyse orantılı teslim olma seviyesindeki Rum seviciliği ile dörtlü koalisyon ne derece mücadele edebilecek…

En önemlisi, çoğunluğu tecrübesizlerden, kalanı da Türkiye ile takışma kültüründen gelen dörtlü koalisyon ile TC arasındaki ilişkiler bir şekilde “normalleştirilebilirse” bile bu “normalleşme” ile Niko hatırına, Niko’nun da kerhen desteklediği federasyon yolculuğuna tekrar nasıl devam edilebilecek?

05/02/2018 15:31
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: yusuf kanlı
MANŞETLER

HK Yusuf Kanlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.