Esnaf isyanlarda: “Kendimizi ölüme hazırlar gibi batmaya, yok olmaya hazırlıyoruz”

ads ads ads ads
22/02/2021

ads

Ali Baturay Ali Baturay


   Bugün kısmi açılma ile bazı işyerleri, mağazalar, küçük esnaf işe başlayacaktı, kapılarını açacaktı. Ancak birçoğu açmamayı tercih etti…

   Kimisi “bekle gör” anlayışıyla önünü görmek istiyor, kimisi ise “psikolojik olarak” kendini kötü duruma hazırlamak istiyor.

   Belki hükmet edenler ve bazı tuzu kuru kesimler farklında değil ama ülkede bir dram yaşanıyor ve gittikçe de durum daha kötü oluyor.

   Çok sayıda esnafla konuştuk bugün; “Açmıyoruz çünkü açma ile kapama arasında bir fark kalmadı, açmak için acele etmiyoruz” diyorlar.

    Birçok esnaf açma ile kapama arasında fark olmadığını çünkü açmak kazanmak anlamına gelmiyor, iş yapamıyorlar. 

    Bir esnaf “Enerjimi de ekonomik kullanmak istiyorum, böyle yapmazsan, ekonomik olarak hızlı çökersin, fiziki olarak hızlı göçersin...” dedi.

   Bir başkası, “İşyerimi açmak için acelem yok, geçen sefer koşup açmıştım ve moral olarak çökmüştüm. Çünkü gittiğimde beklediğimi bulamadım. Önce sabah saat 08.00’de işe başladım, çarşı terk edilmiş gibiydi, işe başlangıç saatimi önce saat 10.00’a, sonra 11.00’e çektim ama saat 11.00’den saat 16.00’ya veya 17.00’ye kadar haftanın 5 günü ortada insan yoksa, dükkanına biri girmiyorsa demoralize oluyorsun. Bu işlerde psikoloji çok önemlidir, onu yitirdiğinde her şeyi yitirmiş oluyorsun” diyor.

   Dinlerken şok oldum… Esnafın bu hali, kendini felakete veya ölüme hazırlar gibi bir şey. Aslında açıldığında çalışmayacağını, iş yapamayacağını biliyor ama buna bile kendisini hazırlaması lazım.

   Onlara, “Kendinizi batmaya ya da temelli kapatmaya hazırlıyor gibisiniz?” diyorum.   

   Bana, “Direneceğiz ama biz de insanız, kendimizi hazırlamazsak aklımızı yitireceğiz. Ben bir zamanlar buraların kralıydım, çok iyi çalışıyordum, şimdi sürünüyorum. Varlıklıyken bir anda acınacak hale geldim, siz söyleyin ne yapayım?” dedi.

   İnsan bu sorunları dinlerken, ağlamamak için kendini zor tutuyor.

   “Bir anda her şeyimizi yitirdik, perişan olduk, elde avuçta olan da gidiyor, birikimlerimiz eridi, ne yapacağımızı bilemez haldeyiz” diyor bir başkası.

    Mağusa surlar için esnafı ile Lefkoşa sırlar içi esnafı; “Güney kapıları kapalı kaldığı sürece bizim açık kalmamızın hiçbir manası yoktur. Biz bittik, uzatmalar da bitti, yolun sonuna geldik” diyor.  

    Esnaf, “Açma kararı ile heybeyi yine bize yüklemiş oldular. İşe gitmek için benzin istiyorsun, mağazada elektrik yakacaksın, kira zaten baş sorun, işçin varsa maaş ve yatırımları ödeyeceksin ve daha görünmeyen bir sürü gider var. Heybeyi bize yüklediler ve biz bu heybenin altında ezildik” diye isyan ediyor.

   Esnafa göre, hükümetin kısmi açılma kararı çok da iyi niyetli değil, devlet kapalı günler için 1500 TL bile ödemek istemiyor.

    Esnaf, kapalı olunca da açılınca da yandığını şöyle anlatıyor: “Normal olarak bir tarafımız açılmak istiyor, devlet bizimle ilgilenmediği için ama bir tarafımız da ‘açılınca da yandık’ diyor. Geçen sefer daha az vaka varken bizi aylarca kapattılar, şimdi daha fazla vaka var ama bizi açıyorlar, çünkü para ödemek istemiyorlar. Bırakın diğer tüm sorunlarımızı, emekçiye 1500 TL’yi bile vermek istemiyorlar. Kapalıyken sorunlarımızı dile getirmemizden korkuyorlar. Bütün sorunlarla da bizi baş başa bırakıyorlar. Kiracıysan mal sahibiyle uğraş uğraşabilirsen. Bankaya borçluysan uğraş uğraşabilirsen bankayla. Bir de tefeciden borçlandıysan vay haline, tam yandın…”

   İşletme sahipleri, esnaf artık “kredi” lafını da duymak istemiyor ve “Bize ‘kredi al borcunu öde' diyorlar. Nereye kadar borcu borçla ödeyeceğiz? Anlatıyoruz anlamıyorlar; kazanmıyoruz, kazanmayan bir işletme borcunu nasıl ödeyebilir, bizi daha da batağa saplamak istiyorlar” diye tepki gösteriyor.

    Hatta kira borcunu ödeyemeyenlere yönelik “kira borcu kredi programı” hazırlanmasını küfür, hakaret gibi algıladıklarını belirterek, “Herhalde bizi çıldırtmak istiyorlar” diyor.

   Bir esnaf bana diyor ki; “Bizi başka sektörlerle, iş alanlarıyla düşman ediyorlar. Mesela ben batarken ve devlet bana el uzatmazken ülkeye gelecek 17 bin öğrencinin PCR testi ve karantina ücretini bu devletin ödeyecek olmasına huylanıyorum. Biliyorum, bu öğrenciler ülke için önemli, biliyorum dolaylı olarak biz de yararlanacağız ama yine de huylanıyorum, rahatsız oluyorum, mademki para bulabiliyorsun bana da ver, bana da bak. Ben kendimi kötü hissediyorum, devletin beni vatandaşıymış gibi görmemesi nedeniyle aslında öğrencileri getirmek gibi iyi bir organizasyona iyi gözle bakamıyorum. Bu işi çifte standart olarak görüyorum, fırsat eşitliğine aykırı bir uygulama olarak görüyorum. Ben batarken ve aklımı kaybetmek üzereyken nasıl hoş bakabilirim ki buna?”

     Devlet tüm vatandaşlarına sahip çıkmazsa, işte sektörler, halk kesimleri böyle birbirine düşman olur. Hade gel de bu vatandaşa “haksızsın” de. Nasıl diyeceksin? Hem parasını malını kaybetmiş hem aklını yitirmek üzere, ona sahip çıkmazsan hem devlete saygısı aidiyeti kalmaz hem de diğer tüm kesimleri düşman olarak görür.

    İşte ülkeyi bu hallerde, bu sorunlara çare bulacağınıza halan partisel iç sorunlarınızla uğraşıyorsunuz. Yok o bakanı görevden almış da o da küsmüş, yok diğer bakanı başka bakanlığa kaydırmış, yok bir milletvekilini ilk kez bakan yapmışlar. Bize ne bunlardan? Millet perişan, halkın çığlıklarını duymuyorsunuz, perişan halini görmüyorsunuz, çünkü partisel dertleriniz gözlerinizi kör, kulaklarınızı sağır etti.

22/02/2021 18:30
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Esnaf isyanlarda: “Kendimizi ölüme hazırlar gibi batmaya, yok olmaya hazırlıyoruz”
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.